Irak ordusu çabuk çözülünce Amerikalılar hızlı bir askeri başarı elde etmişlerdi. Ama askeri başarıyı sivil başarı izlemedi. Bir türlü Irak'ta istikrar sağlanamadı. Halkla barışık olmak için oluşturulan konsey de halkın gözünde ne otorite, ne de saygınlık kazanabildi. Şimdi ABD çeşitli ülkelerden topladığı askerlerle uluslararası bir otorite sağlamaya çalışıyor, ama bunun da başarılı olup olmayacağı belli değil.
Amerika'nın başında bir başka dert daha var; ekonomik durgunluk. Amerikan ekonomisi bir türlü toparlanamıyor. Amerikan merkez bankası Federal Reserve sürekli faiz indirse de doğrultu değişmiyor. Gerçi, 1990'lı yıllarda başlayan emek verimliliği artışı sürüyor. Nitekim, geçenlerde yılın ikinci yarısında işçi başına üretimin yüzde 5.7 arttığı açıklandı. Ama bu açıklamayla kimse sevinemedi. Çünkü hayli yükseklere tırmanmış olan işsizlik böylece azalmış olmuyordu. Kaldı ki, son on yılda teknoloji sektörünün borsa fiyatları fırlayıp giderken de işsizliğin sona ermediği görülüyordu.
Bununla beraber, iyimserler istihdam artışının genellikle üretim artışından sonra oluştuğuna dikkat çekiyorlar. Demek ki önce kalıcı bir büyümeye geçilip geçilmediğini görmek gerek. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 1.5 kadar büyüyen ABD milli geliri (gayri safi yurtiçi hasıla), yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2.4 büyüdü. İlk bakışta bu iyimserleri sevindirse de, gerçek biraz farklı. Çünkü bu büyümenin sadece yüzde 1'i özel kesimden kaynaklanıyor. Gerisi ise savunma sanayiindeki hızlı aktivite artışından. Amerikan ekonomisi sürekli Irak için askeri harcama yapamaz ya. Kaldı ki, Amerikan ekonomisinde gerek cari işlemler, gerekse kamu dengeleri iyi sinyaller vermiyor.
Öte yandan, Amerikan ekonomisinin sıkıntılarından biri de enflasyon. Fiyatlar hızla aşağıya doğru iniyor. Bir Japonya sendromu yaşanır mı, diye kara kara düşünenler giderek artıyor. Çekirdek enflasyon bir yıl önce yüzde 2 - 2.5 düzeyindeyken, şimdi yüzde 1.5 düzeyinin altında. Ve bu hiç de sağlıklı değil. Çünkü hala potansiyel üretimin çok altında üretim yapılıyor. Diğer bir deyimle, fiyatlardaki bu düşüş genel talepteki durgunluktan kaynaklanıyor.
Talebin temel belirleyicilerinden biri faizlerse, diğeri de tüketici güveni. Oysa savaştan bu yana toparlanma eğilimi gösteren tüketici güveni hala eski düzeyine gelebilmiş değil. Çünkü bu kez de Amerikan halkı terörden korkuyor.
Son kırk yılda ABD'de ailelerin net tasarrufları milli gelir içinde yüzde 2.6 paya sahipken, teknoloji sektörünün patlamasıyla milli gelirin yüzde 5'i kadar açığa dönüşmüştü. Şimdi bu oran yüzde 1 düzeyinde. Kısacası borçlanarak harcama trendi bayağı azalmış. Çünkü sadece devlet borcu değil, hane halkının da borçları ciddi ölçüde artmıştı. Mesela hane halkının toplam borcu bundan iki yıl önce gelirleriyle eşitken, bugün yüzde 10 daha fazla.
ABD bu sarmaldan ihracatla çıkabilir. Kaldı ki son zamanlarda sürekli değer kaybeden dolar ihracatın önünü açmaya çalışıyor. Ama koca Amerikan ekonomisinin hemen ve ihracatla toparlanması kolay değil. Kısacası, Amerikalılar dışarıda Irak sorunu, içeride de deflasyon sorunuyla bunalmış durumdalar.