Kemal Kurdaş vefat etti, kimse duymadı bile. Oysa, ODTÜ’nün rektörü olduğu dönemde burayı diğer üniversitelerden farklı kılmayı başarmıştı
Bazı büyük adamların büyüklüğü anlaşılmaz. Bu doğaldır, insanlar ve toplumlar çok önlerinde giden olayları ve liderleri kavrayamazlar. Fakat Kemal Kurdaş gibi bir idarecinin,
kanun ve düzen çerçevesinde kurum yaratan bir insanın unutulması Türkiye’ye has noksanlıklardandır. Maalesef bizim toplum sabah olan iyi veya kötü şeyi öğleden sonra unutan takımdır. Kötüler ve iyiler pek hatırlanmaz.
Kemal Kurdaş’ın salı günü vefat ettiğini ben de basından öğrendim. 90’ını geçen bu eski Maliye müfettişi ve 1960’ın 27 Mayıs kabinesi Maliye bakanı bizim hafızalarımızda ilk önce “tasarruf bonosu” uygulamasıyla yer etti. Bu bir vergiydi, daha doğrusu zaruri bir borç. 1960’ların zirai yapılı kalabalık ülkesinde enflasyonu önleyici tedbir gibi düşünülmüştü. Ödeme vadesi uzun olan tasarruf bonolarını herkes ucuza kırdırdı ve birileri de zamanı gelince bu sayede para yaptılar.
Bir müddet sonra Kemal Kurdaş’ın ODTÜ rektörlüğü başladı. Doğrusu ODTÜ barakalarda kurulmuştu ama talebesi ve hocasıyla çok değişik bir kurumdu. Millet giriyor, İngilizce okuyor ve anında yurtdışında devam ediyordu. Üniversitenin bina olarak yükselişi Kurdaş’ın sayesindedir. Maalesef hiçbir rektörümüze örnek olmadı çünkü kampüsü uyduruk kalfa işi binalarla dolduracak yerde baştaki plana sadık kaldı. Behruz Çinici gibi bir mimarın ortaya çıkardığı Mimarlık Fakültesi bu sayede mümkün oldu.
Dönemin çokbilmişlerini bir hayli rahatsız etti
Günün havasına uymadı, ODTÜ laboratuarlarıyla ve hele tek örnek olan kütüphanesiyle az sayıda iyi talebe yetiştirmeye dikkat etti. Kısa zamanda Ortadoğu Teknik Üniversitesi yerli ve yabancı öğrencisiyle adını duyurdu. 70’li yılların modern Türkiye’si ODTÜ’lü mühendislerin eseridir. Kampüs denen kocaman çöl alanını bile Ankara’nın lise talebelerine kadar herkesi örgütleyerek o ağaçlandırdı. Furuzan Olşen’in başkanı olduğu kütüphane bir örnek daha veriyordu. Açık kitap ve süreli yayınlar talebeyi dış dünyaya açıyordu. Bir müddet sonra makale sayfalarını jiletlemeye başlayan muzır talebeleri de bu kütüphane yola getirdi. O dönemde kütüphane müdürü olan Munise Aren’in gayretini herkes hatırlar. Her şeyi sıfırdan öğretmek lazım. ODTÜ’nün spor faaliyetleri de bu dönemde bütün üniversitelerden farklıydı.
Ama asıl farklı olan nokta; Kemal Kurdaş’ın bir üniversitede belirgin bir kalitenin etrafında her fikrin var olması gerektiğini göstermesiydi. Sağcı, solcu, orta yolcu kaliteli bilim adamları aynı yerdeydi. İşte o zamanın Türkiye’sinin çokbilmişlerini bu tavır bu rahatsız etti ve talebe hareketleri Kurdaş’a karşı yöneltildi. Amerikan büyükelçisi Robert Commer üniversiteyi ziyarete geldi diye kıyamet koptu. Rektör Ankara’daki bir büyükelçiyi değil de sanki gizli işler çevirdiği birini kampüste misafir ediyor gibi gürültü koparıldı. Ortalıkta sadece çiğ bir hava estiyordu, hepsi o kadar. Hoş Kemal Kurdaş çekildikten sonra Prof. Mustafa Parlar da aynı haksız tertibin mağduru olmuştur.
