13 Kasım 2024 gecesi birçok saat meraklısı gibi saatçilik dünyasının en büyük ödül organizasyonu olan Grand Prix d’Horlogerie de Genève’de (GPHG) törenini izledim. Sahneye çıkan herkesin Fransızca konuştuğu gecede sunucuyu hiç beğenmedim. Saatten anlayan biri olmalıydı bence. Ödül verilen saatlerin çoğunu tahmin edemedim, sadece 15 ödülden 5’ini bildim. (GPHG, çoğunluğu erkek olan 960 kişinin oy verdiği bir sisteme sahip.)
Bu yıl ilk defa “Sadece Zaman” isimli bir ana kategori eklendi. Bu seneden itibaren iki veya üç ibreli (akrep, yelkovan veya saniye) değerli taş olmayan saatler bu kategoride yarışacak. Bu tarz saatler “komplikasyonsuz klasik saatler” olarak biliniyor. “Mekanik Saat” isimli yeni bir kategori daha ihdas edildi ancak sadece duyurusu yapıldı, yeni bir masa veya duvar saati tasarlamaları için üreticilere bir yıl süre tanındı. Bazı ödüllere de perakende satış fiyatı üzerinden düzenlemeler getirildi. Ayrıca inovasyon ödülünün yerine
Turgut Uyar, ünlü Papirüs dergisinde “Bir Şiirden” başlığıyla müthiş yazılar yazmıştı. Şair, aynı başlıkla 1983’te kitap haline getirilen bu denemelerinde Abdülhak Hamit’ten Nâzım Hikmet’e, Oktay Rifat’tan Metin Eloğlu’na 21 şairin bir şiirinden yola çıkarak bir dönemi veya bir anlayışı ufuk açan bir şekilde değerlendiriyordu.
Aynı şekilde sıradan bir saat bile birçok şeyi temsil ederken nitelikli saatler çok daha fazlasını anlatır. Bazen bir saat üzerinden bütün bir dönemi anlatmak/anlamak mümkündür. Bu açıdan 1970’li yıllar olağanüstü bir dönemdi. Geçti gitti diye düşünmeyelim, 1970’lerde üretilen birçok saat günümüzün en sevilen ve çok konuşulan saatleri arasında bulunuyor. İşte daha çok konuşulacak olan o saatlerden biri de ilk kez 1972’de tanıtılan Piaget’nin basamaklı bir çerçeveye sahip yastık şeklindeki Black Tie modeli.
Ancak Black Tie modelinin adı geçtiğimiz hafta yapılan bir duyuruyla “Andy Warhol
Bilmeyen yoktur: 1761’de kurulan Faber-Castell halen üretime devam eden dünyanın en eski yazı gereçleri markasıdır ve lüks yazı gereçleri alanında Graf von Faber-Castell (GvFC) markasıyla 1993’ten beri faaliyet gösteriyor. GvFC markası da 2003’ten bu yana insanlık tarihine yön veren dönemlerin hikayelerini anlatan “Yılın Kalemi” isimli koleksiyonuna her yıl belirli bir temaya odaklanan ve sınırlı sayıda üretilen kalemler ekliyor.
Tasarımını Serdar Gülgün’ün yaptığı Yılın Kalemi 2024 hem Osmanlı kültürüne hem de Avrupa’daki Turquerie modasına göndermeler yapan ilginç bir kalem. Turquerie; görsel sanatlar, sahne sanatları, edebiyat, moda ve iç dekorasyonda yüzlerce yıl boyunca Batı kültürü için bir ilham kaynağı oldu. Kökeni çok daha önceki dönemlere dayanmakla birlikte 1720’de Sultan III. Ahmed tarafından Fransa’ya daimi elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin devrin sosyal hayatına olan derin etkisi bir dönüm noktası oldu.
Mekanik saat üreticilerinin gazetelere ve dergilere öncelik ve önem vermesi artık kaybedilen incelikler arasında. (Bu cümleden sonra Dr. Alaeddin Yavaşça’nın güzel sesinden “Dertliyim ruhuma hicrânımı sardım da yine” şarkısını dinledim.) Oysa mekanik bir saatin ilanı yayımlanacaksa, önce safir kristal camların, çelik baklalı bileziklerin, akrep ve yelkovanların, zembereklerin, denge çarklarının, vidalı tepelerin ve biteviye dönen rotorların tabiatına en uygun mecra gazeteler ve dergilerdir. Ne yazık ki her zaman böyle olmuyor fakat Patek Philippe gibi köklü markalar basılı medyaya güveniyor ve analog değerlere yatırım yapmayı sürdürüyorlar.
Geçtiğimiz hafta sosyal medyada aktif olan saat meraklıları nadir yaşanan bir olayın haberini en son öğrenenler oldu! Fortune dergisinin okurları ilanı herkesten önce gördü. Bu ilan nedeniyle derginin ambargoya uymayıp baskı tarihinin öne aldığı söylentisi de var. Netice değişmiyor, basılı medya hızıyla ünlü sosyal medyaya haber atlattı.
