Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İngiltere’nin en genç ve en yaratıcı şarkı sözü yazarı ve bestecilerinden, solist ve gitarist Miles Kane İstanbul’daydı. John Lennon’dan etkilendiğini söylüyor, 60’lara hayranlık besliyor, müziğinde pop ve rock’n roll’u karıştırıyor. Bu adamda iş var

* Tarzını nasıl tanımlarsın?

Ben gitar sesini seven biriyim. Ama bu albümde popa hiç bu kadar yaklaşmamıştım.

* “İngiliz müziğine rock’n roll’u geri getirmek istiyorum” demişsin. Nedir rock’n roll sana göre?

Rock’n roll demek iyi gitar sound’u demek. İyi vokaller demek. İyi yazılmış sözler demek. Ben bunu anlıyorum.

John Lennon’ın izindeki adam


* Kahramanların kimler?

Yardbirds’deki dönemiyle Jimmy Page, Duane Eddy, Jeff Beck. Bunlar benim hayran olduğum isimlerden bazıları. Farklı gitar tekniklerini, müziğe kattıkları farklı vuruş ve ritimleri seviyorum. Ben de müziğimde gitarı kullanarak bir etki yaratmayı seviyorum.

* 60’lı yıllara ilgi duyduğunu anlıyorum. Bu döneme seni ne çekiyor en fazla?

Biraz büyümeyle ilgili galiba. Annem Motown müziğini çok sever. Ben Liverpool’luyum ve orada çok dinlenen şeyler bunlar. Aslında pek çok çocuk benim gibi şeyler dinleyerek büyüdüm. Ama ergenlik dönemine gelince zevkler değişiyor. Dans müziğine ya da teknoya yöneliyor insanlar. Bunlar bana göre değil. Ben 60’ların müziğini sevmekten hiç vazgeçmedim. Her zaman rock’n roll ve Motown’dan hoşlandım.

* En fazla etkilendiğin besteci kim?

John Lennon. Özellikle de “Give Me Some Truth” isimli şarkısı. Onu bu şarkının vokal bölümlerini kaydederken izlemiştim. Şarkıyı söylemesi, sözler ağzından çıkarken etrafa yaydığı his... Dünyada gördüğüm en ‘cool’ şey olduğunu düşünmüştüm. Artık tek amacım vardı. “Ben de bunu yapacağım” dedim.

* İngiltere’nin en iyi genç şarkı yazarları arasında gösteriliyorsun. İyi beste yapmanın ya da iyi şarkı yazmanın formülü var mı?

Formülüm basitlik. Bir şarkıyı çok ince de işlemek mümkün. Ama güçlü bir melodin ve şarkıyı sırtlayan güçlü dinamiklerin varsa işi basit tutmak en iyisi. Gitar, davul ve basla bu şekilde bir sound oluşturmaya gayret ettik.

* Sahnede en sevdiğin şey nedir?

Orada olmak yeterli. Bazen üç-dört gün çalmadan ara verdiğimde kendimi kötü hissediyorum. Ara uzadığı zaman dengem bozuluyor. Grubumla çok mutluyum. Bana güven veriyorlar. Bu konuda çok şanslıyım. Bu benim için bir bağımlılık gibi.

* The Last Shadow Puppets devam edecek mi?

Evet edecek. Alex (Turner) ile zaman zaman bir araya gelip şarkı yazıyoruz ama şu anda kendi işlerimizle daha fazla ilgiliyiz.

* Geleceğe dair en büyük hayalin ne?

Şarkı söyleyip gitar çalmaya devam etmek. Hep yeni şarkıları yazabilecek kadar istekli ve dolu olmak. Beni mutlu edecek şeyler bunlar.

Neden Miles Kane? Sanırım bundan biraz bahsetmem lazım. Neden her hafta Türkiye’ye bir sürü yabancı ve yetenekli müzisyen gelirken ben onlarla röportaj yapmıyorum da herkesin pek tanımadığı 25 yaşındaki bu İngiliz dikkatimi çekiyor?
Kane bence önümüzdeki yıllarda adını çok daha fazla duyacağımız, dünyaca tanınacak yetenekli müzisyenlerden biri. Onunla erkenden tanışıp sohbet etmenin ilginç olacağını düşündüm.
Kane geçen hafta Borusan’ın desteklediği bir etkinlik olan Minimore Festivali’nde konser vermek için geldi ve ben de fırsatı kaçırmadım.
Kane’i müzikseverler The Last Shadow Puppets ile tanıdı. Aslında 12 yaşından beri gitar çalan, müzikle iç içe biri. The Rascals isimli grubu dağıldıktan sonra kendi gibi çok genç ve yetenekli bir müzisyen olan Alex Turner ile tanışıyor. Turner internet fenomeni olarak patlayan, ilk albümü İngiltere tarihinin en hızlı satan albümü unvanını (Beatles’ı sollayarak) alan Arctic Monkeys’in kurucusu, solisti, bestecisi. İkisi The Last Shadow Puppets adı altında yaptıkları “The Age of the Understatement” albümüyle çok beğenildi. Ardından Miles Kane geçen mayıs ayında ilk solo albümünü yayımladı: “The Colour of
the Trap”. Bu ekip şu anda müzik adına İngiltere’den dünyaya yayılan en taze
ve en heyecan verici şey.
Modayla müziğin, 60’larla günümüzün iç içe geçtiği bir tarz söz konusu ve ben gelecekte Miles Kane’in belli bir akımın önemli temsilcileri arasında yer alacağından neredeyse eminim. Onlara bakınca insan 60’ların Beatles’ının 2011 versiyonunu görüyor sanki. Adını çok duyacaksınız bu adamın (ve parçası olduğu tayfanın), fırsat varken şimdiden tanışın.

