Herkes saat üretebilir ama başarılı olmak başka bir mesele. Güney Kore kökenli ABD’li Jin-Seo Elliott Kim, geçtiğimiz yıl kendi adını taşıyan markasıyla “Theory One” ismini verdiği ilk saatini üreten çok genç bir bağımsız saat yapımcısı. İlk saatini konuşmaya değer kılan konu ise Elliott Kim’in henüz 17 yaşında bir lise öğrencisi olması.
Theory One, toplam 40 saatten oluşan bir seri. Mekanizma dışında sıfırdan tasarlanan saatin güzelliği ve 950 dolarlık fiyat etiketinin de katkısıyla Theory One beklenmedik bir şekilde duyurusu yapılır yapılmaz tükenmiş.
Chicago‘da yaşayan Elliott Kim’in saatçilikle ilgili hatırladığı en eski anısı sekiz yaşındayken kronograf fonksiyonu olan bir cep saatinin tamirini izlemesi. İbreler, kadran, denge çarkı, maşa, zemberek, minik vidalar ve kurma kolu derken saatin büyülü mekanizması onu derinden etkilemiş. Onlu yaşlarının başındayken resmi bir saatçilik kursuna kaydolamayınca saatçilik yolunda kendi kendine (saatleri parçalarına ayırıp toplayarak) öğrenme yöntemini seçmiş.
Doğal olarak ilk
Müzisyen, yazar ve düşünür Nick Cave, her hafta hayranlarından gelen soruları yanıtladığı web sitesinde bu sefer bir okur mektubundan yola çıkarak tam tersini yapmış ve şöyle yazmış: “Dolu dolu bir hayatım var. Ayrıcalıklı bir hayat. Tehlikede olmayan bir hayat. Ama bazen basit sevinçler benden kaçıyor. Neşe, her zaman bize özgürce bahşedilen bir duygu değil, çoğu zaman aktif olarak aramamız gereken bir şeydir. Bir bakıma neşe bir karar, bir eylem, hatta bir uygulama yöntemidir. Kaybettiklerimizle vurgulanan kazanılmış bir şeydir ya da en azından öyle görünebilir. Sorum şöyle: neşenizi nerede veya nasıl buluyorsunuz?”
Bence bu sorunun yanıtı biraz da insanın doğasında gizli.
İnsanın doğası deyince aklıma okuduğum “Krallık” (Kingdom) isimli Çin tarihi ile ilgili bir Japon çizgi romanı (manga) geliyor. Yasuhisa Hara’nın yazıp çizdiği “Krallık” öyle basit bir çizgi roman değil, 2006 yılından beri yani 18 yıldır devam ediyor ve 100 milyondan fazla cilt satışıyla tarihin en çok satan mangalarından biri olmuş.
Çin
Çok az yüksek saatçilik saat markası Urwerk kadar heyecan vericidir. Tarih, sanat, uzay ve bilimkurgu edebiyatından ilham alan benzersiz tasarımlara sahip Urwerk saatlerini üreten ortaklar kendilerini Sümerlere kadar uzanan bir neslin devamı olarak görüyorlar.
Urwerk’in usta saat yapımcısı ve kurucu ortağı Felix Baumgartner (49), İsviçre’nin kuzeyindeki Schaffhausen’da saat yapımcılığı yapan bir ailede dünyaya geldi. İlk kelimesi anne ya da baba yerine “tik-tak” olmuş. Schaffhausen saat meraklıların zihninde hemen IWC markasını çağrıştırır. Zaten Baumgartner’ın büyükbabası IWC’de çalışmış bir saat ustasıydı.
Felix Baumgartner, 17. yüzyılda Roma’da yaşayan Campanus kardeşlerin tik-tak sesi çıkarmayan sessiz gece saati de dahil olmak üzere dünyanın en önemli tarihi saatlerinden bazılarını restore eden babasının atölyesinde saat yapımcılığını öğrendi. 16 yaşında Solothurn’daki saatçilik okuluna başladı ve 1995’te mezun oldu. Hemen ardından Ünlü bağımsız saat ustası Svend Andersen’in yanında
Geçen gün çalışırken bir yandan telefonla konuşan muhabir arkadaşım hızla masama yaklaştı ve “Bana bir kalem verir misin?” dedi.
Ne yapacağımı bilemedim o an. Masanın üzerindeki ağzı kapalı kalemlikte 20 adet dolmakalem vardı ama bir kısmında mürekkep yoktu bir kısmını da kalemi nasıl kullanacaklarını bilmediğim için güvenemediğimden kimseye vermek istemiyordum.
