Çoğumuz kimseyi kontrol etmediğimizi, amacımızın bu olmadığını söyleriz fakat kalben biliriz ki gerçek öyle değildir. İnsan, kaygı ve korkuyla baş etmek, olumsuz deneyimler yaşamamak için alanını olabildiğince güvenli tutmaya çalışır. Kendini güvende hissetmek adına hayatında olan birçok durumu kontrol eder. Bunu yaparken daha pozitif görünmesi için “Mükemmeliyetçiyim, benden başkası bu işleri yapamaz” ya da “Herkesin iyiliği için” gibi başlıklar seçer. Aslında bu davranış şekli kendi içinde yorucudur, üstelik hayatta her şey kontrol edilmez. Örneğin doğal afetler, kazalar, kötü sürprizler... Bütün bunlara cevap olarak da kişi temkinli olmaya çalışır, en kötü senaryoya göre hazır olur. Tüm bunlar hayatın içindendir fakat gözden kaçan ve yapmadığımızı sandığımız bir diğer kontrol türü diğer insanlar üzerinde olandır. Onların davranışlarını, ilişkilerini, hayata bakış açılarını, çevrelerini, sadakatlerini, ekonomik özgürlüklerini
Her birimiz yaşamımızı daha konforlu hale getirmek için çabalayıp dururuz. İnsan, tabiatı gereği her zaman daha fazlasını ister. Noksanlarını gidermek için çıktığı yolda aslında azaldığını çoğunlukla anlamaz. Her tamamlandığını sandığında eksildiğini bilse acaba kaç kişi aynı hızla ilerlerdi? İşte bu yazımızda evrenin bizlerle kurduğu iletişim çeşitlerinden biri olan “durdurulmaya” göz atalım istedim:
Durmayı çoğunlukla geride kalma, bitme, tükenme gibi anlıyoruz fakat öyle değildir. Çevrede olan biteni algılamak, gideceğin yönü bulabilmek, etraftaki seslerin gerçekliğini hissetmek, bazen de gittiğin yolda kaç kişi olduğunu anlamak için durup bir bakmak gerekir. Bazen sonuçlara öyle odaklanırız ki yolda olan biteni kaçırırız. Kafamızda hedeflerimiz olur, süreci gözlemlemeden sonuca koşarız. Eriştiğimizde aklımıza ilk gelen sorulardan biri “E şimdi ne olacak?” olur. Kısa süreli bir mutluluk hali sonrasında boşluk hissi yaşanabilir. Çünkü hedefe giden yolda duramadık, bakamadık, anı hissedemedik. Sadece
Olumlamaların hayatımızı daha da güzelleştirdiğini biliyoruz. Bazı olumlamaların ise frekansı daha yüksektir. Güne yüksek frekanslı olumlamalarla başlamak, kim bilir hangi sonsuz mucize güzellikleri beraberinde getirecek? Hayatınızda pozitif alan oluşturmasına katkı olması için aşağıdaki olumlamaları 21 gün boyunca her sabah okumaya niyet edebilirsiniz:
- Gözlerimi neşeye ve mucize bir sabaha açıyorum.
- Hayatın tüm güzelliklerini kucaklamaya hazırım.
- Hayatıma bolluğu ve aşkı davet ediyorum.
- Şu andan itibaren mucizelere açığım.
- Çevremde olan herkes bana katkı oluyor.
- Yaşamın güzelliklerini fark ediyorum.
- Tüm hücrelerimle yaşam enerjimi fark ediyorum.
Zaman zaman kendinizi güçsüz, tükenmiş hissettiğiniz, hiçbir şeye yetişemediğinizi düşündüğünüz zamanlar oluyor mu? Peki, gerçekten yetişemeyen, işlerini halledemeyen biri misiniz? Zamanı yönetemiyor musunuz? Yoksa sizin zannettiğiniz görev ve sorumluluklar aslında size ait olmayabilir mi? Bu yazımızda kendinizin zannettiğiniz, üzerinize aldığınız, size ait olmadığı halde taşıdığınız yüklerin neler olduğunu fark edelim istedim. Böylece ilişiğiniz olmayan konuların mağduru olma ihtimaliniz azalabilir. Çoğunlukla başkalarının süreçlerini kolaylaştırmak için yapılan fedakârlıklar, jestler bir süre sonra göreviniz haline gelir. Peki, bu listeye başka neler ekleyebiliriz onlara bakalım:
-Başkası yaparken daha uzun zamanda ve tam istenen şekilde yapmayacak diye işi hızlandırmak adına onun yerine işleri yapmayı alışkanlık haline getirmek
- Bulunulan ortamda kabul ve sevgi görmek için başkalarının işlerini üstlenmek
- Herkese faydalı ve kolaylaştırıcı olunduğunda takdir, onay ve hayranlık duygusu alacağını ummak
- Diğerlerinin o işleri
Günlük alışkanlıklarımız her ne kadar bize büyük eylemler gibi görünmeseler de hayatımızın şekillenmesinde önemli bir rol oynarlar. Küçük alışkanlıklarımızı yenileyerek bilinçli şekilde yaşamımızı daha pozitif hale getirmemiz mümkündür. Ritüellerimiz tekrarlandıkça alışkanlık haline dönüşecektir. Hayatımızdaki arzu ettiğimiz değişimi oluşturabilmek için yeni eylem ve düşünce alışkanlıkları edinmemiz önemlidir.
