Uygulanan program bir yandan bütçede tasarruf, diğer yandan da ihracatın sürekli artmasını gerektiriyor. Daha doğrusu büyümenin temel olarak ihracatla sağlanması gerekiyor.
İhracat kolay iş değildir. Nihayet ithalat üstün teknoloji ve uygun fiyatla üretilen malın içeriye pazarlanmasından ibaret. İhracat ise rekabet gerektiriyor. Ve markalaşma sağlanamadığından, bu büyük ölçüde fiyatla sağlanıyor. Ya sürekli verim artışı sağlanarak maliyetlerin düşmesi gerekiyor, ya da kurla fiyat kolaylığı sağlanıyor. Ya da her ikisi birden.
İhracata geçici katkı sağlayan etmenler var. Mesela iç piyasadaki durgunluk ihracatı teşvik ediyor. Hatta bazen zararına bile ihracat yapılıyor. Mal elde kalacağına, belli bir zarar göze alınıp, nakte dönmeye çalışılıyor. Böylece faizlerin yüksek olduğu konjonktürlerde parayla yüksek faiz kazanılıyor. Ancak iç piyasada canlanma başlayınca, ihracat yine tökezliyor.
Geçen yılın ilk altı ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre ortalama yüzde 7 artıyordu. Bu dönemde kur bir ölçüde rekabet gücünü engellese de, yine de çok düşük sayılmazdı. Nitekim, iç piyasadaki durgunluk sonucu ihracat sürdü. 2002 yılının ikinci yarısında ise işler değişti. Başbakan Ecevit'in birdenbire sağlığını yitirmesiyle kur sıçrayınca, ihracat yeniden güç kazandı. Aşağıdaki grafikte de geçen yılın ikinci yarısında, her ay ihracatın bir önceki yılın aynı ayına göre ortalama yüzde 21 arttığı görülüyor.
Bu yılın başında aynı performansın sürüp sürmeyeceği tartışılıyordu. Ancak ilk beş ayda her ay ortalama yüzde 30 kadar ihracat artışı sağlanmış. Bu da gerçekten sevindirici. Üstelik artık dolarla ihracat yapan için bu kez kur avantajı da bulunmuyor.
TL'nin dolar karşısında sürekli reel değer kazanması elbette ihracatçıyı zorluyor. Gerçi son zamanlara dek euro bazında ihracat yapanın durumu farklıydı. Çünkü son bir yılda euro dolar karşısında yüzde 40'a yakın değer kazanınca, ihracat karlılığını koruyabiliyordu. Ancak şimdi durum tekrar değişiyor. Euro değer yitiriyor. Böylece parite avantajı da kısmen yitirilmiş oluyor.
İhracat hala artsa da, artık kar sağlamıyor. Çünkü reel tartılı efektif kur (yani ihracatın kur sepetiyle reel hesabı) TL'nin yüzde 35 civarında değerli olduğunu gösteriyor. Bu koşullarda ihracatın artması ise iki nedene dayanıyor. Birincisi, daha önceden yapılmış bağlantılar. İkincisi de, zararına dahi olsa, müşterisini kaybetmemek için satışların sürmesi. Ancak ihracattaki parlak performans tökezleyebilir. Üstelik, geçen yılın ikinci yarısında ihracat zaten yüksek seyrettiğinden, bu yıl aynı dönemde aynı performansın sağlanması daha zor. Kısacası, programın bir ayağı riskli görülüyor. Uyarıyoruz.