Üniversitelerimizin düzeyini yükselten bu saygın adamımızı anmak borç olmalıdır. Akademisyen değildi. Mektebi Mülkiyeli bir maliye bürokratıydı, onun zamanında maliye bürokrasisi en nitelikli insanlardan oluşurdu. Disiplin ve planı uygulayarak iyi bir üniversitenin kuruluşunu gerçekleştirmek de buna dahildir.
Venedik sarayında İtalya-Türkiye
İtalya’nın yeni büyükelçisi Gianpaolo Scarante Venediklidir. Venedik sarayını seviyor ve bir hayli toplantı tertipliyor. Geçen hafta İstanbul’daki Venedik sarayında İtalya-Türkiye ilişkileri ve iki ülke halkının birbiri hakkındaki görüşleri üzerine ilginç bir forum yapıldı; Türkiye’nin İtalya’dan, İtalya’nın da Türkiye’den görünüşü tartışıldı. İki bölümlük oturumun ikisinde de konuşmacıların basında çıkan yazılara, politikacı demeçlerine başvurmak kadar anketleri de kullandığı görülüyordu. Ben İtalya’daki Türkiye bölümünü takip ettim ve fevkalade de ilginç buluyorum. Antonio Ferrari, Marcello Foa, Alberto Negri, Vittorio Parsi, Ennio Remondino ve İpek Altınbaşak tanınmış politikacılardan Gianni de Michelis’in başkanlığında İtalyanların Türkiye çizimini tartıştılar. İtalyanlar bizzat İtalyan halkının Türkiye üzerindeki yüzeysel bilgisini, daha doğrusu bilgisizliğini itiraf etmekten çekinmedi.
Konuşmacılardan biri bir önceki büyükelçi Carlo Marsili’nin kitabının Avrupa ve Türkiye ilişkilerini anlatmak için ne kadar yararlı olduğunu söyledi. Bu çağda büyükelçiler bulundukları ülkeler üzerinde fazla yazmıyorlar. Eskiden yazarlardı ve tarihçilerin araştırmalarında en yararlı kaynaklardan birisi bu sefaretnamelerdir.
Toplantıda Türk araştırmacılardan İtalya’yı çok iyi bilen İpek Altınbaşak aralıklı olarak yaptığı anketlerde İtalyanların Türk ve Türkiye imajı için çoğunluğun; temiz olmayan derbeder bir ülke, tutucu insanlar ve fakir bir memleket gibi takıntıları olduğunu söyledi. Hatta Türkiye güvenlik bakımından sağlam bir ülke görülmüyor. Politikası ve tutumu son derece katı olarak değerlendiriliyor ama “Türkiye ucuzluk ülkesidir” deniyor, Türkler gururlu ve milliyetçi olarak gösteriliyor ama Türkiye’de seyahat eden ve iş görenler ise fevkalade enerjik ve dinamik bir ülkeden bahsediyorlar.
Asıl önemlisi, gençler 35 yaş üstü gruba göre Türkiye’yi daha az tanıyor ve yanlış tanıyor. Bunda yoğun bilgi ve yorum yapan kitapları okumamak ve karşılaştırmalı verileri kullanmamak başlıca nedendir. Bilgisayar başında oturup oradan bilgi edinen gençliğin dünyayı tanıma kapasitesi her yerde düşüyor. İpek Altınbaşak “Gençliğe ülkeyi tanıtmak, onların kaliteli bilgi veren kitapları okumalarını sağlamak gerekiyor” dedi.
Kuşkusuz İtalya bizim için önemli. İtalya sadece Hıristiyan Avrupa’yı değil, Türkiye’nin yaşamını ve kültürünü de etkilemiştir. Anadolu fethinden beri ilişkide bulunduğumuz bir camiadır ve şimdi de ticari ve diplomatik ilişkilerimizin olumlu bir biçimde yükseldiği bir ülkedir. Bu gibi değerlendirmelerin üstünde durmak gerektir.
Özay Şendir
Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye
6 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Üniversite tercihi ve mezuna kalmak?
6 Temmuz 2025
Zeynep Aktaş
Bankalar atağa geçti endeks pozitife döndü
6 Temmuz 2025
Ali Eyüboğlu
Şehirde festival ve cezaevinde konser
6 Temmuz 2025
Güldener Sonumut
Almanya’nın sıra dışı nükleer hevesi
6 Temmuz 2025