Açıkçası son krize girdiğimizden, ve Dervişin Türkiyeye gelmesinden bu yana IMFnin sütten çıkmış ak kaşık olduğu yargısı egemenleşti. Sanki siyasetçilerin hepsi ülkeyi yanlış politikalara sürüklenmiş münafık. IMF de bize hep doğruları göstermiş kurum! Medya ve iş alemindeki egemen görüş bu.Oysa, 2000 yılında uygulanan programın tasarımcısı IMFydi. O programın ise bir krizle karşılaşması olasılığı çok yüksekti. Çünkü, riskli bir programdı. Yani yaşanan bu krizde IMFnin büyük payı var. Gerçi siyasetten, her ülkede meydana gelen hatalardan hükümet sorumludur. Ama "IMF iyi siyasetçiler kötü" fikrinden çıkmazsak, ülkede demokrasi kalmaz. Ülke yönetimi tümüyle ABD Hazinesine devrolunur. O da 15 günde 15 yasa ister.Şu anda IMF yediği naneyi temizlemeye çalışıyor. Bunu yaparken de hem devlet yapısına biçim vermeye çalışıyor, hem de siyasetin işleyiş biçimine. Daha önceki yıllarda IMF ödemeler dengesi ve enflasyonla mücadele ederdi. Bugün krize giren çoğu ülke borç sorunuyla karşı karşıya olduğundan, IMF de ister istemez borcun etmenlerine müdahale ediyor. Yani ülkelerin iç işlerine ve siyasete daha da fazla karışıyor. IMFnin devletin kurumsal yapısının yeniden yapılanması, özellikle şeffaflık ve denetlenebilir olma konularına ağırlık vermesinin nedeni bu...Bütün bunlar doğru politikalar. Ancak uygulanan politikaların tartışılması önlenmemeli. Bu politikaları tabu sayarsak, hatalar gözden kaçar. Mesela, mayıs ayında hükümette Dervişle MHP arasındaki Telekom krizi az daha programı suya düşürüyordu. Hükümetin güvenirliği öylesine tehlikeye girdi ki, neredeyse sonbaharda program çökecekti. Acaba işler bu denli sıkıştırılmalı mı? Tartışılmalı.IMF programının olmazsa olmaz iki koşulu ön plana çıkıyor. Birincisi, faiz - dışı fazla, ikincisi de dalgalı kur. Dalgalı kur, krizin hemen ardından büyük sıkıntı yaratmıştı. Çünkü belirsizlikler egemenken kur gerçekten aşırı dalgalanmıştı. Ama buna alternatif bir sistem henüz bulunmuş değil. Esnek kur sistemleri krizlere karşı tampon işlevi görüyor.İkincisi, faiz - dışı fazla... Belirlenen hedef elbette tartışılabilmeli. Çünkü faiz - dışı fazlanın ekonomik etkilerinin yanı sıra, sosyal etkileri de bulunuyor. Nasıl tutturulacağı ise (Profesör Akatın iddiasının aksine) IMF için çok önemli.Bugün IMFnin en yoğun eleştirdiği konu, ekonomik hedeflerin belirlenmesinde iç siyasal gelişmelerin hesaba katılmaması. Mesela önümüzdeki yıl siyasi güven yerine gelse, faiz - dışı fazla hedef yüzde 5e mi düşecek? Veya aksine Iraka bomba atılsa bu hedef yüzde 8e, 10a mı çıkacak? Acaba yüzde 6.5 yerine hedef 6 olsa ne olur? Demek ki, bu rakam tartışılabilir. Yok bu eleştiri haksızsa, yüzde 6.5un ardında varsayılan siyasal düzeni de biz merak ediyoruz! hgunes@milliyet.com.tr Seçimlerde iktidar adayı siyasi partilerin çoğu IMFye tam bağımlılık yemini için yarışıyor. Hatta öylesine ki, birbirlerini eleştirirken zaman zaman rakibin IMF programını saptırdığını iddia ediyorlar. İşsizlik ve fukaralık ise bu seçimlerde neredeyse gündem dışı.