Doğamız gereği kendimizi güvende hissetmek, daha konforlu bir alanda kalmak, düşlediğimiz ölçüde rahat yaşamak için her zaman daha fazlasını isteriz. Herkes yaşamındaki güzel şeylerin daha da çoğalması, kötü şeylerin iyiye gitmesi için elbette çabalar. Bunu yaparken bir yandan da farkında olmadan kıtlık bilinci meselesiyle baş etmeye çalışırız. Çünkü farkında olmalıyız ki aslında bir şeyler elde ettikçe doyum duygusunu yavaş yavaş kaybederiz. Elde ettiğimiz her şeyden sonra daha fazlasını isteriz. Bu, bizim kıtlık bilincimizle birleştiği zaman bilinçaltımızın da yönlendirmesiyle beraber daha fazla çabalamaya, daha fazla negatif düşünmeye, özellikle maddi konularla ilgili olarak stoklama dediğimiz yığılma halini daha fazla oluşturmaya başlarız.
Birikim yapmak, yatırım ya da bilinçli bir tasarruf yapmakla aynı şey değildir. Bir anda her şeye ihtiyacımız olacağını varsayarak onları bir köşede biriktirmeye başlarız. Bu, enerji olarak da bir yüktür ve yaşamımızda konforsuz bir alan oluşturur. Çünkü hem her şeyimiz
Bazen elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı düşünürüz. Kafamızdaki algoritmayı bir bir işleriz ilişkilerimize. Sonra bir bakarız ki hiçbir şey hesaplandığı gibi olmamış. Neyin nasıl olduğunu bilemeden sürece kapılırız. Hayat bu ya, olaylar değişir, suretler değişir, hissedilen aynı kalır. Kalben bildiğimiz gerçeklere rağmen tekrar tekrar deneriz. Hâlbuki bilmeyiz ki gitmemek için ısrar ettiğimiz her yer bizde sadece öfke enerjisi oluşturacaktır. “Bir zamanlar ne güzeldi her şey” diye rüyalara dalarak süreci kendimizce götürürüz. İşin aslının öyle olmadığı çok geçmeden çıkar ortaya. Çünkü sıkı sıkıya tutunduğumuz gerçekler sürdürülebilir değildir. Sürecin sonunda yorgun bir benle baş başa kalırız. Zaman geçer, yara kabuk bağlar, sonra tekrar aynı şeyler yaşanır. İnsan en çok da yaşamaktan korktuğu şeyle sınanır.
Bu aralar gökyüzü, enerji olarak tam da “Ben buna mı sırtımı yaslamışım?” demelik. Görmek istemediğimiz her gerçeği yüzümüze vura
Eylülün en güzel zamanlarını yaşıyoruz. Her sene olduğu gibi doğa yine kendini yenilemek için güzel bir uykuya dalmaya hazırlanıyor. Hayatın bize sunduklarına, yaşamımızda olan biten her şeye dönüp bir bakma vakti. Bazen kendimiz için en doğrusu olduğunu düşündüğümüz şeyler aslında öyle olmayabilir. Canımızı en çok yakan şeyler, ısrarla ellerimizde tutuklarımız olabilir.
Özellikle ilişkilere yüklediğimiz anlamlarla kişileri geleceğe taşımak için onlardan daha fazla gayret içinde oluruz. Emek veririz, zaman geçer ve daha iyi olacak umuduyla fedakârlık üzerine fedakârlık yaparız. Fakat sadece bizim gayretimizle bir yere kadar gidebilen bir ilişki bir süre sonra tıkanacaktır. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım karşımızdaki kişi kendi istemediği sürece değişmeyecektir. Yaşam boyu başkalarının yapmak istemeği, bize sunmak istemediği şeyler için açıklama yapıp, anlatmak için dil döküp, bizlere gerekçe olarak sunulan bahanelerin geçmesi için umutla bekleyip çırpınmaktansa geri çekilip, hak
Çoğumuz kimseyi kontrol etmediğimizi, amacımızın bu olmadığını söyleriz fakat kalben biliriz ki gerçek öyle değildir. İnsan, kaygı ve korkuyla baş etmek, olumsuz deneyimler yaşamamak için alanını olabildiğince güvenli tutmaya çalışır. Kendini güvende hissetmek adına hayatında olan birçok durumu kontrol eder. Bunu yaparken daha pozitif görünmesi için “Mükemmeliyetçiyim, benden başkası bu işleri yapamaz” ya da “Herkesin iyiliği için” gibi başlıklar seçer. Aslında bu davranış şekli kendi içinde yorucudur, üstelik hayatta her şey kontrol edilmez. Örneğin doğal afetler, kazalar, kötü sürprizler... Bütün bunlara cevap olarak da kişi temkinli olmaya çalışır, en kötü senaryoya göre hazır olur. Tüm bunlar hayatın içindendir fakat gözden kaçan ve yapmadığımızı sandığımız bir diğer kontrol türü diğer insanlar üzerinde olandır. Onların davranışlarını, ilişkilerini, hayata bakış açılarını, çevrelerini, sadakatlerini, ekonomik özgürlüklerini
