On yıl önce gediğimiz Erzurum'da çok az şey değişmiş. Tersine yoksulluk, işsizlik artmış. Dolaşırken ayakkabımızı 17 yaşındaki Murat'a boyattık. Tabakhane mahallesinde oturan, dört kardeşten en büyüğü olan Murat'ın babası yokmuş. Kavruk kalmış. 8 - 9 yaşında görünen Murat'ın ailesi, askere gitmesin diye nüfusunu da geç yazdırmış. Büyüyünce mimar ya da mühendis olmak istiyormuş. Oysa okuyamayacağı o kadar belli ki. İçimizden haykırdık; nerede sosyal adalet, nerede sosyal demokratlar!
Erzurum aydın bir kent değil. Ancak aydınlardan besleniyor. 40 bin nüfuslu Atatürk Üniversitesi kenti besliyor. Geçmişte aşırı sağ baskı nedeniyle 2 bine yakın öğretim üyesi kaçmış. Şimdi yeni yeni toparlanıyormuş üniversite. Bölgede diğer geçim alanı hayvancılık da çeşitli nedenlerle giderek çöküyor. Doğu Anadolu Besiciler Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı bunu 24 Ocak kararlarına bağlıyor. Et ve sütün ithalinin serbest bırakılmasıyla maliyet olarak baş edemediğimiz hormonlu ürünler girmiş. Ilıcalı "Orada 300 kiloluk tosun hormonla 60 günde bir ton oluyor" diyor. Ilıcalı "Et meselesi yem meselesidir" derken ekliyor; "Yem ithal, o da çok pahalı". Ilıcalı tek çıkışı organik tarımda buluyor.
Yavuz Tanyeri üniversitede öğretim üyesi ve Kayak Federasyonu üyesi. O da Erzurum'un tek kurtuluşunu kış turizminde görüyor. Geçen yıl 12 bin yabancı kayakçı gelmiş. Ancak iç turizm uçak seferi yetersizliğinden büyüyemiyormuş. Toplu olarak halka soruyoruz: "2B olarak bilinen ormanların vatandaşa satılması gerçekleşmeli mi?" Erzurum, Artvin'den farklı. Burada orman köylüsü yok. Çoğunluk hükümeti destekliyor. Latif Nasuroğulları "Satılmazsa mafya buraları bedavaya kullanacak" diyor. Bir tek Tuncay Atasever itiraz ediyor; "Zenginlere imkân veriliyor. Ama küçük esnafa bir şey yok" diyor.
"Türk askeri Irak'a gitmeli mi" diye sorduğumuzda, çoğunluk "Türkmenler için gidilmeli" diyor. Mahir Irmak'ın bu sözüne Seyfettin Aksakal itiraz ediyor; "Geç kalındı, artık Türk askeri ancak Amerika'nın koruculuğunu yapar" diyor.
Halkın şikâyetleri dökülürken yanımıza AKP Milletvekili Mustafa Ilıcalı geliyor. "Daha çok yeniyiz. Şikâyet etmeyin lütfen. İnsaf edin. Yaptıklarımızı anlatın" diyor. Halk dağılıyor. Biz de dönüyoruz.