Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Ekonominin temeli sınırlı kaynaklarla azami üretimin yapılması. Bu da üretimde verimlilikle elde ediliyor. Kısacası "ekonomide ana hedef verimliliğin artırılmasıdır" denebilir.
Bu hedef aynı zamanda, tüketicilerin refahını veya tatminini artırır. Çünkü tüketici tatmini, ya daha fazla, ya da daha ucuza mal ile artar. Ancak bu da yetmez. Tüketici aynı zamanda kalite arar. Ucuz ama kalitesiz malı kimse istemez.
Türkiye'de uzun yıllardır kamu kesimindeki verimsizlik hep konuşulur. Doğrudur da. Ancak sanki özel kesimde verimsizlik yoktur! Oysa kimi zaman mislisiyle vardır!
Verimsizlik bazen emeğin kullanımında, bazen de sermayenin kullanımında karşımıza çıkıyor. Kamu kesiminde üretim ya da hizmetin aşırı istihdamla yapıldığı biliniyor. Hemen bir örnek verelim: Turkcell'in 16 milyonu aşan abonesi var. Türk Telekom'un da 20 milyon civarında. Oysa Turkcell'de 2200 kişi çalışıyor. Türk Telekom'da ise 63 bin! Üstelik Türk Telekom'da hizmet kalitesi çok daha düşük. Siyaset işsizleri kendi güdümündeki kuruluşlara sokarak halletmiş! Daha doğrusu resmi işsizlik azalmış, ama ortaya verimsizlik çıkmış.

Özel kesim de verimsiz
Gelelim özel kesime. Tekstil sektörünün 1990'lı yıllarda inanılmaz boyutlarda makine parkı ithal ettiği biliniyor. Teşvikli - teşviksiz, İtalya'dan sürü sepet, kalitesine, teknolojisine, hatta fiyatına bakılmaksızın tekstil makineleri ithal edilmişti. Şimdi bu makine parkı neredeyse çöpe gidecek. Çünkü hem demode oldu, hem de üretim düşünce bu park atıl hale geldi. İşte bu da ülkede özel sektörün sermaye verimsizliği. O dönemde kazanılan paralar bu yanlış yatırımlarla, ya da lüks tüketimle heba edildi.
Gelelim bir başka verimsizliğe. Geçmişte teknoloji kullanımında da müthiş bir verimsizlik yaşandı. Paranın para olduğu, ancak bankaların da paraya para demediği dönemde, müthiş teknolojik yatırımlar yapıldı. Gerekli gereksiz her şeye para harcandı. Böylece teknoloji şirketleri müthiş paralar kazandılar. Ama o tarihlerde satın alınan o son model gelişmiş bilgisayarlar şimdi depolarda çürüyor. Çünkü ya sahipleri battı, ya da demode hale geldiler. İşin kötüsü geride kalan kullanılabilecek düzeyde olan bilgisayarlar da şimdi diğer mevcutlarla uyum sağlayamıyor.

Verimlilik bilinci zayıf
Ülkemizde verimlilikle ilgili özel bir kurum var; Milli Prodüktivite Merkezi (MPM). Aslında bu kurum çok önem verilerek kurulmuş. İsminin de başına bu nedenle "Milli" sözcüğü eklenmiş. Ama iş aleminde ne yeterince biliniyor, ne de yararlanan var. Medyada da ilgi görmüyor. Kriz bir parça verimlilik bilinci yaratsa da, ne sermaye verimliliği akla geldi, ne de teknoloji. Sadece işten çıkarılanlar ve ücretlerdeki gerilemelerle emek verimliliği artmış oldu.
Üretimde verimlilik, hatta üretimde esneklik, yani gerektiğinde maliyetsiz biçimde üretim miktarını değiştirebilmek çok önemli. Gelişmenin, kalkınmanın temelinde de bu olgu yatıyor. Japonya'nın kalkınmasında çok önemli bir rol oynayan verimlilik daha sonra Amerikan ekonomisine de dinamizm katmıştı. Kalkınmak, zengin bir ülke olmak istiyorsak, daha çok çalışmak ama verimli çalışmak zorundayız. Elimizdeki kaynakları heba edersek, çok çalışır ama az sonuç elde ederiz.