AB yanlıları temmuz ayındaki uyum yasaları kampanyasında, Türkiye ev ödevlerini yapmazsa, üyelik kapısının da kapanacağını savunmuştu. MHP gibi karşıtlar ise, kapıların zaten açılmayacağını, bari (kendisine göre) teröre yardımcı olacak adımların atılmamasını uyarmıştı. Son gelişmeler adeta MHPyi haklı çıkarıyor; AB Dönem Başkanı Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen geçen hafta, herhangi bir takvimin verilemeyeceğini, Türkiyedeki seçim sonuçlarının belirleyici olacağını belirtince AB yanlılarının morali bozuldu.Kısacası, ABnin bu kez de savsaklama bahanesi hazır; beğenmedikleri bir siyasal tablo ile karşılaşmaları! Haşmetmaaplarına peşinen sormak gerekiyor; nasıl bir tablo ısmarlamak isterlerdi acaba?Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliği 1963ten bu yana, kolaylaşmak şöyle dursun, giderek zorlaşıyor. Her geçen gün önümüze koşulan yokuş uzuyor, dikleşiyor. Acaba biz mi bir yerlerde hata yapıyor ve giderek daha kötü bir namzet oluyoruz? Yoksa bir şeyler mi değişiyor?Doğrusu kırk yıldır Avrupada çok şey değişti. Bizde ise çok az şey. Avrupa 1960lı ve 1970li yıllarda bir "ortak pazar" yaratma amacındaydı. Ancak 1980li yıllarda "Avrupa Ekonomik Topluluğu" kavramı yerine, "Avrupa Topluluğu", hatta daha öte "Avrupa Birliği" kavramları gelişti. Sonunda Avrupa bir siyasal birlik olma yoluna girdi. Ve tabii tarih birliği ile sosyo - kültürel ortak paydalar öne çıktı. İşte bu noktadan itibaren de AB ile mesafemiz açılmaya başladı.Artık AB yeni adaylara bir pazar genişlemesi gözüyle bakmıyor. Aksine kendisine benzemeyen veya uymayan bir siyasal parçayı içine almak istemiyor. Kaldı ki, çoğu ülke artık gümrük duvarlarını kendiliğinden kaldırıyor. Kısacası, her adayın Avrupalılığı büyük önem taşıyor.Pekiyi Avrupalı olmak nedir? Coğrafi bir kavram olmadığına göre, Avrupa bir demokrasi birliği midir? Kuşkusuz bu da yetersiz olur. Çünkü demokrasisi gayet topal olan Slovakyaya takvim verilmiştir.Demek ki, sosyal ve kültürel değerler de işin içine girmektedir. Hatta günümüzde bazıları Avrupalı olmanın derinlerinde gizli bir Hıristiyan birliği havası sezmektedir. Son yıllarda Batıda giderek yükselen İslam karşıtlığını da göz ardı etmemek gerekiyor.Öte yandan, son kırk yılda Türk demokrasisi darbeler gördü. Hasara uğradı. Özgürlüklerin genişletilmesi geri kaldı. Hatta bu geri kalmaya çanak tutan, onu haklı kılmaya çabalayan entelektüeller hala var.Aralık ortasında ne olabilir? Olasılıkla, AB Türkiyeye kapıyı kapatmadığını belirten bir açıklamada bulunur, ama takvim saptamaz. Bu da züğürt tesellisinden öteye gitmez. İşin özeti şudur; Türkiye Avrupaya artık tam üye olamayabilir. Ancak bu demokratikleşmedeki geriliğe yorulmamalıdır. Artık karşımızda bir gümrük birliği değil (zaten onun üyesiyiz), başka bir olgu bulunmaktadır. Türkiyenin çağdaşlaşma mücadelesi ise sürmelidir. hgunes@milliyet.com.tr Türkiyenin Avrupalılaşma ülküsü altı hafta sonra Kopenhagda karara bağlanacak. Ya Avrupa Birliği namzet üyesi olacağız, ya da pışpışlayıp gönlümüzü alacaklar. Üyelik takvimi de savsaklanacak. İlginçtir, Genç Parti seçimleri IMF eksenine oturtmaya çalışırken, MHP de seçimleri AB eksenine oturtmaya çalışıyor.