Geçenlerde CNBC - edeki programımızda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Kemal Kirişçi ile sohbet ediyorduk. Kirişçi eski bir dostumuz. İngilterede beraberce öğrencilik yapmıştık. Şimdi ise uluslararası ilişkiler konusunda otorite isimlerden biri. Dış dünyadaki güncel gelişmeleri de yakından izliyor.Konumuz Irak meselesiydi. İlk önce Türkiyenin belirgin bir Irak politikası ve projesi olup olmadığını sorduk. Kirişçi "bildiğim ve görebildiğim kadarıyla yok" dedi. "Irakın istikrarı, demokratik yapısı, uygar ve çağdaş bir ülke olması şu arada Türkiyeyi pek ilgilendirmiyor. Türkiyenin Irak meselesine yaklaşımı sadece güvenlik boyutuna dayanıyor" dedi. Kısacası Kirişçi kapalı biçimde, bölünme fobisiyle hareket ettiğimizi ima etti. Bu da kuşkusuz endişe verici bir tutum.Kirişçinin 12-14 Eylülde ABDde International Institute of Strategic Studiesin yıllık konferansında bir bildiri sunduğunu biliyoruz. Bu sunumda Kirişçi Türkiyenin Anayasasında uluslararası bir uzlaşma veya karar olmadıkça başka bir ülkeye asker göndermesinin mümkün olmadığını belirtiyordu. Aksi takdirde hem bir meşruiyet sorunu doğabilirdi, hem de Meclise rağmen asker gönderme ülke içinde çoğulcu demokrasiye zarar verirdi. Bu iki hasar Kirişçiye göre, Irakta elde edeceklerimizden daha fazlaydı. Bu nedenle de kendisi Türkçedeki şu deyimi tercüme etmişti: Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak.Gerçekten evdeki bulgurdan olma olasılığı gayet yüksek. Çünkü gelecekte bu bölgede bir husumetin yaşanma olasılığına karşı herkes tedbirli. Nitekim, ne komşu ülkelerden, ne de diğer Müslüman ülkelerden hiçbiri asker göndermiyor.Kaldı ki ortada pirinç olup olmadığı da tartışılabilir. Türkiyenin Irakta asker bulundurması arzusu Kuzey Irakta bir Kürt devleti kurulmamasına dayanıyor. Özellikle TSK bu konuda hayli duyarlı. Ancak ABD Türkiyenin ne Kuzey Irakta olmasına izin veriyor, ne de bölgede güçlü ve etkili olmasına. Hükümetin aklı fikri ise alınacak kredide. Fakat ordu ile ilişkiler bozulmasın diye tüm sorumluluğu ve inisiyatifi üzerinden atmış görünüyor.Irakta çeşitli toplumsal kesimler, Türk ordusunu istemiyor. Bu da gösteriyor ki, Türk askerinin Irakta zayiat olasılığı yüksek. Hal böyle olunca orada olarak da süreç dışında kalmayalım tezi kısmen geçerliğini yitiriyor. Kaldı ki, Iraka geldi diye ABDnin bölgeyi Türkiyenin duyarlılıklarına göre tasarlamayacağı da malum. Bununla beraber, Alman Başbakanı Schröderin geçenlerde, Irak politikasında ABD ile beraber hareket etme istemini ifade etmesi önemli bir değişim. Bu değişim Fransada da gözlenirse, ABD Irakta işi daha çabuk ve hızlı biçimde bitirebilir. O zaman hem evdeki bulgurdan olmayız, hem de belki pirince de kavuşuruz. hgunes@milliyet.com.tr Meclisin açıldığı günün akşamı verilen resepsiyonda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün ABD yardımına ilişkin açıklamaları yankı uyandırdı. Irakta konuşlanacak olan birliğin büyüklüğü, yeri ve örgütlenmesi hala kesinleşmiş değil. Anlaşılan komutanlar ABD kredisinin Kuzey Irak şartına bağlı olmasından hayli rahatsız.