Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

RTÜK’e göre Türkiye’de yabancı rock dinleyici sayısı 13 milyon 693 bin 419. Ve TRT Genel Müdürü’ne göre bu tarz “dinlenmeyen” müzikler arasında. Bakın bu rakamı nasıl buldum


‘Dinlenmeyen’ müzikleri kaç kişi dinliyor

‘Dinlenmeyen’ müzik türlerinden yabancı
rock’a örnek: İstanbul Bon Jovi konseri.


TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, RTÜK tarafından yapılan bir araştırmayla caz ve klasik müzik yayınlarının dinlenmediğinin tespit edildiğini, bu nedenle bu türde yayın yapan Radyo-3’ün 80 adet vericisinin başka radyo kanallarına dönüştürüldüğünü bildirdi.”
Haber bu. Ayrıntılara girelim...
“Şahin, RTÜK tarafından 1-15 Aralık 2009 arasında yayımlanan ‘Radyo Dinleme Eğilimleri-2’ başlıklı araştırmaya göre nüfusun yüzde 96,2’sinin caz müziğini, yüzde 92,3’ünün klasik müziğini, yüzde 82,2’sinin ise yabancı rock müziğini dinlemediğinin belirlendiğini anımsattı. Şahin ‘Bu nedenle, dinleyici eğilimleri ve kurumsal ihtiyaçlar doğrultusunda son üç yıl içerisinde yaklaşık 80 adet Radyo-3 vericisi yeni açılan TRT-Türkü, TRT-Nağme, TRT-Radyo Haber ve Kürtçe yayın yapan TRT Radyo-6 kanallarına dönüştürülmüştür’ dedi.” Milliyet, 11 Kasım 2011).
Araştırmaya bakıp kim ne dinliyor değil, kim ne dinlemiyor onu çekip çıkaran genel müdürü tebrik ediyor, ben de sırf spor olsun diye tersini yapmaya girişiyorum.
Bu araştırmaya göre ‘dinlenmeyen’ müziklerden cazı nüfusun yüzde 5.8’i dinliyor. 4 milyon 224 bin 565 kişi eder. Klasik batı müziği dinleyenlerin oranı yüzde 7.7, 5 milyon 608 bin 474 kişi.
Nüfusun yüzde 18.8’i yabancı rock dinliyor. 13 milyon 693 bin 419 kişi...
Dinlenmeyen müzikleri milyonlarca insan dinliyor yani.
Kaç siyasi partimiz bu kadar oy alıyor? Avrupa’da kaç ülkenin nüfusu bu kadar eder? Kaç büyük şehrimizin toplamından daha büyük bu rakamlar?
Koskoca İstanbul’un tamamı kadar insan yabancı rock dinliyor, siz buna ‘dinlenmeyen’ müzik mi diyorsunuz?
Dahası da var. Haberde yer alan bilgiler arasında ‘dinlenmeyen’ müziklerin vericilerinin sahil yörelerine kaydırıldığı belirtiliyor.
Yani iç bölgeler türkü, Türk sanat müziği, pop dinleyecek; sahiller rock, caz, klasik batı müziği... Şahin bunu sağlamış vericileri dağıtarak. Alın size yeni bir sahiller-iç bölgeler ayrımı daha.
Yani herkes at gözlüğünü taksın, kimse kimsenin ne dinlediğini merak etmesin, bilmesin. Pop dinleyen pop, rock dinleyen rock dinlesin, kimse gelişmesin, yeni bir şey öğrenmesin, yeni müzikler keşfetmesin. Belki bir rock’çı halk müziğini, popçu cazı dinler ve sever diye düşünmek yok. Bu nasıl kamu yayıncılığı anlayışıdır?
Bu haberden beş gün sonra yeni bir haber:
“TRT Genel Müdürlüğü’ne İbrahim Şahin yeniden atandı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) geçen hafta yaptığı toplantıda, genel müdürlük için aday sayısını 38’den 3’e indirerek bu isimleri Bakanlar Kurulu’na bildirmişti. Şahin, Kasım 2015’e kadar bu görevde kalacak.”
Benimki de soru işte...

