İlber Ortaylı

İlber Ortaylı

Tüm Yazıları

5 Ekim 1958 büyük törensel kutlamalarla Beşinci Cumhuriyet Anayasası’nın halk çoğunluğu tarafından kabul edildiği ilan edildi. Buna Beşinci Cumhuriyet’in ilanı diyorlar, hukuken yanlış. Ama Fransa değişmişti. İnsanlar ne kadar demokrat olduklarını iddia etseler de otoriteyi ve kuvvetli lideri severler. Sokaktaki Fransızlar; “Politikadan ve entrikadan nefes alamıyorduk. Generalin gelmesi bir tanrısal atıfet” ve “General en zor zamanda Fransa’yı kurtardı. Aslında Fransa çöküyordu, bunu sokaktaki adamdan evvel büyük liderler anlamalı. O da anladı” ve “İkinci Harp’te bu memleket bitmişti, Fransa’ya inanan sadece oydu. Şimdi de her şeyi o düzeltecek” dediler.

Haberin Devamı
Fransa’nın Beşinci Cumhuriyet Anayasası

Dördüncü Cumhuriyet’in günahı neydi? Aslında sevapları günahlarından daha fazladır. Fransa kendini toparladı; sosyal devlet yolunda önemli adımlar attı. Fransız işçi sınıfı nefes aldı. General de Gaulle’un ileride yapacağı sosyal reformlar için (Fransa’ya tuvalet kağıdını bile sübvansiyonla getirmek dahil) sermaye birikimi sağlandı. Vakıa dakika başı hükümetler değişiyor, koalisyonlar kuruluyordu ama değişen hükümetlere benzer şartlardaki İtalya’da olduğu gibi bürokrasi büyük bir ehliyetle devleti götürüyordu. Fransız bürokrasisi kanun yorumlamakta eşsizdir. Ülkede insanların hayatı değişmişti. Yüzde 55 köylü nüfusuyla ikinci Cihan Harbi’ne giren Fransa, General de Gaulle’ün iktidara döndüğü 1958’de artık sanayileşen ve hizmetler sektörünün ağırlık kazandığı kentli bir cemiyetti. Anglo-Amerikan kültürüne karşı Dördüncü Cumhuriyet’in etkisiz davrandığı söyleniyor. De Gaulle’ün Fransız kültürünü korumak için aldığı zecri tedbirler bugün artık o kadar etkin işlemiyor, gelişmeler olacağına varır.
General ve taraftarları Fransa’da yürütmenin zaafını yarı presidential denen kuvvetli başkanlık sistemiyle çözümleyebileceklerini düşündüler. Onun hayranı olan seçkin Fransız hukukçuları pek de hoş bir metin ortaya çıkardılar. Ama bugün herkes hemfikir; başkanlık otoritesini hukukçuların zarif metni değil ancak General de Gaulle’ün kuvvetli kişiliği sağlamıştır.
1958 Kasım seçimlerinde de Gaulle ve taraftarları bir koalisyon halinde onu iktidara getirdiler (reylerin yüzde 78’i). Buna karşılık De Gaulle bir Fransız politikacısının uyanıklığının en iyi örneğini verdi. Dünya haritasına baktığında Fransa’nın mor renkle kaplanmış Afrika kolonileriyle, herhalde o da bütün muhafazakârlar gibi gurur duyuyordu. Lakin Fransa’da sağ ve soldaki münevverler bile Raymond Aron ve Sartre’ın bir araya gelmesi örneğinde olduğu gibi “Cezayir’in artık Fransa’yla birlikte olamayacağını” anlıyor ve bu ülkenin terkini öneriyorlardı. General, Fransa’nın eski kolonileriyle ayrı bir sisteme gitmesi gerektiğini anlamıştı lakin resmen cumhurbaşkanı oluşundan iki yıl sonra Cezayir’deki müfrit Fransızlar ve en başta General Salan bunu bastırdı. 1962 Temmuz’unda da Cezayir bağımsız oldu.
General de Gaulle’ün sağ ve solla çatıştığı örnekler saymakla bitmez ama kişiliği dolayısıyla kısmen bunların üstesinden geldi. Fransız sağı da solu da onun bazı yönlerini takdir etmeyi bildi. Kanada-Quebec ziyaretinde “Quebec’in bağımsız olacağını” haykıran generalin bu densizliğinin yanında ortak pazar konusundaki çabaları başka bir taraftar kitlesi yarattı. İngiltere’ye, Avrupa’ya almamak için çok direndi. NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. Bu yaptıklarının bugün gülünç olmadığı anlaşılıyor. General kuvvetli bir şahsiyetti ve Fransa’yı Beşinci Cumhuriyet denen yeni sisteme hadisesizce taşıyan unsur, yeni anayasal sistemden çok generalin kişiliğidir.
Eğer cumhurbaşkanı kuvvetliyse
sembolik cumhurbaşkanı dahi çok kuvvetli ve yetkili olabilir. Örnek Atatürk’tür, İnönü’dür, perde arkasından Bayar’dır. Eğer başkanın kuvvetli bir kişiliği yoksa hükümet organı
ve başvekili arasında sadece çatışma çıkar. Türkiye’nin uzun müddetten beri kuvvetli cumhurbaşkanı makamını sevdiği tartışılabilir. Özlemediği kesindir. n

