Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Meclis'in açıldığı günün akşamı verilen resepsiyonda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün ABD yardımına ilişkin açıklamaları yankı uyandırdı. Irak'ta konuşlanacak olan birliğin büyüklüğü, yeri ve örgütlenmesi hala kesinleşmiş değil. Anlaşılan komutanlar ABD kredisinin Kuzey Irak şartına bağlı olmasından hayli rahatsız.
Geçenlerde CNBC - e'deki programımızda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Kemal Kirişçi ile sohbet ediyorduk. Kirişçi eski bir dostumuz. İngiltere'de beraberce öğrencilik yapmıştık. Şimdi ise uluslararası ilişkiler konusunda otorite isimlerden biri. Dış dünyadaki güncel gelişmeleri de yakından izliyor.
Konumuz Irak meselesiydi. İlk önce Türkiye'nin belirgin bir Irak politikası ve projesi olup olmadığını sorduk. Kirişçi "bildiğim ve görebildiğim kadarıyla yok" dedi. "Irak'ın istikrarı, demokratik yapısı, uygar ve çağdaş bir ülke olması şu arada Türkiye'yi pek ilgilendirmiyor. Türkiye'nin Irak meselesine yaklaşımı sadece güvenlik boyutuna dayanıyor" dedi. Kısacası Kirişçi kapalı biçimde, bölünme fobisiyle hareket ettiğimizi ima etti. Bu da kuşkusuz endişe verici bir tutum.
Kirişçi'nin 12-14 Eylül'de ABD'de International Institute of Strategic Studies'in yıllık konferansında bir bildiri sunduğunu biliyoruz. Bu sunumda Kirişçi Türkiye'nin Anayasa'sında uluslararası bir uzlaşma veya karar olmadıkça başka bir ülkeye asker göndermesinin mümkün olmadığını belirtiyordu. Aksi takdirde hem bir meşruiyet sorunu doğabilirdi, hem de Meclis'e rağmen asker gönderme ülke içinde çoğulcu demokrasiye zarar verirdi. Bu iki hasar Kirişçi'ye göre, Irak'ta elde edeceklerimizden daha fazlaydı. Bu nedenle de kendisi Türkçedeki şu deyimi tercüme etmişti: Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak.
Gerçekten evdeki bulgurdan olma olasılığı gayet yüksek. Çünkü gelecekte bu bölgede bir husumetin yaşanma olasılığına karşı herkes tedbirli. Nitekim, ne komşu ülkelerden, ne de diğer Müslüman ülkelerden hiçbiri asker göndermiyor.
Kaldı ki ortada pirinç olup olmadığı da tartışılabilir. Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurması arzusu Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmamasına dayanıyor. Özellikle TSK bu konuda hayli duyarlı. Ancak ABD Türkiye'nin ne Kuzey Irak'ta olmasına izin veriyor, ne de bölgede güçlü ve etkili olmasına. Hükümetin aklı fikri ise alınacak kredide. Fakat ordu ile ilişkiler bozulmasın diye tüm sorumluluğu ve inisiyatifi üzerinden atmış görünüyor.
Irak'ta çeşitli toplumsal kesimler, Türk ordusunu istemiyor. Bu da gösteriyor ki, Türk askerinin Irak'ta zayiat olasılığı yüksek. Hal böyle olunca orada olarak da süreç dışında kalmayalım tezi kısmen geçerliğini yitiriyor. Kaldı ki, Irak'a geldi diye ABD'nin bölgeyi Türkiye'nin duyarlılıklarına göre tasarlamayacağı da malum. Bununla beraber, Alman Başbakanı Schröder'in geçenlerde, Irak politikasında ABD ile beraber hareket etme istemini ifade etmesi önemli bir değişim. Bu değişim Fransa'da da gözlenirse, ABD Irak'ta işi daha çabuk ve hızlı biçimde bitirebilir. O zaman hem evdeki bulgurdan olmayız, hem de belki pirince de kavuşuruz.