Dubstep hadisesi!

“South Park”ın bir bölümünde sadece belli yaşın altındakilerin beğendiği yeni bir müzik türü çıkıyor, büyüklere (‘yaşlılar’) bu müzik ‘b.k gibi’ tınlıyordu. Gerçekten dinlediklerinde, nasıl desem, ‘kaka’ sesi duyuyorlardı. Biz Türkçede “b.k” gibi deriz ya, İngilizcesi “sounds like shit”.
Stan’in zavallı babası hâlâ genç olduğunu kanıtlamak için bu müziği, o fena sesleri duya
duya dinliyor ve aslında b.k se si duyduğunu bir türlü kimseye itiraf etmiyordu.
Resmini gördüğünüz 23 yaşındaki Sonny Moore, namıdiğer Skrillex’in müziği bazılarınızda bu etkiyi yaratabilir. Teknik olarak o bir dubstep DJ’i ve daha şimdiden Youtube’daki videoları 50 milyon civarında tıklanmış durumda.
Dubstep müzikte son dönem ana akıma katıldı, ama kökü 90’lara uzanıyor. Elektronik müziğin dub’la birleşip melez ritimlerle evrilmesinin sonucu. Endüstriyel bir yanı var, ama bugün bir dans müziği olarak yükseliyor ve coşturmak için hakikaten işe yarıyor. Zira ‘dub’ güçlü hisler yaratan bir ritim.
Ben bazı arkadaşlarıma dinletip ne düşündüklerini sordum. “Çok iyi, beğendik, bayağı iyi” yanıtını aldım. Valla Stan’in babası da öyle diyordu ama neyse...
Bana sorarsanız çılgın bir gece kulübünde hiç fena olmaz. Ama 90’larda evrilen elektronik bir müzik dinleyeceksem ben hala drum’n bass ya da Aphex Twin gibi sınırlarda gezinen provokatörleri tercih ederim.

Ajandadan ‘yakın gelecek...’

* 20 Kasım: Pazar günü Can Bonomo evinden online konser veriyor. Bu dördüncü online konseri olacak. 21.00’de başlıyor, çayı kahveyi alın geçin bilgisayar karşısına.
* 22 Kasım: Beyhan Murphy yönetimindeki Modern Dans Topluluğu İstanbul’un “Şehir Orman” isimli oyunu Fulya Sanat Sahnesi’nde.
* 26 Kasım: CSS (Cansei de Ser Sexy) geliyor, mekan Garajistanbul. Sao Paulo’lu ekibin yeni albümü “La Liberacion” tam sarmadı açıkçası. Ama ilk albümleri “Cansei de Ser Sexy” candır.
* 9 Aralık: Brazzaville konseri Otto Santral’de. David Brown da İstanbul’a sık gelenlerden. Ama Brazzaville konserleri her zaman iyi olur.

İTİRAF EDİYORUM

* Aldığım duyumlara göre Asmalımescit’teki masa sorunu her an çözülebilir. Ve tabii yeni uygulamalar da olacak gibi duruyor.
* İstemeyen zorla askerlik yapmamalı görüşündeyim. Ama marş söyleyerek sempati toplayanların askerliği 40’larına ertelediğini görüp, her fırsatta “asalım keselim” diyenlerin bir zamanlar askere gitmemek için yalandan futbol lisansı çıkardığını hatırladığımda ben utanıyorum açıkçası.
* Gilles Peterson Türkiye’ye en fazla konsere gelen sanatçı alanındaki kavuğu Jay-Jay Johansson’dan devralmış olabilir. Gene geliyormuş (26 Kasım, Babylon).
* Son dönemde Hilal Cebeci, Esra-Ceyda kardeşler ve Ertuğrul Özkök’ün ardından Doğuş da soyununca, milletçe şeffaflık olayını yanlış mı anladık acaba diye düşünmedim değil...
* Arka kapağında bir adet popo resmi bulunan “Saxobeats” isimli albüm nedense dikkatimi çekmeyi başardı. Yeni Dünya Müzik eskiden dünya müziği albümleri yollardı, bir
süredir kendini Romen’e verdi...