İyimserliği de, karamsarlığı da abartırız. Bu ara iyimserlik moda. Gelecekle ilgili hep pembe tablolar çiziliyor. Oysa kronik iyimserlere de, kronik felaket tellallarına da karşıyız. Hiçbir zaman işler aynı yönde gitmez. Gerçek bazen olumludur, bazen de olumsuz. Hatta trend olumlu iken, olumsuz unsurlar da olabilir ya da tersi.
Enflasyon düşüyor. Büyümede çok olumlu sinyaller var. İhracat, olumsuz koşullara rağmen, performansını sürdürüyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik süreci artık olumlu bir doğrultuda. Parlamento pire gibi çalışıp uyum yasalarını hızla çıkarıyor. Kıbrıs'ta bir çözüme gidilemese de, daha ılımlı bir yaklaşım üstlenilmiş görünüyor. En azından gergin ortam ortadan kalktı. Yolsuzlukları ayyuka çıkan bazı sermaye grupları ayıklanıyor. Keşke devamı gelse! Çünkü bu konuda ülkemizin sicili hayli bozuk.
Bütün bunlar bizi iyimserliğe sürüklese de iç karartan gelişmeler de olmuyor değil. Mesela şu orman niteliğini yitirmiş arazilerin satılmasına ilişkin anayasal düzenleme; adaletsizliğin zirvesine çıktı. Hükümet ek gelir elde etme bahanesinin ardına sığınsa da, gerçek çok farklı. Çünkü yıllarca orman niteliğinde olan, yahut da bu niteliği yitirmiş yerleri hiçbir para ödemeden kullananlar şimdi neden para ödesinler? Kaldı ki ödeselerdi, kentlerdeki kamu arazilerinin gecekondu sahiplerine satışıyla ciddi miktarda kamu geliri elde edilirdi. Nihayet, kamu arazisi üzerinde oturanlar zaten geliri veya serveti olmayanlar olduğunu, unutmamalıyız.
Hükümet 25 milyar dolar gelirden bahsediyor. Ancak birçok yazar ülkemizde bu boyutta mali tasarrufun olmadığını yazdı. 44 milyar dolar döviz, 42 milyar dolar da TL mevduat var. Vatandaşların elinde artık 34 milyar dolar değerinde devlet borçlanma senedi, 8 milyar dolar kadar yatırım fonu ve 6.5 milyar dolar kadar da hisse senedi var. Kısacası, mali tasarrufların toplamı 142 milyar dolar.
Popülizmin başka örneği
Ancak yanılmayalım; bu tasarrufun büyük kısmı en varsıl kesime ait. Yoksul olan kesim olsa olsa bunun ancak yüzde 10'una sahip. Yani 14 milyar dolarına. Kaldı ki, hepsi orman niteliğindeki arazide oturmuyor. Diyelim ki, üçte biri olsun. Bu da eder 4 - 5 milyar dolar. Yani bu kesim bütün tasarruflarını çözse bile hedeflenen rakam elde edilemez. Demek ki, amaç gelir filan elde etmek değil. Olsa olsa popülizmin bir başka örneği sergileniyor.
Sultanbeyli'nin seçmen profili belli; AKP'nin en yoğun oy aldığı yerlerden biri burası. On binlerce nüfus bu orman niteliğindeki arazilerde oturuyor. Eğer bu işlem buralarda oturan vatandaşların meşru ve yasal mülkiyet temeline kavuşması için yapılıyorsa, bunu açıkça söylemek gerek. Çünkü o durum da sürgit sürdürülemez. Ancak, bu yerleşimler orman niteliğini yitirdikten sonra değil, orman iken oldu.
Elbette, orman niteliğini yitirmiş yerler belli bir karşılıkla satılabilir. Ancak temel ilke kamu arazilerinin gelir kaynağı olarak değil, kamusal amaçlar doğrultusunda kullanılmasıdır. Tüm dünyada olduğu gibi.
AKP hükümeti bu girişimiyle gelir sağlayamayacağına göre, gerçek amacını açıklamalı. Çünkü bu girişim orman köylüsüne, hiç mi hiç, yaramıyor.