Stres, modern yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır. İş, aile, sorumluluklar ve günlük hayatın getirdiği küçük ya da büyük sorunlar, zaman zaman bizi bunaltabilir. Ancak stresle başa çıkmak ve onu yönetmek, sağlığımız ve mutluluğumuz için oldukça önemlidir. Stresi hayatımızdan tamamen çıkarmak mümkün olmasa da onunla daha iyi başa çıkmayı öğrenebiliriz. Bu yazımda size stresi yönetmenin samimi ve uygulanabilir yollarından bazılarını aktarmayı seçtim.
Stresi Tanıyın ve Kabul Edin
İlk adım, stresin varlığını kabul etmek ve onunla yüzleşmektir. Bazen, stresli olduğumuzu bile fark etmeyiz ya da bunu kabul etmek istemeyiz. Ancak stresin belirtilerini tanımak -hızlı kalp atışı, gerginlik, uyku sorunları gibi- ve bu duyguyu kabul etmek, onu yönetmenin ilk adımıdır. “Evet, şu an stresliyim ama bunun üstesinden gelebilirim” demek bile bizi rahatlatabilir.
Nefes Alın ve Rahatlayın
Stres anında derin nefes almak, bedeni ve zihni sakinleştirmenin en hızlı yollarından biridir. Gözlerinizi kapatın, derin bir nefes alın ve yavaşça bırakın. Bu
Yeni yılın ilk ayında her birimiz yeni kararlar alıp yeni düzenlemelere, yeni başlangıçlara niyet ederiz. Bazılarımız planladığı yere varırken bazılarımızın arzu ettikleri ne yazık ki gerçekleşmez. Bunun en belirgin sebeplerinden biri odak frekansımızın dağılmasıdır. Doğru olan, yaşamımız için seçtiğimiz her ne varsa onun olması için elimizden gelen her şeyin en iyisini yapıp sonrasını akışa bırakmaktır. Fakat süreç içinde farkında olmadan odağımızı bozabiliyoruz. Örneğin diyet yapmaya karar verdiğimizde tatil günlerinde ara vererek yine de doğru yönde ilerlediğimizi düşünebiliyoruz, oysa gerçek öyle değildir. Hafta içi verilen tüm uğraş ve çabalardan sonra hafta sonu adı altında hedeften uzaklaşmamıza sebep olabilir. İşimizde çok başarılı olmak için birtakım hedeflerimiz varken bir anda odağımız ilişkimizdeki sorunlara kayarsa iş konusundaki hedeflerimizin gerisine düşebiliyoruz. Aslında her hedefe ulaşma başarısı diğer hedeflere yönelmeden, yolumuzdan sapmadan, doğruca aynı noktaya kanalize olmakla elde edilir. Başarılı olmuş kişilerin hayat
Yeni bir yıl bizi bekliyor. Hepimiz biraz heyecanlı, biraz yorgun, biraz da eksik hissediyor olabiliriz. Yaşamın güzellikleri kadar zorlandığımız yerlerini de gördüğümüz bir yılı geride bırakıyoruz. Şimdi vakit yeni güzelliklere bakma vakti. Bunun için yeni yıla girmeden önce enerjisi yüksek olumlamaları sizler için hazırladım:
- Yeni yılın güzelliklerine kendimi açıyorum.
- Hayatıma bolluğu davet ediyorum.
- Her an daha şanslı olduğumu fark ediyorum.
- 2025 yılının mucizelerine hazırım.
- Enerji alanım yeni yılın frekansıyla uyumlu.
- Hayatımı daha iyi hale getirmeye gönüllüyüm.
- Bu senenin diğer senelerden çok daha mucize dolu olacağından eminim.
Hayatımızı daha da büyütmeyi, daha güçlü olmayı elbette hepimiz isteriz. Fakat kontrollü büyümek, bu sürece bambaşka bir alandan bakmaya katkı olur. Gücümüzü fark etmek, kontrol edilebilecek bir çerçevede ilerlemek, çok hızlı ilerlemekten daha iyidir. Hızlı büyümek, kontrolümüzün azalmasına sebep olabilir. Çevreden alınan destekler ise en başta yardımlaşma ya da iş paylaşımı gibi görünürken bir süre sonra destek sağlayan kişi ya da kişilerin tasarrufunda olan bir konu haline dönebilir. Sanki o kişi olmasa artık o konu ilerlemezmiş gibi bir hal ortaya çıkabilir. Büyüyeceğimiz her alanda kendimizi kontrol edebilecek kadar temkinli ilerlemeli, hayatımızın gidişatını bir başkasının yön vermesiyle şekillendirmemeliyiz.
