Şubat krizi kaçınılmazlaştı. Tabir uygunsa fay hattı çatlamış, üzerinde ciddi bir basınç oluşmuştu. En ufak bir sarsıntı depreme neden olacaktı. Ekonomide bu sarsıntılara "tetikleme" deniyor. Başbakan'ın Cumhurbaşkanıyla münakaşası bu tetiklemeyi yaptı ve faizler patladı. Bunun üzerine kur dalgalanmaya bırakıldı. Şubat krizi de gelecekte incelenecektir. Malum münakaşa mı, yoksa fay hattında biriken basınç mı neden oldu ortaya çıkacaktır. Ne yazık ki, kimse bu konu da yeterince aydınlatılmadı. Herkes birbirini ve siyasileri suçladı. Çıkan kargaşa da IMF'nin elini kolaylaştırdı. B"ylelikle geçen programdaki tasarım ve denetim hataları g"z ardı edilmiş oldu. Siyasilere müthiş bir güven erozyonu başladı. Ve acz içine düşen hükümet IMF'nin her istediğini yapar oldu. Kasım krizi zamanla birçok bilim adamı meslektaşımızın ilgisini daha fazla çekecek. Tipik bir d"vize hücum sendromu mu, bankacılık krizi mi, yoksa tamamiyle bir likidite krizi olup olmadığı ortaya çıkacak. Ancak "nceden, mesela ağustos ayında, bazı g"stergeler çan çalarken hemen müdahale edilseydi, kriz atlatılabilirdi. Hatta kriz etkili biçimde y"netilseydi şubat "nlenebilirdi. Becerilemedi. Krizin nedeni siyasi miydi? Şimdi bir süredir başka bir kolaycılık g"zleniyor. Ekonomide, yahut mali piyasalarda düzelme ("zellikle kurdaki gevşeme) 11 Eylül'e bağlanıyor. Oysa, 11 Eylül'ün hemen ardından "Alacakaranlık kuşağına" varıncaya kadar olumsuz her g"rüş ifade ediliyordu. İşin doğrusu şuydu: ABD'nin 11 Eylül sonrası Türkiye'ye daha fazla yardım yapmaya eğilim g"stermesi elbette "nemliydi. Ancak aylardır gerçekleştirilen reformları g"z ardı etmek kendimize haksızlık olmuyor mu? İlk krizde elbette siyasilerin sorumluluğu vardı. 2000 yılı boyunca yapısal "nlemleri yerine getirmedikleri gibi, kamu harcamalarında kamu bankaları aracılığıyla mali disiplini bozan siyasilerdi. šstelik, bankacılık kesiminin ciddi sorunlarını da g"remediler. Kamu bankalarının zararları artarken, "zel bankalar da aşırı riskli hale geldiler. Kriz, aslında, cari işlemler açığından, kurdaki değerlenmeden, yüklü iç borçtan ve "zellikle bankacılık sekt"ründe oluşan risklerden oluştu. Ancak krizin ekonomik temelleri yerine kolaycılığı seçerek, işi münakaşaya bağladık.. Oysa, hiçbir ekonomi kitabı "kavga olduğunda ekonomik kriz olur" demez. Krizden çıkışın nedeni doğru ekonomik politikalar ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor'un İstanbul'u ziyaret etmesi son derece "nemli. Çünkü Taylor şu anda ABD'nin uyguladığı tüm ekonomik politikaların beyni. Bu aşamada en yanlış g"rüş ise kolaycılığı ifade etmektir: "11 Eylül oldu, sayenizde krizi atlatıyoruz. Yoksa batacaktık." Doğrusu ise şudur: "Uyguladığımız politikanın başarısına IMF'nin mali yardımlarının da çok "nemli katkısı olmuştur." hursit@marun.edu.tr Arjantin'de tüm yardımlara rağmen ekonomide iyileşme sağlanamamıştır. Oysa, Türkiye'de ise son aylardaki IMF yardımlarının çok azı serbest bırakılmasına rağmen olumlu gelişmeler g"zlenmektedir. Demek ki, doğru politikalar uygulanmaktadır. Gerçekten, 11 Eylül'le beraber yurtdışında hava değişmiştir. Ve hava da "nemlidir. Ama hava ile ekonomi gitmediği de bilinmelidir.