Halk savaş istemiyor. Pekiyi Kuzey Irak da ayrı bir devlet istiyor mu? Bunun da yanıtı hayır. Bundan bir ay kadar önce SESAR adlı araştırma kuruluşu bir kamuoyu araştırması yayımladı.
Araştırmanın sonuçları gayet ilginç. Savaşa katılmayalım diyenler yüzde 88. Bu kanıyı zaten birçok politikacı sık sık tekrar ediyor. Ancak aynı zamanda halkın yüzde 65’i tarafsız kalmanın çıkarlarımızın korunmasını engelleyeceği kanısında. Yani halk savaşa girmek zorunda olduğumuzun gayet bilincinde.
ABD’nin zoruyla savaşa girersek, halkın yüzde 25’i ABD’den Kürt devleti kurulmaması için garanti alınmasını istiyor. Yüzde 23’ü ise borçların silinmesini.
Halkın yüzde 70’i ABD’nin sürdürdüğü politikayı yanlış buluyor. Bu az buz bir oran değil. Yani ABD’nin bu şahin tutumu halk nezdindeki itibarını hayli sarsmış görünüyor. Üstelik halkın yüzde 72’si Saddam’ı Türkiye için tehdit görmüyor. Gerçekten de Saddam şimdiye dek Türkiye’yi hiç tehdit etmedi. Ne Suriye gibi teröre yataklık yaptı, ne de şu veya bu nedenle çatışma yarattı. Ancak unutmayalım, Irak’ın Türkiye’yi tehdit edecek kadar gücü de pek olmadı.
Bir başka ilginç nokta ABD’ye güvensiz. Halkın yüzde 86’sı ABD’ye güvenmiyor. Üstelik ABD’yi tehlikeli bulanlar Saddam’ı tehlikeli bulanlardan 3 kat daha fazla. Gerçi halkın çoğunluğu ABD’nin verdiği sözleri tuttuğu takdirde ABD’den bir yana tavır alınmasını yeğliyor. Bunun karşılığında da ekonomik yardım istiyor. Kısacası, halk çıkarlarının bilincinde. Doğrusu da bu.
Halkın bu eğilimleri de Meclis’te yankı buluyor. Asker gönderme ve yabancı asker bulundurmaya ilişkin tezkerenin Meclis’te ilk oylamada reddi bu duyarlılığı gösteriyor. Ancak halkın eğilimini doğru okumak gerek. Halk savaşa karşı ama, savaşın dışında kalamayacağımızın da farkında. Savaş sonrası oldu - bittilerin önlenmesini istiyor.
Halk eğilimlerinin belirlenmesinde en belirgin etmenin 1990 Körfez krizi olduğu görünüyor. Bir yandan Kuzey Irak’ta yeşeren PKK terörü, diğer yandan Özal’ın ekonomik hasarın telafisini talep edeceğine, "bir koyup üç almaya kalkması" halk tarafından bugün bir gaflet olarak niteleniyor.
Araştırma sonuçları hükümetin uygulamakta olduğu politikayla bire bir örtüşüyor. Sıkı pazarlıkların ardında bu bilinç yatıyor. Oysa gaflete alışan Batı ciddi pazarlıkçı bir Türkiye’yi görünce tepki gösteriyor ve bunu karikatürlere yansıtıyor.
Savaşa girmemizin temel nedeni Kuzey Irak, veya savaş sonrası bölgenin yeni haritasının aleyhimize çizilmesini önlemek. Halk da bunun farkında. Ve bunu yadırgamıyor. Aksine doğal karşılıyor.
Ancak burada bir nüansı kaçırmamak gerek; Irak’ta masum sivilleri bombalayan bir savaşın tarafı olamayız. ABD’nin stratejik emellerine de alet olmamalıyız. Ve nihayet, Irak’taki totaliter rejim dışarıdan bomba yerine, halkın ayaklanmasıyla yıkılsaydı çok daha doğru olurdu.