İster parasını verip otomobili teslim alma, ister aracı servise bırakma sırasında olsun, her tüketicinin bir “oto alışı” var! Türklerin farklı, Çinlilerin farklı, Hintlerin farklı... Adamlar araştırmış, ben de yazıyorum...
Her yiğidin farklı bir yoğurt yeme stili olduğunu atalarımız söylememiş miydi? Söylemişti. Peki, her tüketicinin de bir otomobil alış stili olamaz mı? Olmaz mı, elbette var! Türklerin farklı, Çinlilerin, Almanların, Hintlerin de... Kimimiz showroom’lara ailece gidip otomobil seçmeyi ve beğenmeyi “pazar gezmesi”nin bir parçası olarak görürüz de, kimimiz servise bıraktığımız otomobilin başından uzun süre ayrılmayıp tamiratı yapacak görevliye sanki “Bu otomobil benim, sahibi de benim. Bilgin olsun!” imajı vermeye çalışırız. Aslında bunu, biraz da kendi içimizi rahatlatmak için yaparız da renk vermeyiz. “Servisten güzel elektrik aldım! Aracıma da iyi bakarlar kesin!” gibi bir olay bu...
Dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden Volkswagen, bu konuda araştırmalar yaptıran, böylece tüketici davranışlarını öğrenmeye ve ölçmeye çalışan firmalardan. Tüm dünyada 20 bini aşkın yetkili satıcısı bulunan bir firma için kolay bir çalışma olsa da hayli ilgi çekici sonuçlar ortaya çıkmış.
Mesela, Batı dünyasında insanların büyük bölümü, otomobil yetkili satıcılarına “dişçiye gider gibi” gidiyormuş. Yani bir miktar korkarak ve mümkün olduğunda “çabuk kaçma”yı düşünerek. Şayet yetkili satıcıdaki elemanlar, bu “korkuyu” giderir, müşteriyi “kısa sürede” ikna etmeyi başarırsa, bu ziyaret “satış ile” noktalanabiliyormuş. Ayrıca Batılı müşteriler, yetkili servisleri de sürekli kafalarında “derecelendirme” yoluna gidiyormuş. Önüne gelen servise değil, kafasındaki “mükemmellik” sıralamasında üst sıralarda olan servise gidiyormuş Batılılar. Şayet aracı, servisten temiz ve yıkanmış olarak çıkarsa, söz konusu servisin “gönlündeki yeri” birkaç basamak yükselebiliyormuş...
Çin’de ise tüketicilerin beklentileri meğer bir hayli yüksekmiş. Çinli bir tüketici, servisteki otomobilini beklerken kendisine yiyecek ve içecek ikram edilmesini seviyormuş. Bazı servislerde küçük sinema ya da tiyatrolar kurulmuş müşteriler için. Türkiye’de de çay-kahve ısmarlanıyor sonuçta. Ayrıca DVD keyfi sunan bayilerimiz de var. E, ne var bunda değil mi?
Otomobil alan müşteri alkışlarla selamlanıyor
Efendim yetmiyormuş. Çinli tüketiciler için otomobil satın almak, bizde “okuma bayramında sahneye çıkmak gibi” önemli bir olaymış. Bu yüzden de bir otomobil satıldığında, satın alan müşteri tezahüratlar ve alkışlarla selamlanıyor, uğurlanıyormuş bayiden. Bunun için
tüm bayi çalışanları hazır bekliyormuş. “Alkışlarla yaşıyorum” durumu!
Hindistan’daysa gelenekler ağır basıyormuş. Hint müşteriler, otomobilleri bir din adamı tarafından “şans” ve “güvenlik” için kutsanmamış ise almak istemiyormuş. Sonuçta bu ülkede onca karmaşıklığa rağmen, otomobillerin yolda kalabilmesi güç. Otomobilleri kutsamak ise bu yüzden çok önem taşıyor.
Müşterinin evine gidiliyor
Japonya’da ise örneğin Volkswagen satış temsilcisi, potansiyel müşterinin evine kadar gidiyormuş. Satıcı, showroom’da yaptığı açıklamaları, müşterinin kendi evinde yapıyor, hangi modelin uygun olabileceğini, otomobil olmadan anlatıyormuş. VW’nin Japonya satışlarının büyük bölümü de bu şekilde gerçekleşiyormuş.
Peki, VW araştırmasında Türk tüketicisinin durumu ne çıkmış? Aslında yukarıda yazdım ama tekrar edeyim. Türkiye’de müşteriler, özellikle servis bölümüne girmek ve ilk elden aracının nasıl tamir edildiğini görmek istiyorlarmış. Ayrıca onarımı ya da bakımı yapan ustaya sorular sormak da Türk tüketicisinin en çok tercih ettiği yöntem imiş.
Eh, otomobilleri, otomobillerimizi severiz ne de olsa...