Geçtiğimiz hafta Sermaye Piyasası Kurumu’nun (SPK) 20’nci kuruluş yıldönümüydü. SPK sermaye piyasalarının işleyişini belli kurallarla denetlemekle sorumlu bir kurum. Tabir uygunsa borsanın hakemi. Düdüğünü çalarsa oyuncular veya aracıları ceza yiyor. Rekabet ve şeffaflığı sağlayarak yatırımcıyı koruması gerekiyor.
Aslında sermaye piyasaları bankayı aradan çıkarma mekanizmaları. Tasarrufçu doğrudan yatırıma ortak olmakta. Böylece yatırım riskini banka değil, tasarrufçu taşımakta. Doğru seçim yapabilmek için de, bilançoların şeffaf olması gerekiyor.
Ancak ülkemizde durum farklı. Bazı bankalar halka açık. Mevduat Sigortası Fonu’na devrolunduklarında ise hisselerine el konuluyor. Yatırımcı da soruyor: "Hani bu banka kârlıydı? Demek ki, bilançolar iyi denetlenmemiş." Açıkçası, kamu vicdanı yaralanıyor.
İkincisi, borsada şirket sayısı çok az. Mali derinleşme sığ. Çoğu şirketin halka açıklık oranı gayet düşük. Manipülatif hareketlerle rahatlıkla para kazanılıyor. Borsaya spekülasyon ve manipülasyonlar hakim oluyor. Ancak bir kısmı saptanamıyor bile.
Spekülasyon fiyattaki bir değişime neden olabilecek bilgi edinerek alım - satım yapmaktır. Örneğin içeriden ticaretle, yani şirkete özgü özel bilgi edinerek. Oysa bilgi herkese açık olmalıdır. Gerçi spekülasyon yapanın zarar etme olasılığı ortadan kalkmaz. Çünkü fiyattaki değişimi kendisi sağlayamaz. Tahmin eder. Ama manipülasyonda kâr kesindir. Çünkü fiyat belirlenir. Bu ise daha zararlıdır. Hakem (SPK) bu tür hakimleri hemen yakalamalı; "bu ormanların kralı benim" demelidir.
Borsamızın bir başka özelliği daha bulunuyor: Toplu hareket (comovement). Piyasasada mali derinleşme varsa güçlü şirketlerin fiyatları yükselir, diğerlerinin de düşer. Oysa yatırımcı her bulduğunu alıp satarsa, yani mali analize göre değil, ülkedeki siyasal ve ekonomik gelişmelere göre iş yaparsa borsa istikrar kazanamaz. Yapılan araştırmalar (Güneş ve Saltoğlu, 1998) borsadaki hacim oynaklığının endeksten 3 - 4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu başlı başına borsaya olan güvensizliği, daha doğrusu ekonomik ve siyasal etkilerin egemenliğini, göstermektedir.
Geçen hafta SPK Başkanı Doğan Cansızlar TV’de konuğumuzdu. Kendisine borsanın gelişmesi için neler yaptıklarını sorduk. Bir sürü teknik ve hukuksal önlem saydı. Teker teker yürürlüğe koyuyorlarmış. İki tanesi dikkatimi çekti. Biri, borsadaki şirketlere vergi kolaylıkları tanınması, diğeri de enflasyon muhasebesi. İkincisi, 2003 yılında yürürlüğe girecekmiş. Gerek Maliye, gerekse bazı bankalar enflasyon muhasebesine pek teşne olmasalar da, bilançoların enflasyondan arındırılması gerekiyor. Keşke hemen başlansa da şirketlerin gerçek zarar düzeyleri ortaya çıksa. Belki vergi gelirleri çok düşer, ama şeffaflık sağlanır. Vergi kolaylıklarına gelince. Cansızlar doğru politika peşinde. Halka açık şirketlere mutlaka halka açıklık oranına göre farklı vergi tarifeleri uygulanması gerekir. Özellikle emeklilik fonlarının bu piyasalara girmeden, borsadaki şirket sayısını artırmak gerekir. Ancak iki önlem de SPK’nın otoritesi dışında. Yani iş sermaye piyasarının hakemine değil Maliyecilere düşüyor.