Her birimiz yaşamımızı daha konforlu hale getirmek için çabalayıp dururuz. İnsan, tabiatı gereği her zaman daha fazlasını ister. Noksanlarını gidermek için çıktığı yolda aslında azaldığını çoğunlukla anlamaz. Her tamamlandığını sandığında eksildiğini bilse acaba kaç kişi aynı hızla ilerlerdi? İşte bu yazımızda evrenin bizlerle kurduğu iletişim çeşitlerinden biri olan “durdurulmaya” göz atalım istedim:
Durmayı çoğunlukla geride kalma, bitme, tükenme gibi anlıyoruz fakat öyle değildir. Çevrede olan biteni algılamak, gideceğin yönü bulabilmek, etraftaki seslerin gerçekliğini hissetmek, bazen de gittiğin yolda kaç kişi olduğunu anlamak için durup bir bakmak gerekir. Bazen sonuçlara öyle odaklanırız ki yolda olan biteni kaçırırız. Kafamızda hedeflerimiz olur, süreci gözlemlemeden sonuca koşarız. Eriştiğimizde aklımıza ilk gelen sorulardan biri “E şimdi ne olacak?” olur. Kısa süreli bir mutluluk hali sonrasında boşluk hissi yaşanabilir. Çünkü hedefe giden yolda duramadık, bakamadık, anı hissedemedik. Sadece
Olumlamaların hayatımızı daha da güzelleştirdiğini biliyoruz. Bazı olumlamaların ise frekansı daha yüksektir. Güne yüksek frekanslı olumlamalarla başlamak, kim bilir hangi sonsuz mucize güzellikleri beraberinde getirecek? Hayatınızda pozitif alan oluşturmasına katkı olması için aşağıdaki olumlamaları 21 gün boyunca her sabah okumaya niyet edebilirsiniz:
- Gözlerimi neşeye ve mucize bir sabaha açıyorum.
- Hayatın tüm güzelliklerini kucaklamaya hazırım.
- Hayatıma bolluğu ve aşkı davet ediyorum.
- Şu andan itibaren mucizelere açığım.
- Çevremde olan herkes bana katkı oluyor.
- Yaşamın güzelliklerini fark ediyorum.
- Tüm hücrelerimle yaşam enerjimi fark ediyorum.
Zaman zaman kendinizi güçsüz, tükenmiş hissettiğiniz, hiçbir şeye yetişemediğinizi düşündüğünüz zamanlar oluyor mu? Peki, gerçekten yetişemeyen, işlerini halledemeyen biri misiniz? Zamanı yönetemiyor musunuz? Yoksa sizin zannettiğiniz görev ve sorumluluklar aslında size ait olmayabilir mi? Bu yazımızda kendinizin zannettiğiniz, üzerinize aldığınız, size ait olmadığı halde taşıdığınız yüklerin neler olduğunu fark edelim istedim. Böylece ilişiğiniz olmayan konuların mağduru olma ihtimaliniz azalabilir. Çoğunlukla başkalarının süreçlerini kolaylaştırmak için yapılan fedakârlıklar, jestler bir süre sonra göreviniz haline gelir. Peki, bu listeye başka neler ekleyebiliriz onlara bakalım:
-Başkası yaparken daha uzun zamanda ve tam istenen şekilde yapmayacak diye işi hızlandırmak adına onun yerine işleri yapmayı alışkanlık haline getirmek
- Bulunulan ortamda kabul ve sevgi görmek için başkalarının işlerini üstlenmek
- Herkese faydalı ve kolaylaştırıcı olunduğunda takdir, onay ve hayranlık duygusu alacağını ummak
- Diğerlerinin o işleri
Günlük alışkanlıklarımız her ne kadar bize büyük eylemler gibi görünmeseler de hayatımızın şekillenmesinde önemli bir rol oynarlar. Küçük alışkanlıklarımızı yenileyerek bilinçli şekilde yaşamımızı daha pozitif hale getirmemiz mümkündür. Ritüellerimiz tekrarlandıkça alışkanlık haline dönüşecektir. Hayatımızdaki arzu ettiğimiz değişimi oluşturabilmek için yeni eylem ve düşünce alışkanlıkları edinmemiz önemlidir.
Sabah için ritüeller:
• Uyanır uyanmaz derin bir nefes alın ve gününüzün kolay geçmesine niyet edin.
• Yatağınızı ve pijamalarınızı toplayın. Zihin hem bir sonraki eyleme hazırlanmış olur hem de düzen hali güne daha motive başlamanıza katkı olur.
• Temiz hava alın. Odanıza dolan temiz hava yenilenme hissi verir. Dün her ne olduysa oldu, bugün yeni bir gün ve yeni olasılıklar mevcut.
• Kıyafetlerinizi özenle seçin. İçinde mutlu ve temiz hissettiğiniz kıyafetler gün içinde bakış açınızı daha pozitif tutacaktır. Ayrıca öz güveniniz