Destek alma noktasında bize verilecek katkıdan çok kimsesiz de o işi yapabilecek durumda olmalıyız. Nasıl yapıldığını bildiğimiz bir işi, iş yükü olarak paylaşmak başka bir enerji ve durumken nasıl yapıldığını bilmediğimiz bir işin sürecinde ve sonuçlanmasında olan bitene karşı
Doğamız gereği kendimizi güvende hissetmek, daha konforlu bir alanda kalmak, düşlediğimiz ölçüde rahat yaşamak için her zaman daha fazlasını isteriz. Herkes yaşamındaki güzel şeylerin daha da çoğalması, kötü şeylerin iyiye gitmesi için elbette çabalar. Bunu yaparken bir yandan da farkında olmadan kıtlık bilinci meselesiyle baş etmeye çalışırız. Çünkü farkında olmalıyız ki aslında bir şeyler elde ettikçe doyum duygusunu yavaş yavaş kaybederiz. Elde ettiğimiz her şeyden sonra daha fazlasını isteriz. Bu, bizim kıtlık bilincimizle birleştiği zaman bilinçaltımızın da yönlendirmesiyle beraber daha fazla çabalamaya, daha fazla negatif düşünmeye, özellikle maddi konularla ilgili olarak stoklama dediğimiz yığılma halini daha fazla oluşturmaya başlarız.
Birikim yapmak, yatırım ya da bilinçli bir tasarruf yapmakla aynı şey değildir. Bir anda her şeye ihtiyacımız olacağını varsayarak onları bir köşede biriktirmeye başlarız. Bu, enerji olarak da bir yüktür ve yaşamımızda konforsuz bir alan oluşturur. Çünkü hem her şeyimiz
Bazen elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı düşünürüz. Kafamızdaki algoritmayı bir bir işleriz ilişkilerimize. Sonra bir bakarız ki hiçbir şey hesaplandığı gibi olmamış. Neyin nasıl olduğunu bilemeden sürece kapılırız. Hayat bu ya, olaylar değişir, suretler değişir, hissedilen aynı kalır. Kalben bildiğimiz gerçeklere rağmen tekrar tekrar deneriz. Hâlbuki bilmeyiz ki gitmemek için ısrar ettiğimiz her yer bizde sadece öfke enerjisi oluşturacaktır. “Bir zamanlar ne güzeldi her şey” diye rüyalara dalarak süreci kendimizce götürürüz. İşin aslının öyle olmadığı çok geçmeden çıkar ortaya. Çünkü sıkı sıkıya tutunduğumuz gerçekler sürdürülebilir değildir. Sürecin sonunda yorgun bir benle baş başa kalırız. Zaman geçer, yara kabuk bağlar, sonra tekrar aynı şeyler yaşanır. İnsan en çok da yaşamaktan korktuğu şeyle sınanır.
Bu aralar gökyüzü, enerji olarak tam da “Ben buna mı sırtımı yaslamışım?” demelik. Görmek istemediğimiz her gerçeği yüzümüze vura
Eylülün en güzel zamanlarını yaşıyoruz. Her sene olduğu gibi doğa yine kendini yenilemek için güzel bir uykuya dalmaya hazırlanıyor. Hayatın bize sunduklarına, yaşamımızda olan biten her şeye dönüp bir bakma vakti. Bazen kendimiz için en doğrusu olduğunu düşündüğümüz şeyler aslında öyle olmayabilir. Canımızı en çok yakan şeyler, ısrarla ellerimizde tutuklarımız olabilir.
Özellikle ilişkilere yüklediğimiz anlamlarla kişileri geleceğe taşımak için onlardan daha fazla gayret içinde oluruz. Emek veririz, zaman geçer ve daha iyi olacak umuduyla fedakârlık üzerine fedakârlık yaparız. Fakat sadece bizim gayretimizle bir yere kadar gidebilen bir ilişki bir süre sonra tıkanacaktır. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım karşımızdaki kişi kendi istemediği sürece değişmeyecektir. Yaşam boyu başkalarının yapmak istemeği, bize sunmak istemediği şeyler için açıklama yapıp, anlatmak için dil döküp, bizlere gerekçe olarak sunulan bahanelerin geçmesi için umutla bekleyip çırpınmaktansa geri çekilip, hak
Çoğumuz kimseyi kontrol etmediğimizi, amacımızın bu olmadığını söyleriz fakat kalben biliriz ki gerçek öyle değildir. İnsan, kaygı ve korkuyla baş etmek, olumsuz deneyimler yaşamamak için alanını olabildiğince güvenli tutmaya çalışır. Kendini güvende hissetmek adına hayatında olan birçok durumu kontrol eder. Bunu yaparken daha pozitif görünmesi için “Mükemmeliyetçiyim, benden başkası bu işleri yapamaz” ya da “Herkesin iyiliği için” gibi başlıklar seçer. Aslında bu davranış şekli kendi içinde yorucudur, üstelik hayatta her şey kontrol edilmez. Örneğin doğal afetler, kazalar, kötü sürprizler... Bütün bunlara cevap olarak da kişi temkinli olmaya çalışır, en kötü senaryoya göre hazır olur. Tüm bunlar hayatın içindendir fakat gözden kaçan ve yapmadığımızı sandığımız bir diğer kontrol türü diğer insanlar üzerinde olandır. Onların davranışlarını, ilişkilerini, hayata bakış açılarını, çevrelerini, sadakatlerini, ekonomik özgürlüklerini