Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Elbette bugünkü basın üzerindeki baskıyı inkâr edecek, küçümseyecek değiliz.
Lakin buralara nasıl gelindi, nereden gelindi onu bir hatırlamak lazım.
Şimdi sansürden şikâyet ediliyor.
Sorun yazıların yayımlanması değil, yayımlanmadan çerçeveye çizilmesi.
Bir örnek, o kadar çok örnek var ki...
“Türkiye’de Sansür başlıklı Turgut Er’in kitabını bir karıştırsalar...” (Berikan Yayınları)
Başbakanlık 1940’da bir genelge yayımlıyor.
“Gazetelerde büyük manşetler yalnız dâhili haberler için kullanılacaktır.
Harici haberler tek sütuna dizilecek, bu haberlere azami 24 puntodan büyük başlık konmayacaktır.”
Yani hükümet sansür koymakla kalmıyor, sansür öncesinde ne yapılacağını da belirtiyor.
Birkaç örnek:
“l Üç sütundan büyük haber konmayacaktır.
l Yeni vergiler haberde büyük başlıklarla kullanılmayacaktır.
l Ruslardan bahsedilirken step ayısı tabirinin kullanılması gerekir.”
****
Şimdi hükümet kişi haklarını da korumaktadır.
Hatta karikatürleri de.
“Muvaffak İhsan Garan imzalı karikatürün yayımlanması da yasaktır.
Peyami Safa’nın Hitler ve Mussolini ile araştırılması yasaktır.
Roosevelt’in (ABD Başkanı) konuşmasının Anadolu Ajansı dışında başka yerden alınıp yayımlanması yasaktır.”
***
Harp yılları, her şey bulunmuyor, bugün nalburlarda avuç avuç bulunan çivi karaborsadadır.
Memlekette çivi yok demek yasak olduğu gibi, çivinin bulunmayacağını ima etmek bile yasaktır.
Hatta böyle bir karikatürün yayımlanması bile yasaktır.
Ya işte böyle, hele otomobil lastiği bile yok diye yazayım da görün.
Mesela kişileri hedef alan yazıları yayımlamak da yasaktır.
Bir yazının altına imza konurken “Kurmay Subay” diye yazılmış.
Hükümet uyarıyor, “Emekli Kurmay Subay” olarak değiştirin.
Hükümet bir röportaja da müdahale ediyor.
“Namuslu kızları nasıl uçuruma düşürüyorlar röportajından vazgeçin.”
***
Bir önemli hatta en önemli konu da para meselesiydi.
O zamanki gazetenin sahipleri gazetecilikten başka bir işle uğraşmıyorlardı.
Hükümet gazeteyi kapadı mı bırakın çalışanların geçimini, kendi geçimlerini bile temin edemezlerdi.
Bunun için sık sık gazetelerini açtırmak için uğraşırlardı.
Diyeceğimiz şu, siz bu günlere şükredin...