Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki uzun telefon konuşması tüm dünyanın bir numaralı gündem maddesi oldu.

Bu konuşmanın hiç bilinmeyen kısmını yazmam gerek.

Perşembe günü Dolmabahçe’de, Ukrayna ve Rus heyetleri buluştuğunda masada Türkiye’den iki önemli isim vardı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın.

Görüşme gergin başladı, Ukraynalılar Rusça konuşmayı kabul etmediler, Rus heyetini temsil açısından düşük seviyede buldular.

Telefon diplomasisinde Türkiye etkisi…

Putin ve Trump, 2019’da Japonya’daki G20 zirvesinde.

Ruslar da daha görüşmeler başlamadan gerginliğe başladılar, hatta Zelenskiy’in Ankara’daki karşılanması dahil söylenmek için bir sürü sebep aradılar.

Haberin Devamı

Böyle bir ortamda başlayan görüşmelerin gergin bir anında Bakan Fidan, esir değişimi teklifini masaya getirdi.

Bu sayede iki taraf 1000’er esirin değişiminde uzlaşmış oldu.

Türkiye’nin sürece tek katkısı bu olmadı deyip Trump-Putin konuşmasındaki etki kısmına geçeyim.

ABD Dışişleri Bakanı ile Türkiye’ye gelen bir isim medyamızın çok dikkatini çekmedi.

Zaman zaman Türkiye’ye karşı tasarılarda da imzası olan Senatör Lindsey Graham’ın hazırladığı bir tasarı var.

Şu an Senato’daki 100 isimden 77’sinin destek verdiği tasarıda, Rusya ile petrol ve doğalgaz ticareti yapan ülkelere de yüzde 500 gümrük vergisi konulması öngörülüyor ki bu Moskova’nın savaşı finanse etmesi açısından büyük sorun yaratabilir.

Türkiye bu noktada Trump Yönetimi’nin Moskova’ya açtığı barışa ulaşma kredisinin sonsuz olmadığını ve Rusya’nın tavrı nedeniyle ABD’nin sabrının taşmak üzere olduğunu Rus heyetine söyledi.

Belli ki mesaj Kremlin’e ulaşmış. Pazartesi yapılan uzun telefon görüşmesi bunun en somut kanıtı.

Görüşmede Trump’ın Putin’e söylediği “Senato’da yeni yaptırımlarla ilgili bir yasa tasarısı var ama ben karşılıklı uzlaşıdan yanayım” cümlesi de Türkiye’nin okumasının ve mesajının doğruluğunu gösteriyor.

Bölgesel güç olma iddianız varsa, disiplinli ve tecrübeli bir ordunuz ve aynı zamanda doğru stratejik okumalarınız olması gerekiyor.

Türkiye’den daha fazla uçağı, askeri olan, Dışişleri, istihbarat bütçesi Türkiye’nin kat ve kat üzerinde olan ülkelerle farkımız işte burada başlıyor.

Haberin Devamı

DEM’in Türkiye partisi olma ihtimali…

Terörsüz Türkiye, DEM’i, Türkiye partisi haline getirir mi?

Kürt siyasi hareketinin kurduğu partiler konusunda çoğumuz haklı endişelere sahibiz ama ben o kadar ümitsiz değilim.

2008 yılında o dönem DTP Muş Milletvekili olan Sırrı Sakık, o zaman Milli Takımlar Teknik Direktörü olan Fatih Terim’in maaşının yüksekliğine dair bir soru önergesi vermişti.

Zamanın ruhundan olsa gerek, kızılca kıyamet kopmuş, “Terim’in maaşını konuşmak size mi kaldı?” soruları yükselmişti.

O zaman Sabah Gazetesi’nde yazıyordum ve “DTP ilk kez Türkiye partisi refleksi veriyor, Sırrı Sakık’a kızmak doğru değil” diye yazmıştım.

Aradan geçen 17 senede ne öğrendin derseniz, Almanya’da basılan İmralı Notları kitabından, Kandil’in HDP üzerinde kurduğu baskı, partinin aday belirleme sürecinde tek karar verici gibi davranmasından Öcalan’ın bile rahatsız olduğunu öğrendim mesela.

Ya da Kandil’in Selahattin Demirtaş’ı, Mersin Polisevi’ne düzenlenen saldırı için üzüntüsünü dile getirdiğinde nasıl susturduğunu gördüm.

Haberin Devamı

Bu açıdan bakınca Terörsüz Türkiye, en çok DEM’in özgürleşmesini ve ortaya bir irade koyabilmesini sağlayacak.

Kimi DEM’li vekillerin, Barzanilerin yayın organı Rudaw ve benzeri propaganda sitelerinde kurdukları sabırsız cümleler, eski zaman alışkanlıklarından kaynaklanıyor olmalı, belli ki silahın gölgesi olmadan siyaset yapma alışkanlığı kazanıncaya kadar bu tür cümleler duyacağız.

Daha önemlisi, DEM’in adaylarını Kandil’in değil kendisinin belirlediği dönemler geldiğinde Türkiye partisi refleksi görme şansımız artacak.

Elinde silah, programı sınıf, pratiği etnik mücadele olan bir örgütün bugüne kadar sivil siyasetin gelişmesine şans vermemesi çok da şaşırtıcı değil.

DEM, PKK’nın gölgesinden ne kadar çabuk kurtulur, ne kadar hızlı bağımsız siyaset üretirse, hayat hepimiz için daha kolay olacak.

Silah bırakmak istemeyen olursa…

PKK’nın terör eylemlerini sonlandırma ve kendini fesih kararının ardından silah bırakma süreci başlayacak.

Peki bu süreçte silah bırakmak istemeyen, terör eylemlerine devam etmek isteyen PKK’lılar çıkarsa ne olacak?

Bu sorunun cevabı çoktan verilmiş durumda.

Bu tür kişi ya da gruplar çıkarsa ya PKK kendi içerisinde halledecek ya da Türkiye gerekeni yapacak.

Özetlemek gerekirse, Ankara silahın bir seçenek olarak durmasına, terör eylemleri yapılmasına asla izin vermeyecek.