Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Babamı kaybettim. Geçen hafta gecenin kör saatlerinden birinde geldi telefon. O telefonun bir gün geleceğini biliyordum. Annesi babası belli yaşlara gelen her insan gibi, anne babasından uzakta yaşayan her insan gibi, her çalan telefonda nabzı yükselen herkes gibi, bu tedirginliği tanıyan herkes gibi, bir gün geleceğini biliyordum ben de. Ama önceden hazırlanmanın, kurmanın, beklemenin hiçbir faydası yokmuş. O telefon geldi. Ve ben hiçbir şeye hazır değilmişim.

Babamı ani bir kalp kriziyle kaybettik. “Keşke”lerle, “ama”larla, dualarla yolcu ettik. Bir camide yakınlarının katıldığı bir cenaze namazı kılınamadı çünkü Kovid yüzünden bunlar yasak.

Haberin Devamı

Benim babam eşi dostu arkadaşları topluca ona son görevini yapamadan, telefonda taziyelerle, yüzümüzde maskelerle uğurlandı.

Kovid yüzünden canı çok sıkkındı. Hastalıktan çok, son dönem yaşlıların eve kapatılmasından şikâyetçiydi. Yaşam kalitesi giderek düştü. Yürüyüşlerini yapamaz, hareket edemez oldu. Kovid’den değil ama Kovid yüzünden öldü.

1942’de Bükreş’te dünyaya gelmiş babam. Dedem Halep’ten göçmüş. Nasıl, ne şekilde Romanya’ya geldiği bilinmiyor. Belki kanun kaçağıydı, belki siyasi mülteci, belki de ekmeğinin peşinde oradan oraya koşan bir maceraperest. Babaannem Rizeli pastacılık yapan bir ailenin kızı olarak Köstence’de doğmuş. Erken yaşta öksüz kalmış. Dedemle tanışınca hemen evlenmişler. Bükreş’e taşınmışlar. Dedem şoförlük yapıyormuş. Memnun mesut yaşıyorlarmış. Ama savaş her şeyi değiştirmiş. Babam daha bebekken, iki kardeşiyle ve annesiyle o dönem Nazilerden kaçan herkes gibi bazı akrabalarının olduğu İstanbul’a göçmen olarak gelmişler. Dedem ancak savaş bitince gelebilmiş. Öldüğünü sanıyorlarmış, yıllar sonra bir gün kapıda görünce şaşkınlıktan bayılacak gibi olmuşlar. Ben iki yaşındayken ölen dedemi hiç tanımadım. Anlatıldığına göre, o dönemde neler yaşadığından hiç bahsetmezmiş. Bazen akşamları rakı içerken konu açılır gibi olurmuş ama hemen ciddileşip kapatırmış. Buraya yeni bir hayat için gelmişlerdi. Her şeylerini geride bırakıp yeni bir hayata başlamanın en iyi yolu unutmaktır. Dedem bu konuda doğru olanı yapmış sanırım. Bu yıllara ait neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. Babam da her şeyi anlatmazdı. Anlatılan hikâyelerin her sefer hafifçe değiştiğini ben de kardeşim de fark ederdik ama ses çıkarmazdık.

Haberin Devamı

Babam Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirmiş. Annemle burada tanışıp evlenmişler. Hâlâ görüştüğü en sevdiği arkadaşlarıyla orada tanışmışlar. Babam için çok önemli bir yerdi. Burada grafik sanatlar eğitimi almış. Çok güzel kara kalem çizerdi. Oturduğu yerde sağda solda gördüklerini büyük bir beceriyle kâğıda aktarırdı. Okuldan sonra reklam sektöründe çalışmaya başlamış. 60’larda Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörüydü herhalde. Önce kreatif tarafta, ardından da uzun yıllar ajans yönetimlerinde çalıştı. O dönem Ankara Reklam, Ajanstek gibi kendi çapında adı duyulmuş şirketleri yönetti. Benim kuşağın ezbere bildiği birçok reklamın altında onun ve ekibinin imzası vardır. Açıkçası, 70’lere ışınlanıp o çevrede takılmak için neler neler vermezdim. Bence harika yıllarmış.

Haberin Devamı

Çocukken reklamların yayın saatinde televizyon başında heyecanla beklediğimiz o anları unutamam. Reklam izlenir ve bir rahatlama dalgası eve yayılır. Uzun yıllar TRT denetimiyle uğraştığını hatırlarım. O kabul edilmedi, şu geri döndü. O bakımdan reklamın yayınlandığını görünce çok rahatlardı babam.

Onu en güzel, ben çocukken, 30’lu yaşlarında, heyecanlı, dinamik, neşeli, girişken, sağlıklı halleriyle hatırlıyorum. Ama aksi, sinirli, baskıcı olduğu zamanlar da vardı ilerleyen yıllarda. Onları hatırlamak istemiyorum. Çok çok sevdiğim, birçok konuda örnek aldığım, ama çokça ters düştüğüm, çok tartıştığım, bazen kaçtığım biriydi. Zamanla daha iyi anladığım doğruları ve yanlışları vardı. Neyi neden yaptığını bugün daha iyi görüyorum. Eskisine göre daha çok hak veriyorum. Özellikle kendim de baba olduktan sonra kafasından neler geçtiğini daha iyi tahmin edebiliyorum. Keşke sağken bazı şeyleri daha iyi anlatabilseydim ya da anlayabilseydim diye üzülüyorum. Ama bunlar babamı geri getirmiyor. Dünya benim için aynı yer değil artık.

Buraya bunları neden yazdım bilmiyorum. Bıraksanız daha sayfalarca yazabilirim ama tahmin edebileceğiniz gibi bunlar sadece beni ilgilendiren şeyler. Sizi sıkmak istemem. Ben sadece babamı kaybetmemiş, böyle bir şey olmamış gibi herhangi bir konuyu yazmanın okurlara karşı dürüstçe bir davranış olmayacağını düşündüm. Bunları yazayım, sonra normal hayatıma döneyim istedim.

Babalar ve oğullar... Bitmeyen bir mesele. Biliyorum, herkesin kendi hikâyesi var. Tek diyebileceğim, babanızla daha fazla konuşun. Onu daha fazla anlamaya çalışın. Teselli olur mu bilmem. Ama belki hayatta bazı şeyleri daha iyi anlamanızı sağlar.

Bu vesileyle, arayan soran, taziye bildiren herkese ailem adına çok çok teşekkür ederim.