Hollywood filmlerinde klişe bir sahne vardır, gazeteci çocuk bisikletiyle evin önünden geçerken rulo yapılmış gazeteyi fırlatır, havada dönerek uçan gazete bahçeyi geçer ve tam da kapının önüne düşer, sonra bir el eğilir ve gazeteyi alır, bazen de gazeteler orada birikir. İşte bu sahnelere bayılırım. (Gazete dağıtan bir çocuğun öyküsünü anlatan basit ama eğlenceli The Paper Brigade diye tv film de var.)
Dergilerin girişlerindeki ilanlar da böyledir. İyi atıldıysa meraklısının hemen önüne düşer. O yüzden editörün yazısına gelene kadar bu sayfalarda gezinmek hoşuma gider. İlanları hemen geçmem, geçene de sinir olurum. Mecraya uygun ve iyi kurgulanmış ilanları severim. Mesela Milliyet’in çok sevdiğim “Arkeoloji” ekinin arka kapağındaki hem mizah hem ciddiyeti bir arada barındıran İş Bankası ilanları hep arkeolojiyle ilgilidir. Arkasında emek varsa iş güzelleşiyor, bu ilanları düşünen-hazırlayan insanlara bravo diyorum, markaya saygım artıyor.
İşte bu nedenle bir haftadır çantamda taşıdığım ve fırsat
Yeni İskandinav mutfağının simgelerinden Noma, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da şef Rene Redzepi tarafından işletilen üç Michelin yıldızlı küçük bir restoran. Yerel malzemelerle yeni tatlar arayan Noma ilk kez 2003’te kapısını açmış.
Günümüzde yerel ve taze ürünlerle mevsime göre yemek yapmayan gurme bir restoran bulmak neredeyse imkansız ancak Noma’dan önce durum böyle değilmiş. Noma, sadece malzeme kullanımıyla değil, pişirme tekniklerinden dekorasyona ve personelin tavrına kadar her konuda yerel olmaya özen gösteriyor.
İlk açıldığında dalga geçilen Noma, fıkralara konu olan velhasıl kimsenin uzun yaşayacağını düşünmediği bir restoranmış. Yemeklerde yerel olmayan hiçbir ürün (mesela zeytinyağı, limon, karabiber yok) Noma mutfağında kullanılmıyor.
2010, 2011, 2012 ve 2014’te Restaurant dergisi tarafından “Dünyanın En İyi Restoranı” seçilen Noma 2021’de “Dünyanın En İyi 50 Restoranı” sıralamasında yine birinci oldu. Noma her yıl birinci olmasa bile çoğu zaman listede ve ilk
Raketa deyince aklıma Nejat geliyor. Rus saatlerini çok seven ve biriktiren doktor arkadaşımla 2009’da kurulan Türk Saat Forumu vesilesiyle tanışmıştık. İlk kez onda bir Raketa ve diğer Rus saatlerini görmüştüm, hepsi çok sağlam saatlerdi. İçlerinde en iyi tasarıma sahip saat ise Raketa’ydı.
Raketa, üretilmesi zor olan denge yayı dahil olmak üzere bir saatin bütün parçalarını kendi tesislerinde üretiyor ve kendi mekanizmalarını kullanıyor. Bünyesinde bir saatçilik okulu ve müze bulunan Raketa’nın başarısı övgüye değer. Fabrika turlarıyla üretim aşamaları da meraklılara gösteriliyor.
Gorbaçov’un saati
Raketa saatlerinin üretildiği Petrodvorets saat fabrikası, 300 yıl önce Çar I. Petro (Büyük Petro) tarafından 1721’de lüks eşya üretimi için kuruldu. Fabrikada taş oymacılığı ve kuyumculuk dahil birçok atölye vardı. Bir dönem masa saatleri üreten fabrika 1895’te Talberg markasıyla cep saatleri de üretmeye başladı. 1938’de
saat mekanizmalarında kullanılan yakut
Masaya ilk gerçek dalış saati Blancpain Fifty Fathoms modelinden yola çıkan, Blancpain ve Swatch işbirliğiyle üretilen 2024’ün ilk en havalı ve en karizmatik saati Ocean of Storms’un (Fırtınalar Okyanusu) güzelliğini yazmak için oturdum.
Yazıma başlarken bir yandan Julia Michaels ile Selena Gomez’in birlikte söylediği Anxiety (kaygı) isimli şarkıyı dinleyip nakarat kısmına eşlik ediyor öte yandan marka yönetimi ve bu saatin arkasındaki insan üzerine düşünüyordum. Çünkü bu yeni Blancpain x Swatch saati (teknik olarak bir Swatch) neredeyse kusursuz bir şekilde tasarlanmış. Gerçek bir Blancpain’den 20 kat daha ucuz böyle bir saati üretmek cesaret ve zeka gerektirir.
