ABD Başkanı Bush, Dışişleri Bakanı Yakış’la görüşürken, Türkiye’nin taleplerini "at pazarlığı" olarak nitelemiş. Bush’un anlattığına göre Teksas’ta kovboylar at pazarlığı yapar, sonunda taraflardan birinin elinde hiçbir şey kalmaz, çırılçıplak kalırmış. Sanki Türkiye ABD’yi soyuyor!
Nasıl nitelenirse nitelensin, Türkiye’nin olası savaştan ciddi ekonomik kayıpları olacaktır. Tıpkı geçen Körfez krizinde olduğu gibi. Ve bunu da tazmin etmekle sorumlu olan müttefikimiz ABD’dir. Çünkü savaşı çıkaran odur. Geçen krizde bunu sağlamadıklarına göre, bu kez Türkiye pazarlığı sıkı tutmalıdır. Bunun adı da at pazarlığı değil, verilen zararın karşılanmasıdır.
Savaşın iki türlü hasarı olacaktır. Bunlardan biri ekonomik kayıplardır. Bu yıl milli gelirde çeşitli azalmalar, daha doğrusu büyümeden eksilmeler oluşacağı biliniyor. Bu rakamın ilk yılda 16 - 17 milyar doları bulacağı tahmin edilse de tam bir kestirme pek mümkün değil. Ancak zararın pek küçük olmayacağı aşikar. Ve milli gelirdeki kayıpların telafisi mümkün değil.
Tek yöntem hasarı yaratanın hibe yoluyla para ödemesi. Gazetemizin Ankara Büro Şefi ve köşe yazarı Fikret Bila’nın dünkü yazısında yer alan bilgilere göre ABD’nin Türkiye’ye vereceği hibe miktarı 6 milyar dolar kadar. Bunun 2 milyar doları askeri harcamalar için ayrılmış olduğuna göre, geriye 4 milyar dolar kalıyor. Yani ekonomik kayıpların ancak dörtte biri karşılanıyor. Buna da şükür demeyelim. Demek ki, 12 - 13 milyar dolarlık kaybımız karşılanmamış oluyor.
Savaşın ikinci hasarı olan mali kayıplara gelince. Mesela kamu borcu üzerindeki hasar. Savaşla beraber borçlanmada vadelerin kısalacağı, faizlerin yükseleceği biliniyor. Hazine daha yüksek faiz ödemeye başlasa da bu ödentilerin çoğunun ekonomi içinde kalacağı biliniyor. Yani zamanla bu rakamların tekrar kamu maliyesine dönmesi mümkün.
Ancak bir süredir beklentiler 20 milyar dolar civarında taze ve uzun vadeli kaynağın Türk devletinin kasasına girmesi yönündeydi. Bila’nın verdiği bilgilere göre konuşulan borç rakamı 10.6 milyar dolar civarında kalıyor. Üstelik peşin de değil.
Gerçi yine de verilen rakam çok önemli. Çünkü 153.2 milyar dolarlık kamu borcunun iç piyasaya olan kısmı sadece 45.3 milyar dolar. Üstelik bunun da bir kısmı uzun vadeli TL bono ya da dövize endeksli. Her ikisinin de faizleri reel olarak fahiş deği. Fakat iskontolu bonoların faizi astronomik! Şu anda hedeflenen enflasyona göre reel faiz yüzde 30 civarında.
İşte eğer 11 milyar dolara yaklaşan borç bu yıl içinde alınabilirse piyasaya olan iç borcun neredeyse dörtte biri dış borca çevrilecek, vadesi uzayacak ve faizi de düşecektir. Hele hükümet milli gelirin yüzde 5 - 6’sı civarında faiz dışı fazla yaratmaya devam ederse 2003 yılında iç borç sorunu bir daha telaffuz bile edilmeyecektir.
Türkiye’nin yaptığı doğrudur. Savaş sonunda bir oldu bitti ile karşılaşmamak için işin içine girmek zorundadır. Ancak bu zorunluluk tüm zararların üstlenilmesini gerektirmez. Zararlar elbette müzakere edilecektir.