Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ülkemizde önemli tabulardan biri de IMF. Televizyon kanallarında meslektaşlarımız, iş âleminin de etkisiyle, siyasetçilerin ülkeyi perişan ettiğini, IMF'nin ise ülkeyi kurtardığını savunuyor. Oysa IMF'nin başarılı olduğu programdan daha fazla krize soktuğu ülke var. 2000 yılındaki kura dayalı istikrar programını isteyen de IMF'ydi, yanlışlığını anlayıp dalgalı kur sistemini isteyen de. İlk program çöktü. İkincisi şimdilik iyi gidiyor.2000 yılında kur çıpalı istikrar programı uygulanırken IMF'nin amacı enflasyonist beklentileri kırmak ve borç dinamiklerini olumlu yöne doğrultmaktı. 2001 programıyla dalgalı kuru yürürlüğe koyarken iki temel beklenti vardı. İlki, dış dalgalara karşı bağışık, dolayısıyla dış denge konusunda daha güçlü olmak, ikincisi de para politikasının etkinliğini artırmak. İlginçtir; bu beklentilerin ikincisi gerçekleşmedi. 2001 programı enflasyon konusunda son dört yılda olağanüstü bir başarı sergilemesine rağmen, cari açık konusunda durum çok olumsuz. Bu, işin teknik tarafı. Sosyal taraftan bakınca da sorun görünüyor: Program büyüme yaratsa da işsizliğe yararı olmuyor. Oysa işsizlik Türkiye'nin en önemli sosyal sorunu.Bu gerçeklerin bizi IMF'den öte bir vizyon arayışına sürüklemesi gerek. Kuşkusuz bu "IMF'den vazgeçelim" anlamına gelmiyor. Ancak sorunlarımızı aşmaya yarayacak bir vizyonun da tasarlanması gerekiyor. Ekonominin ilk hedefi elbette büyüme. Son birkaç yıldır yüksek bir büyüme hızı izleniyor. Oysa bunun istikrarlı olmadığı görülüyor. Mesela 2002 yılında ekonomi yüzde 7.9, 2003 yılında ise 5.9 büyümüştü. Ertesi yıl büyüme yüzde 9.9'a çıktı. Şimdi bu yıl da yüzde 5 civarında bir büyüme bekleniyor. Kısacası, büyüme yo-yo gibi. İkincisi, ekonominin uluslararası rekabet gücünün olması çok önemli. Küresel bir dünyada kalabilmek için böylesi bir gücün, yani göreli üstünlüklerin yaratılarak ortaya çıkarılması gerekiyor. Bunun da temelinde, ihracat artışının çok yüksek bir düzeye ulaştırılıp dış ticaret açığının kapatılması yatıyor. Yani cari fazla yaratılması. Oysa IMF'ci iktisatçılarımız cari açığın finanse edildiği sürece sorun olmadığı kanısında. Tıpkı sürekli zarar eden, ama bu zararı karşılamak için kredi alabilen şirket gibi. Ne yanlış!Üç yıldır sürekli tatminkâr bir büyüme yaratılmasına rağmen, işsizlik (şu veya bu nedenle) bir türlü azalmıyor. Özellikle kırsal işsizlik yoksulluğu artırdığı gibi, gelir dağılımındaki en önemli adaletsizliği oluşturuyor. IMF programında bununla ilgili hiçbir şey yok. Daha eğitimli bir işgücü ya da toplum yaratmak için çabamızın olması gerekmez mi?Stand-by birkaç yıl daha sürecek. Sonunda gelinen noktada nasıl bir Türkiye ekonomisi olacak? Ne tür bir üretim deseniyle, dünyanın neresinde olacağız? Bütün bunlar düşünülmesi ve tasarlanması gereken çok önemli konular. hgunes@milliyet.com.tr IMF heyeti Türkiye'de ilk gözden geçirmeyi yapıyor. Dün Türkiye Masası şefi Lorenzo Giorgianni haziran sonuna dek sosyal güvenlik ve bankacılık kanunlarının haziran sonuna dek Meclis'ten geçmesi gerektiğini belirtmiş. Ancak Bakan Babacan'ın yanıtladığı gibi önkoşulların tamamlanacağı kanısındayız.