Swatch Grubu’nu çok seviyorum, en sevdiğim markalar (Longines, Rado ve Tissot) bu grupta bulunuyor. Grubun CEO’su Nick Hayek ise bir dahi. İşbirliği projeleri için itiraz edenler olmuş, “marka değerini düşürmeyin” diyerek aldığı kararlar eleştirilmiş. Ancak hakiki liderlik böyle bir şey; Hayek de aklı başında bir yönetici olarak
Saatçilik dünyasında son yıllarda Frankenstein saatlerinden çok söz ediliyor. Bilim insanı Frankenstein’in farklı insanlardan bir canavar yaratmasına benzer şekilde, bir Frankenstein saati de iki veya daha fazla saatin parçalarından oluşan bir derlemedir.
Popüler kültüre maruz kalıp daha sonra kitabı okuyanlar gerçeği biliyor. Cenevre doğumlu bilim insanı Victor Frankenstein’in soyadı zamanla bir ismi olmayan canavara verilmiş ama bu yanlışlık çok isabetli çünkü gerçek canavar onu dünyaya getiren kişiydi ve soyadını taşıması da doğaldı.
Bilindiği gibi Mary Shelley’nin Frankenstein isimli romanı ilk basımı 205 yıl önce (1818) yapılan bir klasik. Bence sıkıcı ve okuması zor bir roman ama öylesine muazzam bir fikir barındırıyor ki bu tarz “detayları” görmezden geliyoruz. Asıl önemlisi ondan ilham alınarak üretilen farklı türlerde birçok eser var, bu nedenle çıkış noktasını muhakkak okumalıyız.
Güzel ve çirkin
Bu arada bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerek Frankenstein saatlerin hepsi
Norbert Elias, Zaman Üzerine* isimli kitabında “Tıpkı dilde olduğu gibi, nasıl ki zihnimizdeki tasarım, fiziksel nitelikteki seslerle ya da ses birimlerinin kalıplarıyla kaynaşıp tek bir sembol oluşturmuşlarsa, üç boyutlu mekân ile zamanı bir araya getirerek dört boyutlu bir hareketi tek bir olay olarak sunan saatler, insanların birbirleriyle kurdukları iletişimi de karakteristik bir özellik olarak işin içine katarak beş boyutlu bir model oluşturur” der. İşte Saatolog da böyle bir yayın; hem bir katalog ve saat sözlüğü barındırıyor hem de okurları, saatleri ve “zamanda ustalaşmak” konusuna eğilen bir dergiyi topluca sunan çok katmanlı bir eser.
Birçok insanın emeğinin bulunduğu bu katalog 2012’den beri istikrarlı bir şekilde yayımlanıyor. İlk bölümde İsviçre saatçilik sektörünün efsane ismi Jean-Claude Biver, havada duruyormuş gibi görünen seramik eserlerini çok sevdiğim Alev Ebüzziya Siesbye ve ressam Mehmet Güleryüz ile röportajlar da var. Biver “Öğrenmem uzun
Tarih 5 Temmuz 2023. Google’da uluslararası pazarlama çözümleri hesap yöneticisi olarak çalışan Zita d’Hauteville (27) sevgilisinin yönettiği bir saat markasının Paris’te Orsay Müzesi’nde düzenlenen etkinliğine katıldığında aklından neler geçiyordu bilemeyiz ama yüksek saatçilik dünyasını değiştiren olaylardan birine şahitlik ettiği kesindi.
Bradley Cooper, Michael Fassbender veya Alicia Vikander gibi ünlü isimler de oradaydı. Gecenin yıldızı ise Zita d’Hauteville’in sevgilisi Louis Vuitton saat bölümü direktörü Jean Arnault ve entegre metal bilezikli yeni Tambour modelleriydi.
1854’te kurulan Fransız moda devi Louis Vuitton’u (LV) bilmeyen yoktur. Dolayısıyla markanın moda sektöründeki konumunu açıklamaya gerek yok ama Louis Vuitton’un yüksek saatçilik alanındaki yeri pek bilinmiyor.
Babalar ve oğullar
Louis Vuitton yönetimi yüksek saatçilik alanına yatırım yapmaya 2000’de karar verdi ve bir saatçilik bölümü kuruldu. İlk Tambour modeli 2002’de
Muppet Show’un her şeyi (iyi kalpli sunucusu, sorumluluk sahibi yayın yönetmeni ve en efendisi) karizmatik kurbağası Kermit’in bağımsız saat şirketi Oris ile işbirliği 2023’ün en gülümseten çalışmasıydı.
Aslında simetriyi bozduğu için tarih pencereli saatleri hiç sevmem ama bu saat bambaşka. Her ayın ilk günü saat 6 konumundaki küçük tarih penceresinde 1 yerine Kermit’in güler yüzünün göründüğü bir saatten söz ediyorum. Oris buna “Kermit Günü” adını vermiş ve görünen o ki bu saati elde eden herkesi tarih ayarıyla durmadan oynama eğiliminde bırakıyor.
Saatin parlak yeşil ama son derece sade bir tasarıma sahip olan kadranına bakınca Oris’in zor işleri kolay gösterme sanatında usta bir marka olduğu anlaşılıyor. Yapılan işler hiç kolay değil ama, Oris kesintisiz 119 yıldır saat üretiyor.
Güçlü mekanizma
Bu mütevazı sade tasarımlı kadran sizi aldatmasın, altında Oris’in gurur duyduğu bir mekanizma var: Geliştirilmesi 6 yıl süren kalibre 400 mekanizması tam 120 saatlik