AMERİKA'da bankacılar figan halinde! Çünkü bir haftada, hatta son dört günde, Amerikan doları yüzde 4'e yakın değer kaybetti. Üstelik yıllık enflasyon yüzde 3 bile değil. Avrupa'dan ithalat yapanların dara düşeceği belli oldu. IMF'den gelen açıklama da bu gelişmenin üzerine tuz biber ekti: "Artan dış ticaret açığından dolayı dolar daha da değer kaybedecek"... Tüm bankacılar toplandı ve Washington'a doğru hareket ettiler. Hazine Bakanı O'Neill'i ve daha sonra New York'ta Federal Reserve Başkanı Alan Greenspan'i ziyaret ederek isyanlarını ifade ettiler.
Değerli okurlarım,
Önceki hafta gerçekten dolar düştü ama diğer gelişmeler elbette yaşanmadı. Çünkü Amerika'da mark da, yen de ekonomi için bu denli önemli değildir. Çünkü Amerikalılar kendi ulusal paralarını kullanırlar. Kur oynadığında da isyan çıkmaz. Yatırımcılar, spekülatörler, hatta dış ticaret yapanlar etkilense bile halk doğrudan etkilenmez. Son günlerde ülkemizde yaşanan travma, ekonominin ne denli dolarize olduğunu gösteriyor. Herkes bir köşesinden ya döviz borçlu ya da alacaklı.
Neden? Çünkü yıllardır izlenen kur sisteminden. Kur enflasyon kadar gittiğine göre en sağlam tasarruf aracı dövizdi. Ancak döviz enflasyonun dışında dalgalanırsa ne olacak? Tabii dolarizasyon yapısal olarak çözülecek. Uygulanan strateji de bu.
Dalgalı kur rejimine girdiğimizden bu yana döviz tasarrufları bir miktar artsa da abartılacak düzeyde değil. Alışverişler ise azaldı. Özel okullarda dövizle taksitlerin bir kısmı kalktı. Döviz kiraları azaldı. Döviz kredisi kullanma eğilimi azaldı. Eski krediler de kapatılmaya çalışılıyor. Bu işin olumlu yönü. Tabii acı da çekiyoruz.
Dalgalı kur rejimi, kurun fırtınaya tutulması demek değil elbette. Sadece Merkez Bankası'nın (MB) belli bir vadede kuru belirlememesi, yani kur öngörmemesi demek. Yani piyasaya bilinen aralıklarla müdahale etmemesi gerekiyor. Elbette kısa vadedeki dalgalanmaları önlenmelidir. (Üstelik bu konuda IMF'nin açık bir onayı var, çünkü Fischer'la konuştuk). Kurun faizle düzenlenmesi ise bizde pek mümkün değil. Çünkü çok ciddi bir iç borç var ve borcun ucuz dönmesini arzu ediyoruz. O zaman ne olacak? Bir süre için güvensizlik ortamı kuru aşırı oynatsa da, ekonomide döviz gelirleri giderlerinden fazla olduğundan sonunda iş normalleşecek ve kur istikrara kavuşacak.
Bu hafta yaşanan olaylar son derece umut verici. Biz telaşa kapılsak dahi MB telaşa kapılmadı (ve tavsiye ettiğimiz gibi hemen müdahale etmedi). Piyasa kuru kendiliğinden yavaş yavaş indiriyor. Arada alanların da eli yanıyor. Daha sonra oluşacak direnç noktalarında ise MB bombardımana geçmelidir.
Önceki gün ekovole mensubu bir meslektaşım bir yabancının mektubunu bana yollamış. Mektup ısrarla Türkiye'nin iç borçlarını çeviremeyeceğini söylüyor. Rusya'yı örnek vermiş. "Orada da IMF parası buhar oldu, gitti" demiş. (Unutmayalım: Rusya'da bankacılık mafyanın elindeydi. Bizde ise yarısı devletin, diğer yarısının çoğu 4 büyük özelin). Münafık kerata, bizim meslektaşın bayağı maneviyatını bozmuş... Önceki gün Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız önceki yazımda yaptığım teknik bir hatadan dolayı beni aradı (haklıydı, çünkü FRN'nin 3 - aylık faizinin referans ihalesinde miktar kadar borçlanma taahhüdü vardı) ve bu sorunu konuştuk. Bana 2002 yılının sonlarından bahsedince, ben de "biz orayı göremiyoruz" dedim. O da "biz de artık 2001'e bakmıyoruz" dedi. Açıkçası çok rahatladım. Kaldı ki, bir başka televole profesör günlük sütununda bunu rakamlarıyla açıkladı. (Münafıklara duyurulur.)