Haberin Devamı

“Kolay geçinilen biriyim”

* Kendini nasıl biri olarak görüyorsun?

Bence kolay geçinilen biriyim. Arkadaşlarımla zaman geçirmeyi
ve konser vermeyi seviyorum. Beni heyecanlandıran şeyler bunlar. Bir de tabii kızlar var. Bu konuda çok şarkı yazdım. Kızlar beni heyecanlandırıyor ama kimseye bağlanmaya hazır değilim. Belki bu konuda daha fazla şarkı yazabilirim. Çünkü kendi adıma
bunu cesurca bir tavır olarak görüyorum. Etrafımda bir sürü kız
var ama ben hiçbiriyle olmuyorum. Herkes tersini düşünüyor ama ben o tipte bir insan değilim.

Haberin Devamı

John Lennon’ın izindeki adam

Haberin Devamı

Steve Jobs’un en büyük buluşu

Geçen günlerde ölen Jobs’un bir
buluşu var ki, alanında diğerlerine göre
en etkilisi o belki de...
iPod diyeceğim diye bekliyorsunuz
ama değil: iTunes.
Tamam, Jobs 2001’de dünyaya iPod’u tanıttığında müzik dinleme alışkanlığında büyük bir devrim başlattı ancak müzik dünyasını iTunes ve ardından açılan iTunes Store değiştirdi.
Bugün müzik dünyaya dijital yollardan yayılıyor. Ve bu dağıtımın yüzde 70’i iTunes üzerinden oluyor. Filmler, diziler ve televizyonda gördüğümüz her şey de aynı şekilde.
Jobs 2001 yılını izleyen iki yıl içinde iPod’dan yeteri kadar verim alamadığını görünce başta yanaşmadığı müzik dağıtım ve satış işine girmeye ikna oldu. 2003’te iTunes Store’u başlattılar. iTunes, iPod ile kullanıcısı arasında bir ilişki kurmak, iPod kullanıcılarını ortak bir platformda buluşturmak, onlara müziklerini organize etme imkanı vermek için tasarlanmıştı. iTunes Store ile zaman içinde dijital müzik dağıtım tekeli haline geldi.
Ücretsiz şarkı indirmenin mümkün olduğu bir dünyada iTunes olmasa internet üzerine müzik asla kayıt altına alınamayacak, eser sahiplerine hakları teslim edilemeyecekti.
Bugün artık pek çok dijital dağıtıcı
dev mağazalarda dev operasyonlar yürütebiliyor. Ama bu sistemin işe yaradığını iTunes kanıtlamıştır.
Yani müzisyenler Jobs’a ne kadar minnetar olsa az. O olmasa bugün perişan durumdalardı.
Ve bir de acı gerçek: Müzik dünyasını değiştiren bu buluştan biz 2011’de hâlâ yararlanamıyoruz. Yurtdışından dolanıp 10 takla atmamız lazım.

PAZAR ALBÜMÜ

“Metals”-Feist

Kanadalı Leslie Feist’ın son albümü “Metals” 4 Ekim tarihinde piyasaya çıktı. Feist adını duydup duymadığınızı bilmiyorum. Ben Kings of Convenience’ın 2001 tarihli ilk albümü “Quiet is the New Loud” albümündeki güzel vokalleri yapan kız olarak tanımıştım. Hani iyi bir arkadaşınız sizi biriyle tanıştırır ve onunla da kaynaşırsınız ya. Onun gibi bir şey benim başıma gelen. Pazar günü dinlemek için daha iyi bir şey düşünemiyorum. Dramatik, inişli çıkışlı, buğulu bu sese kulak verin, pişman olmazsınız.

Kiminle tartışılır?

Asgari zeka seviyesine sahip olmak lazım. Fikrinize karşı fikirle gelecek, küfür ve hakaret etmeyecek, mizahtan da anlıyorsa ne âlâ. O kişiyle sabaha kadar tartışılır.
Ama adamın albümünü dinleyip bravo deyip beş yıldız vermişim, “Şovu çok güzel, Eurovision’a gitsin” diye önermişim. Hâlâ kalkmış utanmadan “Ne yapsam eleştiriyor, bana taktı” diye ortalığı birbirine katıyor. Hem okuduğunu anlamıyorsun hem sesin herkesten çok çıkıyor.
Soruyorlar, yanıt verecek misin? Veriyorum: “He canım kardeşim, he arkadaşım... Aynen öyle...”
O değil de megalomana, hele de anlayışı kıt olanına laf anlatmak ne zordur kim bilir. Allah çevresine sabır versin.