Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Geçtiğimiz hafta yabancılar hızlı biçimde Türkiye'ye girdiler. Hem döviz sattılar, hem de Hazine bonosu aldılar. Özellikle de Hazine'nin euro - tahvillerini.
Bunun bir nedeni, ABD Türkiye'ye 1 milyar dolarlık bir hibede bulunması. Diğeri de enflasyon verileri. İlk bakışta 1 milyar dolar düşük gibi gelse de, krediye dönüştürüldüğünde 8.5 milyar dolar ediyor. Hem de uzun vadeli. Bu da Hazine'nin borç sorununu büyük ölçüde rahatlatıyor. Öte yandan, bu yıl enflasyon hedefinin (yüzde 20) yine tutacağı görünüyor.
Gerçekten Türk ekonomisi iyi bir yerde mi? Yoksa belli riskler sürüyor mu?.. Ekonomide belli bir iyileşme var. Hem büyümenin arttığı, hem de enflasyonun düştüğü gözleniyor. Üstelik bu iki iyileşme genellikle birarada gözlenmemesine rağmen.
Ancak elde edilen bu büyüme gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmıyor. Çünkü işsizlik bir türlü azalmıyor. Hatta aksine artıyor. Öte yandan, Türk Hazinesinin borçları milli gelir içinde yüzde 70'lere varıyor. Yani çok yüksek. Bütçede de iki yıldır istenen ölçülerde faiz - dışı fazla ortaya çıkmıyor. Kısacası, kamu dengesinde arzulanan performans elde edilemiyor. Dış dengede de sorunlar var. Cari işlemler açığının yıl sonunda 7 milyar doları aşacağı öngörülüyor. Üstelik kur da reel olarak aşırı değerlenmiş durumda. Bir başka deyimle, hedeflerde olumlu gelişmeler gözlenmesine rağmen, temelde bazı önemli bozulmalar var. İki önemli hedef olan fiyat istikrarı ve büyüme, birarada, olumlu yöne gidiyor. Ancak dış dengedeki sorunlar, dalgalı kur rejiminde günün birinde hızlı bir kur düzeltmesine neden olabilir. Bu da enflasyonu yeniden tırmandırabilir. Hele kamu maliyesindeki disiplinde bir gevşeme varsa.
Ancak bütün bunlar bizi karamsar yapmamalı. Sadece temkinli olmalıyız. Nitekim, ekonomi yönetimi, özellikle de para otoritesi, dikkatli davranmayı sürdürüyor.
Döviz gelir/gideri ile kurdaki dengesizlik ekonomik alanda riskler oluştursa da, asıl gizlenmiş olan siyasal riskler. Birincisi, Türkiye'nin Irak'a paldır küldür asker göndermesinin riskleri var. Tartışma ve değerlendirmeler sürebilir. Kaldı ki, Irak'tan altın varaklı davetiye gelmiyor! Buna rağmen ABD baskısıyla Irak'a asker gönderilir, Irak'ta da istikrar bir türlü sağlanamazsa, Türk ekonomisi bundan ciddi hasar görebilir. İkincisi, IMF'nin altıncı gözden geçirmesinin hayli sancılı olabilir. İki önkoşul konusunda hala herhangi bir ilerleme yok. Birisi, Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu; diğeri de, Doğrudan Vergi Reformu ikinci paketi.
Kaldı ki IMF'nin başka performans kriterleri de var. BDDK'nın güçlendirilmesi; banka - dışı finans kesiminin denetiminin sağlanması; Halk Bankası'nın özelleştirme stratejisinin tamamlanması; KiT'lerde atıl hale gelen istihdamın azaltılması; Türk Telekom'un özelleştirme planının kabulü ve bankacılık kesimindeki aracılık maliyetlerinin düşürülmesi, hatta mümkünse kalkması gerekiyor. Hem de ekim ayına dek.
Mali piyasalara hücum eden yabancılar bütün bunları görüyorlar mı; bilemeyiz. Ancak hala borsaya girmemeleri önemli bir gösterge. Unutmayalım, bıyıklısı bıyıksızı, şu yabancılar iki günde girer, bir günde çıkarlar.