Ülkemizde varsıl kesimin birikimi hayli yüksek. Ve bu kesim birikimlerini nasıl değerlendirecekleri konusunda bilgi ve öğüt almak istiyor. Malum; paran mı var, derdin var. Çünkü yanlış yapılırsa paranın önemli bir kısmı kaybedilebiliyor. Öte yandan, hata yapmamak için çok debelenilirse, sonunda paraya bir şey olmuyor, ama para da bir şey olmuyor.
Önce temel kural: Yüksek gelir için yüksek risk alınması gerekiyor. Risk almak istenmiyorsa, getiri de düşüyor. Gerçi bazen hem riskli, hem de kârsız yatırım kararı alınabiliyor. Çünkü riskler hesaplanmıyor. Risklerin en aza indirgenmesiyle de ciddi getiriler sağlanabiliyor. En doğru strateji de bu. Ancak risklerin de ölçülebilir olması gerek. Çünkü ölçülemeyen risk hata yaptırıyor. Kısacası analiz şart!
Yatırımcı önce riskleri değerlendirerek parasını yönlendirmeli. Eğer TL'nin aşırı değerli hale geldiğini düşünüyorsa, dövize dönmeli. Yok eğer aşırı devalüasyon olduğunu düşünüyorsa, parasını yüksek kurdan TL'ye çevirmeli. Ama bu seçenek de risksiz değil. Çünkü paranın tamamının tek bir para biriminde tutulması yanlış. TL'nin aşırı değer kaybettiği düşünülüyorsa, dövizden kaçınılması en doğru strateji. Fakat devalüasyon süreci hızlanarak sürerse, bu da tasarrufçunun zararını büyütebilir.
Kısacası en doğru seçenek bir portföy oluşturmak. TL aşırı değer kazandığında toplam tasarrufun ağırlıklı kısmının dövize geçirilmesi ve giderek bunun ağırlığının artırılması, belki en az riskli strateji. Dövizin de belli bir sepette tutulması yararlı. Eğer euronun aşırı değer kazandığı düşünülüyorsa, döviz sepeti içinde doların ağırlığı artırılmalı, aksi durumda da dolarla euro ikame edilmeli.
İmamın dediğini yap, yaptığını yapma. Hele hele bazı ekonomistlerin her dediği yapılırsa paralar pul olabilir. Bir de bazı gözü karalar var. Parasının tamamını borsaya sokan, ya da TL'de tutanların bir kısmı zaman zaman çok kazanabiliyor. Korkaklar ise dolarlarının üstüne pineklemiş, sanki ecele hazırlanıyor. Ama kriz çıkınca da korkaklar kâr ediyor.
Bu ara doların aşırı değer yitirdiği malum. Bizce giderek portföylerde döviz ağırlığını artırmak gerek. Portföy içindeki döviz bileşiminin de dolar lehine dönmesi gerekiyor. Çünkü dolar diğer para birimlerine karşı aşırı değer kaybetti. Hatta biraz gecikildi bile. Çünkü dolar epeyce toparladı.
Döviz kurunun değeri konusunda elimizde iki veri bulunuyor. Birincisi, Merkez Bankası'nın hazırladığı "reel tartılı efektif kur", ikincisi de ödemeler dengesi. Birinci veriye göre TL dolara göre en az yüzde 30 aşırı değerli. Ödemeler dengesi verileri ise, döviz gelir - gider hesabında yıl sonunda 7 - 8 milyar dolarlık bir açık oluşacağını gösteriyor. Şimdilik şu veya bu yolla bu açık finanse edilebilir. Ama finansman sorunu çıkınca kur da yukarı doğru hareket eder.
TL para bonoda mı, gecelikte mi durmalı? Enflasyonun düştüğü ortamda elbette bono kârlı. Çünkü gecelik faizler sürekli düşerken sabit faizli bono yüksek getiri sağlar. Ancak TL bonolarda reel beklenen faiz (enflasyon önümüzdeki 12 ay yüzde 16'ya düşerse) yüzde 18'e düşmüş durumda. Bu da yüzde 11 getiren euro - tahvillere göre çok yüksek değil. Üstelik kur da yanlış bir yerde. Ama unutmayalım, en iyi strateji yumurtaları farklı sepetlere paylaştırmak.