Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Geçtiğimiz üç gün Milliyet kafilesiyle Anadolu'yu dolaştık. Bayburt, Artvin ve Erzurum'da halkla söyleşiler yaparak dert dinledik. Amacımız halkın sesini duyurmaktı.
İki yıl önce yine Milliyet kafilesiyle Orta Karadeniz'e gittiğimizde kriz henüz çok tazeydi. Dertler, sorular hep krize yönelikti. Ancak kırsal yörelerin kentlere göre krizden daha az etkilendiği gözleniyordu. Bu da normaldi. Çünkü mali krizin tarımla ilgisi pek yoktu. Fakat halkın siyasetçiye büyük tepkisi vardı. Hükümeti adeta topa tutuyorlardı. Nitekim, 3 Kasım seçimlerinde hükümeti oluşturan partiler silinip gittiler.
Bu gezimiz krizden çıkış sürecinde gerçekleşti. Malum, ekonomideki toparlanma rakamlarla görülüyor. Bu da özellikle kentlerdeki yaşam düzeyine yansıyor. Ancak krizden pek etkilenmeyen kırsal yöre, bu toparlanmadan nasibini alamıyor. En önemli gözlemimiz bu. Özellikle geri kalmış yöreler için bu son derece acı. Çünkü yoksulluk bir türlü azalamıyor, hatta artıyor.
Ülkemizin en önemli sorunu işsizlik. Büyük kentlerde ekonomik konjonktüre bağlı olarak artan (veya azalan) işsizlik Anadolu kentlerinde hiç azalmıyor. Üç kentte de halka sorduk. Herkes, istisnasız, en büyük sorunun işsizlik olduğunu söyledi. Bu da aşırı ölçülerde bir yoksulluk olgusunun yaşandığını gösteriyor.
Bu tür toplumsal iklimler sol partileri iktidara taşır. Oysa, ülkemizde yoksulluk arttıkça sol oylar azalıyor. Hatta radikal sağ güçleniyor. Bu konuda yapılması gereken çok şey var. Ama o da parti içi tasfiyelerle engelleniyor.
Ekonomik dengeleri sağlamak ve kamu borcunu çevirebilmek için çırpınıyoruz. Ancak bu arada bölgesel kalkınma projeleri geliştirmezsek, sosyal yaralar büyüyecek. Yeni iş sahaları için etkili projeler gerekiyor. Halk da bu konuda gayet aydın. Olmayacak şeyleri istemiyor. Artvin'de dağ turizmi ve üniversite isteyen halk, Erzurum'da kış turizmi ve hayvancılık desteği talep ediyordu. Kimse "fabrikalar kurulsun" demedi.
Anadolu'ya açılırken AKP'nin siyasal desteğinin arttığının bilincindeydik. Ancak gerek orman niteliğini yitirmiş bölgelerin satışında, gerekse Irak'a asker gönderme konusunda halk kaygılı. Bunun yararlı olacağına emin değil. Kısacası, bir yanda sağda bütünleşme süreci devam ederken, diğer yandan hükümetin her uygulaması ezbere destek görmüyor.
Yine gözlenen bir başka önemli konu da IMF'ye olan tepki. Amerika ve IMF tepkileri adeta birbirine karışıyor. IMF'ye olan tepki hem siyasi, hem de ekonomik. Bağımsızlık konusunda duyarlı olan halk IMF'nin her dediğinin yapılmasına karşı. Öte yandan, kırsal kesimde devlet desteğini azaltan ve tarıma belli sınırlamalar getiren IMF uygulamaları halkın tepkisini çekiyor. Bu da gösteriyor ki, ekonominin hızla toparlanması gerek. Yoksa uzun süre IMF ile olan ilişkilerin sürdürülmesi siyaseten zor. Özetle, Anadolu'yu gayet duyarlı gördük.