IMF yetkilileri 25 Eylül Perşembe günü Çırağan Oteli'nde birkaç akademisyeni kahvaltıda buluşturdu. IMF bu tür toplantıları çeşitli kesimlerle sık sık yapıyor. Bazen işadamlarıyla, bazen bankacılarla, bazen de bilim adamlarıyla. İşadamlarıyla olan toplantılarda daha çok şikayetler dile getiriliyor. Bilim adamları ise makro - ekonomik kaygıları tartışıyor.
Toplantı iki saatten fazla sürdü. Başlarken IMF'nin yeni Türkiye masası şefi Rıza Moghadam "Toplantıya kuru tartışarak başlayalım" dedi. Böylece herkes kurun bulunduğu yerden IMF'nin rahatsız olduğu izlenimini almış oldu. Kaldı ki, bunda bilinmeyecek bir taraf da yoktu. Türk lirası hayli değerlenmiş durumda. Toplantıda yer alan akademisyenlerden Prof. Asaf Savaş Akat kurun bu düzeyinin beklenilen bir gelişme olduğunu ve bunu da aşırı düzeydeki sıkı para politikasına, yüksek Merkez Bankası faizine bağladı. Ancak Akat ilk defa "kur reel olarak değer kazanmamıştır" diyemedi. Sadece "bu değerlenme abartılmamalı" demekle yetindi.
Toplantıda yer alan eski akademisyen, eski Merkez Bankacı, şimdi de banka yöneticisi olan Hasan Ersel kura bir yandan sıcak paranın, diğer yandan da finans - dışı kesimin ciddi açık pozisyon taşımaya başlamasının etkilediğini belirtti.
Kurun bu düzeye gelmesindeki belki en temel neden tasarruf amacıyla döviz alımının çok sınırlı hale gelmesi. Satış yüksek reel faiz nedeniyle sürüyor, ama alış neredeyse durdu. Ayrıca, bir süredir Irak'tan sınır ticareti nedeniyle veya doğrudan kaçırılan para geliyor. Miktarını belirlemek güç. Ama bankacılar bunu dile getiriyor. Üçüncüsü, son iki aydır ciddi ölçülerde sıcak para içeriye giriyor. Nihayet, bankalar da zaman zaman pozisyon açıyor. Açamayanlar da şirketlere açtırıyor.
Öncelikle şunu belirtelim; kurun bu düzeyde olması elbette bir risk. Bir süre sonra ihracat tökezleyebileceği gibi, dış ticaret dengesi de olumsuz yönde etkilenebilir. Henüz ihracat aksamış değil. Gerek iç piyasadaki durgunluk, gerekse euronun değer kazanması şimdiye dek ihracatçıya yaradı. Üstelik hem işçilik reel olarak düştü, hem de gözle görünür verimlilik artışları sağlandı. Ancak son zamanlarda ihracatçı müşterisini kaybetmemek için iş yapıyor. Fakat böyle giderse o da bitebilir. Asıl tehlike ise hızla artan ithalatta. Kur daha değerlenirse, yerli sanayi rekabet edemez hale gelebilir.
Ancak kurdaki revalüasyonun bir başka riski daha var. Enflasyondaki düşüş büyük ölçüde kurdaki değerlenmeyle elde edildi. Artan cari işlemler açığı günün birinde kurda düzeltmeye neden olursa, bu da enflasyona yansıyabilir.
Kurun neden burada olduğu üç aşağı beş yukarı biliniyor. Tehlikeleri de. Ama ne yapılabileceği konusunda kafalar karışık. Zaman zaman Merkez Bankası'nın yaptığı yüklü müdahaleler aksine döviz almak için fırsat oluşturuyor. Kısacası kalıcı olamıyor. Belki de Merkez Bankası'nın müdahaleleri sürdürmesi gerek.
Kurun cari işlemler dengesini bozmayacak bir düzeyde kalması gerekiyor. Ancak sıcak para bir dursa, belki de Merkez Bankası'nın alımları etkili olacak. Yoksa her seferinde, dün olduğu gibi bir siyasal riskin ortaya çıkması mı gerekiyor?