1808 Sened-i İttifak’ı

7 Ekim 1808’de Rumeli’den III. Selim’i kurtarmak için gelip saraydaki cinayetini önleyemeyen ama ikinci veliahd-ı saltanat katledilecek kişi olan veliahd-ı saltanat şehzade Mahmud’un hayatını kurtarıp tahta çıkaran Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa ve daha çok bugünkü Bulgaristan bölgesinin Rumeli ayanı önderler İstanbul’u kendi ordularıyla doldurmuştu. Padişahla imzaladıkları Sened-i İttifak’ın devlet sistemimiz içinde ve saltanatın ananesi yönünden tek tarifi olabilir; küstahlık... Ne var ki bu küstahlık o günün şartları içerisinde lüzumlu ve hayırhahâne görülüyordu. Bu ittifak senetlerinin başka alanlarda yapıldığını tarihçilerimiz keşfetmektedirler. Adet bakımından bir yenilik yok. Yenilik İstanbul merkezinde kapıkulu ocakları ve boğaz kalelerinin yamakları olan yarı militer örgütlerin tasallutu altına giren saltanat makamının haysiyet ve iktidarını güvence altına almaktı. Rumeli ayanları bu görevi ordularıyla yerine getirmeyi taahhüt ediyorlardı. Belirttiğim gibi o günün havası içinde bu iktidar ortalığı hevesi, haddini bilmezlik değil, bir sadakat ve hamiyetkârlık gösterisiydi.
Hiç şüphesiz ki böyle bir ortaklık bir de üstelik vergilerin konması ve toplanması gibi bir konuda da Rumeli ayanlarının desteğini imzaya bağlayınca işin çapı değişmiştir. Padişahın bu senedi imzaladığına dair münakaşa elan sürüyor ve metin de ortada yok. Bizim kullandığımız Sened-i İttifak metni Devlet Arşivi’nden çıkan bir nüsha değil, Ahmed Cevdet Paşa’nın kendi tarih eserine aldığı kopyadır. Dolayısıyla 70 yıldır anayasa hukukçuları biraz abartılmış bir metin ve onun rolünden de İngiliz tarihinin 13. asır başındaki ünlü Magna Carta’sına bir benzetme yapıyorlar. Ortak senete kadar giden taşra hâkimiyeti ve oradaki yerel güçlerin tanınmasını öngören cümleler bir müddet sonra padişahın Rumeli ayanlarını teker teker tepelemesine kadar vardı. Tuhaf, kakafonik bir tesadüf; Yanya Sultanı denen Tepedelenli Ali Paşa’nın ortadan kaldırılması ise ardından Yunan İsyanı’nı getirir. Türkiye’de anayasal sistem müşavere, meclis ve iktidarın kullanımı kuvvetler arasında bir dengenin değil doğrudan doğruya “taraf-ı saltanat-ı seniyyenin” işlerin doğru yürümesi için yarattığı bir nevi iş ortaklığıdır.