Sabah için ritüeller:
• Uyanır uyanmaz derin bir nefes alın ve gününüzün kolay geçmesine niyet edin.
• Yatağınızı ve pijamalarınızı toplayın. Zihin hem bir sonraki eyleme hazırlanmış olur hem de düzen hali güne daha motive başlamanıza katkı olur.
• Temiz hava alın. Odanıza dolan temiz hava yenilenme hissi verir. Dün her ne olduysa oldu, bugün yeni bir gün ve yeni olasılıklar mevcut.
• Kıyafetlerinizi özenle seçin. İçinde mutlu ve temiz hissettiğiniz kıyafetler gün içinde bakış açınızı daha pozitif tutacaktır. Ayrıca öz güveniniz
Çoğunlukla çevremizde olan biten birçok şeyi kendimizle ilişkilendirmeye meyilliyizdir. Sanki karşı tarafın tüm davranış şekilleri, verdiği tepkiler bizimle alakalıymış gibi düşünürüz. Bazen sinirleniriz bazen beklediğimiz davranış şeklini görmek için çabalarız. Bazen cezalandırır bazen de uzaklaşırız. Kendimizi açıkladıkça o daha iyi anlayacak sanırız. Bununla birlikte ilişkilerde sınırlarımız olmalı ve birbirimize karşılıklı saygıyla alan açmalıyız.
Burada anlatmak istediğim, daha çok romantik ilişkilerde kafamızdaki şablona uygun davranışlar umut ederiz. İhtiyacımız olan tepkileri versin diye bekleriz. Kişilerin davranışlarını “Bunu bana nasıl yapar?” ya da “Ben bir şeyler yaptım ondan böyle davranıyor” şeklinde yorumlayabiliriz. Üstelik ilişkinin başında tam da aradığımız şeyi bulmuş gibi hissetmişsek, tüm davranışları ve yapılanları kendimizle bağdaştırmamız daha da muhtemeldir. Çünkü ilişkinin başlangıcında bulunan özen ve dikkat, zamanla ilişki kendi içinde ilerledikçe ezberlenmiş, kalıplaşmış iletişime
Hayatımızın her anının pozitif geçmesini beklemek hem gerçekçi değildir hem de hayatın olağan akışına uygun değildir. Başımıza gelen her olaya karşı hissettiklerimiz, yaşadıklarımızın bizdeki etkisi bir sonraki duruma karşı bakış açımızın oluşmasına katkı olur. Geçmiş deneyimlerimizi referans alarak yeni seçimler yapabiliriz. Bununla birlikte belli bir ölçüde kaygılanmak, henüz başa gelmeyen bir şey için endişelenmek normaldir. Bu durum, bizim kontrolsüzce davranmamızın önüne geçer. Durumları belli bir filtreden geçirerek düşünür, kendimize ve bütüne katkı olacak seçimler yapabiliriz. Ancak negatif hisler gününüzü etkilemeye başlamışsa, düşünce sisteminiz aynı noktada takılmış, olası negatif sonuçları peş peşe sıralayıp kendinizi daha da negatif bir duruma sokmaya itiyorsa işte tam da burada derin bir nefes alıp akışa bakmak gerekir. Özellikle bu negatif hisler, ruh ve beden sağlığınıza da negatif etki ettiyse bir hekimden destek almaktan çekinmemelisiniz. Kişisel gelişim yolculuğu, iyi ve dengede olan
İnsan bazen tüm dünyayı kendi deneyimleri kadar sanıyor. Hâlbuki başkalarının deneyimlerinden de faydalanmak yolculuğumuzu nasıl da kolaylaştırır. Bu yazımda “Daha önce bilseydim farklı seçimler yapabilirdim” denebilecek bazı şeyleri yazmayı seçtim. Sizlerin seçimlerine, yaşamlarına pozitif katkı olması dileğimle...
Sınır koymayı öğrenmek
İlişkileri sürdürmek için daima kendimizden ödün vermemiz gerekmiyor. Kişisel alanımıza, ruhumuza, bedenimize saygı duyup insanların bizimle hangi mesafede kalması gerektiğini fark etmemiz gerekiyor. Daima uyumlu olmak, her yere uygun olmak aslında hiçbir yere ait olmamayı da gösteriyor olabilir. Gerçekten nerede, nasıl, kimle, kimlerle olmak istediğimize odaklanmalıyız.
Sözcüklerden çok tutum ve davranışlarla cevap vermek
Çoğunlukla bir sorunla karşılaştığımızda uzun uzun sorunu anlatıp bir daha olmaması için konuşmalar yapıyor olabiliriz. Ancak tutum ve davranışlarımızda bir değişiklik olmuyorsa biz daima sorunu idare edip hakkında konuşuyor oluruz. İdare edilen sorun ise bir süre sonra ritüel gibi