Tarihi geçmişi (markanın
Tipografi hayatın her alanında var. Okuduğunuz gazeteden bileğinizdeki saate kadar her yerde çeşitli yazı karakterleriyle karşılaşırsınız. Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum, saatlerin kadranlarındaki harf ve rakamlar markalara göre farklı şekillerdedir. Bu açıdan tipografi ile mekanik saat yapımcılığı da birbirine benzer: İkisi de mekanik yöntemlerle üretimi amaçlar ve ikisinde de küçük değişiklikler büyük farklar yaratır. Tipografide yazının mekanikleştirilerek çoğaltılmasında farklı tasarım teknikleri uygulanır, mekanik saat üretiminde de benzer süreçler geçerli. Üretimdeki soyut benzerlik dışında saatlerin kadranlarında çok daha somut bir şekilde tipografinin hüküm sürdüğü görülür.
Abraham-Louis Breguet tarafından 1780’lerde tasarlanan Breguet rakamları en çok yorumlanan ve halen kullanılan en eski saat tipografisi örneğidir. En iyi yorum hiç kuşkusuz Patek Philippe tarafından yapılanlar olmuştur. (En azından müzayedeler öyle söylüyor.) Rakam deyince aklıma hemen “4”
Güzel yazı yazan, el yazısı güzel olan insanlara hayranım. Ne zaman bir defter dolusu güzel yazılmış harflerle karşılaşsam, nasıl oluyor da sabırla hep aynı büyüklükte harfleri hep aynı şekilde kuyrukları, hep aynı eğime sahip çengelleri ve hepsi aynı açıya sahip şapkaları çizebiliyorlar diye her defasında şaşırırım. Hele bazı arkadaşlar var ki bir kitabı karşılarına alıp başlıyorlar istinsah etmeye. İstinsah, “suretini çıkarmak” demek, dolayısıyla bu arkadaşlar ne gördülerse aynısını yazıyorlar. Ama ben hiç güzel yazmak istemedim.
Demek ki benden müstensih yani istinsah eden kişi olmazmış! Eskiden haftada bir, dolmakalemi, yazıyı, mürekkebi seven dostlarla bir pastanede buluşurduk. Güzel yazmaya özenen arkadaşlarımı izlerdim. O zamanlar bazen “keşke ben de öyle yazabilsem” duygusu kabarıyordu içimde ama aslında, kendimi kandırıyordum. Ben hiç güzel yazmak istemedim.
Bir arkadaşım, o günlerde el yazımın “güzel” olduğunu söyleyince çok şaşırmıştım. Acaba farkında olmadan yazıda ustalaşmış mıydım? Telaşla
Tasarım öyle güçlü bir şey ki fikir sağlam olduğunda her tartışmadan galip çıkar. Kaybeden köhnemiş fikirlerdir. Taraflara gelince, tasarım tek başına meydana çıkmaz; bilim (astronomi, metalurji ve malzeme mühendisliği dahil yüksek teknoloji), sanat (resim, heykel ve müzik), zanaat, tarih, mimarlık, felsefe ve kültür ile birlikte hareket eder. Öyleyse çatışma nerede? Katma değerli üretimde.
Üretimi herkes biliyor ama “değer” nedir tam olarak bilinmiyor. Değer, fayda ile ilişkili bir kavram. Tuhaf gelecek ama bir ürünün fiyatı ile değeri her zaman eşit değil. Değer, faydanın bir fonksiyonu. Katma değerli üretim açısından baktığımızda saatçilik endüstrisi, her türlü fikir, emek, fayda ve değerin yarıştığı müthiş bir dünya. Saatçilik dünyasında üretilen bazı saatler ise minyatür mimari şaheserlerdir. Le Corbusier, “Mimarlık, ışık altında bir araya getirilen kütlelerin, ustalıklı, doğru ve görkemli oyunudur. Gözlerimiz biçimleri ışıkta görmek için yaratıldı; ışık ve
Geçen gün okuduğum bir gazetenin kenarına not alırken alfabenin son harfinin ortasına çizgi çekmeyi ne zaman öğrendim diye düşündüm. Aklıma güzel yazı dersleri geldi. O derslerde güzel yazı defteri, mürekkep, divit ve dolmakalem derken biraz da sıkıcı bulduğum kurşunkalem, çizgili defter ve silgi dışında bambaşka bir dünya keşfetmiştim: Yazı araç gereçlerinin sihirli dünyası.
Çocukluğumda hiç yumuşak uçlu kurşunkalem nedir bilmediğimden defterimde hep solgun harfler vardı. Oysa koyu renkli keskin çizgilerin hüküm sürdüğü güzel yazı dünyasında her şey belirgindi, HB gibi orta sert uçlu kurşunkalem çizgilerine hiç benzemiyordu aksine her şey çok canlı ve parlaktı. Çoğu arkadaşım o dönem mürekkebe başka bir gezegenden gelmiş bir varlık gibi şüpheyle yaklaştıkları için bu dersten nefret ederken ben çok seviyordum.
İlkokulda Erdinç isimli bir arkadaşımı kıskandığımı hatırlıyorum, ne yapsa dikkatli ve özenli davranırdı. Erdinç kâğıtları makasla tam