Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tabii ki Google’da. Sadece aynı konuya değinen bir köşe yazısı çıkıyormuş. Ondan mı bahsediyor muşum acaba? Okurumun araştırma dediği şey Google’a bir-iki kelime yazmak ve ara düğmesine basmak. Sonra artık ne çıkarsa yalan yanlış, eksik, hepsi doğru kabul ediliyor. Gerçek kabul ediliyor. Çünkü bu bilgiyi filtre edecek, sağlamasını yapacak alternatif kaynaklara ilgi yok. Kitaptı, dergiydi, arayıp bulacaksın, arşivleri karıştıracaksın. Uzun iş.

“Araştırdım, bulamadım” kuşağı

Aramada bir şey çıkmayınca da şöyle düşünmek doğal oldu: Öyle bir şey yok ki ben araştırdım, bulamadım.

Haberin Devamı

İnternette web sitesi falan olmayan, Facebook’ta adına resmi sayfa açılmamış, Twitter’da kimsenin bahsetmediği bir konu, kişi, olay, olgu yok hükmünde.

Çok ama çok tehlikeli bir durum. Hafızasızlığın kurumsallaşmasına tanık oluyoruz. Önceden yazılmış kitapları, eserleri ancak Google’da çıkıyorlarsa biliyoruz. E-kitapları satılıyorsa varlar. Yoksa “Öyle bir şey yok, ben bulamadım” oluyor. Bir süre sonra da unutulup gidiyor bir sürü eser.

Birkaç yıl sonra kendi alanlarında söz sahibi olmaya başlayacak, dünyayı yönetecek kuşağın bütün bildiği, ABD’de bir tarlada bulunan iyi soğutmalı depolardaki sabit disklerin içindekilerle sınırlı. Bebeklik fotoğraflarınızdan Google aramalarınıza kadar her şey birkaç şirketin elinin altında kayıtlı, onların malı. Bundan daha korkunç ne olabilir?

Tehlikeli bir durum

“İnternet sayesinde bilgi demokratikleşti, herkesin ulaşacağı hale geldi” deniyordu. Ben bundan şüpheliyim. İnternetteki bilgilerle “Kim Milyoner Olmak İster”de kazanabilir belki insan ama gerçekten bir şey öğrenmiş olur mu? Eğitimin giderek sarpa sardığı, bilginin online dünyada kolayca manipüle edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Kitaplar, dergiler, her türlü yazılı kaynak ve arşiv, neden her zamankinden daha değerli, daha önemli bilmem anlatabiliyor muyum.

Hakkı Devrim

“Araştırdım, bulamadım” kuşağı


Yıl 1993. Öğrenciyim, bir yandan iş arıyorum. Gazetede bir ilan: Fransızca bilen eleman aranıyor. Şişhane’de şimdi yıkılıp yerine otel yapılmış binalardan biri. İkinci kata çıktım. Karşımda yaşlıca, kalın gözlüklü, ilk bakışta tonton bir adam. Hakkı Devrim. O sırada Milliyet’in promosyon için vereceği ansiklopediyi hazırlıyordu. Fransızcadan çevrilmiş maddeleri edit etmek, orijinaliyle karşılaştırmak ve uyarlamak şeklinde tanımladığı işime hemen başladım.

Haberin Devamı

Kafka romanlarındaki devlet daireleri gibi bir yerdi. Tek farkımız, ansiklopedi hazırlıyorduk biz. İnternet yok. Google’lamak yok. Bilgileri daha önceki ansiklopedilerden, kütüphanedeki yerli yabancı muhtelif kaynak kitaplardan kontrol ediyoruz. Eklemeler yapıyoruz. C harfi bendeydi. Bu harfle başlayan ne varsa önce çevirisine bakıyorum, eksikleri varsa tamamlıyorum ve Türkiye’yle ilgili güncelleme ve ekleme gerekiyorsa yapıyorum.

Cumhuriyet maddesi bana verilmişti. Siyaset öğrencisi olduğumdan ayrıca ilgim var. Onlarca kitap ve kaynaktan araştırdım, tek satır bilgi için sayfalarca kitap, not okudum. Basında çalışmaya başlamadan önce yazma çizmeyle ilgili yaptığım ilk işti AD Kitapçılık’taki görevim. İnternetin Türkiye’de kullanılmadığı dönemde, nesli tükenen bir işi yapıyor gibiydik.

Haberin Devamı

Devrim’i o dönemden bilgili, hikayeler anlatmayı seven, nüktedan ama işiyle ilgili dediğim dedik ve sert bir yönetici olarak hatırlarım. Kendisini kaybetmemizin ardından paylaşmadan geçemedim.

CD

MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR

“BREAKING POINT”

PETER BJÖRN AND JOHN

İsveçli indie pop ekibi 2006’da listeleri fethettiği “Young Folks” gibi bir hit arayışını sonraki üç albümünde sürdürdü. “Breaking Point” bu arayışın dördüncü albümü. Ama bazen tek bir şarkı bütün kariyerinizden daha büyüktür. Peter Björn and John 12 yeni şarkı yapmış ancak hiçbirinin sıra dışı bir ışığı yok. Albümle aynı adı taşıyan “Breaking Point”e böyle bir misyon yüklenmiş belli ki ama yetmiyor. İçinde Paul Epworth olan prodüktör ekibi de ABBA stüdyosunda yapılan kayıtlar da esinlenmeye yetmemiş.

“STRANGE LITTLE BIRDS” - GARBAGE

Garbage’ın yeni albümünde Shirley Manson’ın star kişiliği dahil bizi şaşırtacak bir yenilik yok. Müzikal açıdan yeni bir şey sunmuyor Garbage -oysa 20 yılı deviren grup 1995’te “yepyeni bir şey” sunmuştu- ama bunun çok da önemi yok. Çünkü Garbage zamansız, trendler üstü bir grup. Shirley Manson trendler ötesi bir solist. “Yeni” ya da “eski” onları tarif etmek için doğru kavramlar değil... “Night Drive Loneliness”, “Blackout”, “If I Lost You”, “Magnetized”, “We Never Tell” 1995’teki Garbage’ı yeniden canlandırıyor. Garbage’ın köklere dönüş albümü, çok fazla analiz edilecek değil, kutlanacak bir durum. Biz de öyle yapalım bence ve dört gözle turneyi bekleyelim.