İnanılmaz gelişmeler yaşıyoruz. Geçtiğimiz aylarda ABD doları euroya karşı yüzde 6'ya yakın değer kazanırken, TL'ye karşı yüzde 26 değer yitirdi. Üstelik Irak'taki gelişmeler hiç de iç açıcı değil. İstikrarın bir türlü sağlanamaması ABD'ye ayda 4 milyar dolara mal oluyor. Ve TL'de yükseliş trendi sürüyor. Yurtiçindeki enflasyon da hesaba katılırsa reel revalüasyon yüzde 40'a ulaşıyor.
TL'nin bu şahlanışı karşısında bazı kesimler endişelenmiyor değil. Başta ihracatçılar. Hele euronun da değer kaybetmesiyle feryat ediyorlar. Borsada hisse senedi olanlar da şikayetçi. Revalüasyonla dolar bazında değer kazanan şirket sermayeleri yabancılar için cazip olmaktan çıkmış durumda. Öte yandan, dövizle borç vermiş olanlar da sıkıntıda. Hepsinden öte, içeride büyük ölçüde TL maliyetle çalışan turizm sektörü ciddi boyutlarda gelir kaybı içinde. Ancak dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, yüzde 5 civarında da emek verimliliği artışı gözleniyor. Başka alanlarda da verimlilik artışı varsa, bu zararın bir kısmı telafi ediliyor demektir. Gelişmekte olan ülkelerde sıkı mali disiplin uygulandığından, kur esnekse kur çöküşleri yaşanabiliyor. Bu hem yurtdışındaki finans çevrelerini, hem de resmi kreditörleri ürkütüyor. Çünkü hem yabancı yatırımcı için uygun olmayan bir kur düzeyi oluşuyor, hem de ülke ihracatla döviz üretir olmaktan çıkıyor.
Rusya'da 1998 krizinden bu yana esnek, ya da dalgalı kur sistemi uygulanıyor. 1999 yılında enflasyon yüzde 37'ye dayandığında, yüzde 30 kadar devalüasyon olmuştu. 2000 yılında enflasyon yüzde 20'ye inerken, devalüasyon yüzde 4.4'te kalmıştı. Yine 2001 yılında enflasyon yüzde 19 olmuş, fakat devalüasyon yüzde 7'yi bulmamıştı. En son geçen yıl enflasyon yüzde 15 olunca, devalüasyon yüzde 5.4'te kalmıştı. Bu yıl ise, enflasyonda düşüş beklenmiyor. Ama kurun aynı noktada kalması bekleniyor. Tabii bunun da bir nedeni var. Rusya her yıl 50 - 60 milyar dolarlık dış ticaret fazlası veriyor. Malum onların ihraç ettiği petrol ve doğalgaz var. Oysa bizde açık aldı başını gidiyor. Bu yıl belki 7 milyar dolarlık cari işlemler açığı oluşacak.
Türkiye'deki döviz dengelerine baktığımızda cari işlemlerin ayda ortalama 700 - 800 milyon dolara yakın açık verdiğini görüyoruz. Bir o kadar da her ay Merkez Bankası satın alıyor. Aşağıdaki grafikte de bu ilişki gözleniyor. Bir zamanlar günde 20 milyon dolar alan MB artık 40 milyon dolar alıyor, ama bu kurdaki gevşemeyi engellemiyor. Demek ki, sisteme bir yerden 2 milyar dolardan fazla giriş var. Bu, ya sıcak para, ki biz bunu anlarız, ya da vatandaş sürekli döviz bozuyor. Şimdiye dek bunlardan ikincisine inanıyorduk. Ama artık vatandaş da ciddi miktarda döviz bozmuyor. Kaldı ki, bu kurdan döviz bozulmaz. Görülen o ki, bozan olmasa da, alan da pek kalmamış. Hal böyle olunca zamanla kurda bir gevşeme oluşuyor. İkinci bir neden de faizler. Yüzde 50 civarında olan yıllık bono faizleri, vadesi dolduğunda yüzde 30'a yakın reel getiri sağlayacak. Bu gerçekten çok yüksek ve kur üzerinde bir baskı oluşturuyor.
Mamafih, bizim inancımız bu şahlanış uzun sürmez. Sonbahara kalmaz kur toparlanır.