Bu arada kalemliği daima kapalı tutmayı mimar ve koleksiyoner Kâmil Özkartal’dan öğrendim. Hatta kendisi kalemlerini korumak için kutunun üstüne bir de örtü yaptırmıştı. Kalemleri alıp kurcalamak isteyenler mecburen örtüyü kaldırmak zorunda kalıyormuş, örtü kalkıncaya kadar da Kâmil Bey masasından fırlayıp olay yerine yetişiyormuş! Ben de kalemliği alıp açmaya çalışanlara karşı tetikte bekliyorum. Ne zararı var diyeceksiniz ama bazı kalemler vidalı olduğundan çevrilerek açılması lazım. Bilmeyenler kapağından tutup zorlayarak ve ardından vidayı parçalayarak kalemi açmaya çalışıyor. Tahmin edileceği üzere bütün dolmakalemler aynı
Moda devi Chanel, 23 Ağustos Cuma günü bağımsız saatçilik şirketi MB&F (Maximilian Büsser and Friends) ile ortaklık anlaşması yaptığını, bu amaçla (ve açıklanmayan bir meblağ ödeyerek) MB&F hisselerinin yüzde 25’ini satın aldığını duyurdu. Chanel’in azınlık hissesi butik bir marka için istikrar ve güç anlamına geldiği gibi yüksek saatçilik firmalarının küçük ölçekli ama büyük düşünen işletmelere yaptığı yatırımlar silsilesinde yeni bir sayfanın daha açıldığını gösteriyor. Yüksek saatçilikte ciddi bir üretici olan Chanel daha önce benzer yatırımlar yapmıştı: Bell & Ross (1998), Romain Gauthier (2011) ve F.P. Journe (2018).
Asıl şaşırtıcı olan, evindeki salonda otururken bağımsız bir saat şirketi kurmaya karar veren annesi Hintli babası İsviçreli Maximilian “Max” Büsser’in bu girişiminde çok başarılı olması. Yüksek saatçilik tarihinin en tuhaf en çirkin veya bir başka bakış açısıyla en güzel ve en heyecan verici saatlerini üreten
10 Mayıs 2024’te uzun süren bir açık artırma savaşının ardından Only Watch müzayedesinde Rexhep Rexhepi isimli bir ustanın yaptığı Chronometre Antimagnétique isimli bir saat 2,3 milyon dolara satıldı. Patek Philippe’ten sonra müzayedenin en pahalı ikinci saatiydi. Üçüncü sırada ise F.P. Journe markasının Chronometre Bleu Furtif modeli vardı. Bu üç isim ilginç bir şekilde birbiriyle bağlantılı.
Chronometre Antimagnétique şimdi 37 yaşında olan Kosovalı saat ustası Rexhep Rexhepi’nin (veya Recep Recepi) 2012’de İsviçre’de kurduğu Akrivia isimli atölyesinde üretilmişti. Patek Philippe kimilerine göre dünyanın en iyisi ve 185 yıllık bir saat markası, yılda 60 bin saat üretiyor. F.P. Journe, 1999’da kurulmuş bağımsız bir saat markası, yılda bin kadar saat üretiyor. Kurucusu bir dahi olarak görülen ünlü saat ustası François-Paul Journe ve 67 yaşında.
Rexhep Rexhepi ise Patek Philippe’te çırak olarak işe başlamış sonra François-Paul Journe’un yanında çalışmış genç bir usta, bu
Antropolog Marc Augé “Yaşsız Zaman” isimli kitabında “Hayal gücümüzün hammaddesi zamandır” diyor. O hayalperestlerden biri de 36 yaşındaki Simon Brette.
Mekanizma tasarımcısı Brette’in çocukluğu Fransa’nın Auvergne bölgesinde marangoz babasıyla birlikte diğer zanaatkarları izleyerek geçti. Brette, ahşaptan çok mekanik araç gereçlerin kullanımıyla daha çok ilgileniyordu. Kendisini saat yapımına götüren bu merakı günün birinde bildiği bütün büyük saat şirketlerine e-postalar göndermesine neden oldu. Gelen cevaplarda saatçilik eğitimi alması gerektiği yazıyordu. O da İsviçre’ye gidip bir saat yapım mühendisi oldu.
Simon Brette 2011’de mezun olunca ünlü saat ustası Jean-François Mojon’un kurucusu olduğu Chronode’da mekanizma uzmanı olarak çalıştı. Sonra MB&F dönemi başladı. Bu dönemde yapımına katkıda bulunduğu LMX modelinin başarısı üzerine kendi adını bir saatin üzerinde görme hevesine kapılmış olabilir
Her hayalperest saat meraklısının gönlünde “kendi saatini yapmanın vakti geldi” diye arada sırada kükreyen bir aslan yatar. Fakat bu vahşi ses aynı zamanda çok korkutucu bir yolun da habercisidir. Bu yola adım atmak maddi/manevi cesaret ve daha önemlisi zevk sahibi olmayı gerektirir.
Her alanda olduğu gibi, saatçilik dünyasında da cesaret var ama zevk sahibi pek azdır. Bu nedenle piyasayı yavaş yavaş estetik zevk yoksunu saatler ele geçiriyor. Oysa bir saati üst düzey yapan estetik (tasarım) ve teknik kalitedir. Ustalık ve işçiliğin yanında zekâ, yenilik ve mizah da varsa işte o zaman ortaya muhteşem bir eser çıkar. Bu özellikler meraklısına bir saati aldıracak cazibe demektir. (Yatırım için saat alanlar zaten saate meraklı değil.)
Saat meraklıları arasında cesur ve zevk sahibi bağımsız saatçilerin özel bir yeri var. Bu arada “bağımsız” tanımı bazen yanlış anlaşılıyor, büyük kurumsal yapıların dışında kalanlar yani küçük ölçekte üst düzey saatler üretenler bu kapsamda değerlendirilir.
Bu sayıca az ama tutkulu