Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Önceki gün 2003 yılına ait büyüme rakamları açıklandı. Gayri safi yurtiçi hasıla geçen yılın ikinci çeyreğine göre yüzde 3.9, gayri safi milli hasıla ise yüzde 3.7 artmış. Bu veriler ekonomideki ısınmanın yavaşladığını gösteriyor. Ama unutmayalım geçen yılın da ikini yarısında büyüme hayli yüksekti. Dolayısıyla elde edilen bu rakamların düşüklüğü daha çok teknik. Yoksa durum hiç fena değil.
Fakat iki yıldır gözlenen ekonomik canlanmaya rağmen işsizlik azalmıyor. Eğitimli gençlerin üçte biri, kadınların da üçte ikisinin işsiz durumda olması insanı üzüyor.
Malum en önemli sorunumuz işsizlik. Bu konuda acilen önlem almamız gerekiyor. Bunu sadece ekonomik büyümeye bırakırsak, hiç de istenilmeyen toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü ekonomik büyüme uzun vadede işsizliği ortadan kaldırsa da, kısa vadede tersi olabiliyor. Nitekim, 2002 yılında, hatta 2003 yılının ilk çeyreğinde olduğu gibi, büyüme gerçekleşirken işsizlik arttı.
Bundan bir süre önce Milliyet ve TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) "güçlü ve büyük Türk ekonomisi için üretim ve istihdam politikaları" üzerine bir araştırma yarışması düzenlemişti. Geçen hafta da Ankara'da ödül töreni vardı.
Bizim de katıldığımız yarışma jürisi birinciliğe layık bir çalışma göremedi. Fakat ikincilik ödülünü Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak ile Dr. Naim Ardor'un ortak çalışması elde etti. Çalışma konuyu daha çok büyümenin sürekliliği açısından ele alıyor. Kamuda ve özel kesimde yönetişim sağlanırsa istihdam yaratılmanın da uygun ortamı sağlanabileceği belirtiliyor. Kısacası, kurumsal reformcu bu yaklaşım aslında yatırım için uygun bir iklim arıyor. Bu uygun iklim mülkiyet haklarının korunmasından, düzenleyici kurumların işlevlerine, makro - ekonomik istikrar için kurumların çalışmasından, sosyal güvenlik için kuruluşlara, hatta sosyal karşılıklar için kuruluşlara dek uzayıp gidiyor.
Gerçekten uygun yatırım iklimi için her türlü düzenleme ele alınmalı. Başta enflasyon düşmeli. Vergiler azaltılmalı. Bürokrasi denetlenmeli, basitleştirilmeli. Bankacılık kesimi kredi verir hale getirilmeli. Hatta araştırmacıların belirttiği gibi, kişisel istihdam yaratan küçük işletmeler ve zanaat geliştirilmeli, teşvik edilmeli.
İşsizliğin azaltılması bir yandan emek arzının azaltılmasını, diğer yandan da emek talebinin artırılmasını gerektiriyor. Yani bir yandan nüfus artış hızı düşecek, diğer yandan da yeni iş sahaları açılacak. Nüfus artış hızının kesilmesi öncelikle zamana bağlı. Ekonomik büyüme ve eğitim düzeyi yükseldikçe nüfus artış hızı da düşüyor. Doğum kontrolleri yaygınlaşıyor. Öte yandan, bir de daha önce gizli işsiz olan kesimler var; kadınlar ve tarımda çalışanlar. Bunlar da artık işgücüne katılıyor. Ama iş bulamıyor.
İkincilik ödülüne layık görülen Yrd. Doç. Dr. Neşe Algan ve Araş. Gör. Mustafa Ildırar ise konuya teknolojik değişim açısından yaklaşıyor. Gerçekten bu konu son derece önemli. Rekabet gücü teknolojik üstünlükle elde edilebiliyor. Aksi takdirde kalıcı istihdam alanlarının yaratılması mümkün değil. Kalite ve verimi de bu kavramlara katılabilir. Ödülü alanları çalışmaları için, verenleri de böylesi önemli bir konuyu seçtikleri için kutluyoruz.