Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Olası AKP iktidarında politikalarda bir değişim olup olmayacağı tartışılıyor. İki görüş var; kimi başka bir opsiyon olmadığı kanısında, kimisi de laik düzenden tutun da, ekonominin darmadağın olmasına kadar bir sürü endişe sıralıyor. Bize kalırsa gerçek farklı.
AKP iktidara geldiğinde ülkeye şeriat geleceğini sanmıyoruz. Ama kuşkusuz AKP’nin farklı bir laiklik anlayışı var. AKP ekonomik programın da ruhunu değiştirmeyecektir. Kur rejimi, para politikası ve kamu maliyesinin ana doğrultuları aynı kalacaktır. Ama elbette rakamsal hedefler gözden geçirilebilir. AKP de uygulama farklılığından bahsediyor ki, bu çok doğal. Kaldı ki, AKP’nin DYP lideri Tansu Çiller’den mevcut IMF programına çok daha bağlı olacağı gözüküyor.
AKP yakın zamanda iki değişiklikten bahsetti. Her ikisi de piyasalarda önce tepki yarattı. Sonra ek açıklamalarla ortalık yatıştırıldı. AKP önce iç borcun yeniden yapılandırılması gerektiğini savundu. Gerçi bunun dış borcu içermeyeceğini belirtti, ama yine de "yeniden yapılandırma" sözcüğü konsolidasyonu çağrıştırdı. Bono faizleri bir miktar yükseldi. AKP de bunun bir konsolidasyon anlamına gelmeyeceğini savunarak düzeltme yaptı.
Demek ki, AKP olsa olsa bir iç borç takası planlıyor. Bunun yararı ise tartışılabilir. Çünkü her iç borç takası başarılı olmayabilir. Tek tarafın menfaatine dayalı (yani sadece Hazine’ye yarayan) takaslar sanılanın aksine faizlerin yükselmesine neden olabilir. Üstelik (Arjantin’de olduğu gibi) sık sık ele alınan takaslar Hazine’nin sıkıntıda olduğu izlenimini verir ve piyasa dengeleri büsbütün bozulabilir.
Gönüllü, piyasa koşullarında el alınmış, iç borcun vade ve faiz yapısını değiştiren takaslar ise yararlı olabilir. Kamu maliyesinde rahatlama da sağlayabilir. Meslektaşımız Salih Neftçi’nin de savunduğu bu olsa gerek!
İç borcun şu anda sadece yüzde 44’ü piyasada. Yani 38 milyar dolarlık bir kısmı. Geri kalanı ya kamuda, ya da Merkez Bankası’nda. Bizi piyasa kısmı ilgilendiriyor. Çünkü kamunun kendi içindeki borç - alacak ilişkisi aile - içi sorunu. İstediğinde öder, istediğinde erteler.
Olası bir takas vadesi kısa olan iskontolu bonolarla uzun vadeli değişken faizli bonoları değiştirecektir. İç borcun yüzde 25’i iskontolu kağıtlardan oluştuğuna göre, piyasada 22 milyar dolarlık iskontolu kağıt var. Yapılan araştırmalara göre de bunun yarısı bireylerde, yarısı da bankalarda. Yani takasa konu olabilecek toplam iskontolu bono tahminen 11 milyar dolar.
Geçen takasta, vadeye kalan gün sayısı yaklaşık 6 ay olan nominal 9.8 katrilyon TL (yani efektif olarak 8 milyar dolarlık) tutarındaki bono, ortalama vadesi 37.5 ay olan tahvillerle değiştirilmişti. Şimdi benzer bir takas yapılsa bankalarda bulunan iskontolu kağıtların yüzde 70 - 75’i Hazine’ye geri dönecektir. Böylece iskontolu kağıtlar toplam iç borç içinde yüzde 18’e düşecektir. Bu da 2003 yılı kamu finansman dengesini oldukça rahatlatır.
Ancak bu olabilir mi? Bizce zor. Çünkü, unutmayalım, geçen takas bankaların açık pozisyon kapatmasına yarıyordu. Bu kez ise bankalar ciddi faiz ödünleri isteyebilir. Üstelik IMF de buna razı olmayabilir. Kısacası, baştan reddedilecek bir öneri değil. Ama uygulanması zor.