Linkin Park röportajı, plase öneriler, doğrular, yanlışlar ve festivale dair faydalı bilgiler. Hafif Müzik Rock’n Coke özel sayısıyla karşınızda. Sayfayı cırtlatın, katlayıp cebinize koyun
Yarın akşam saat 22.30’u gösterdiğinde dünyanın en fazla satan gruplarından Linkin Park Rock’n Coke sahnesinde olacak. Chester Bennington’a “Alo” dedim, hem yeni projesini hem Türkiye’yi sordum. Önce ona bağlanalım, sonra gelişmelerle karşınızda olalım...
Bennington şu sıra solo projesini çok önemsiyormuş. Dead by Sunrise isimli grupla yapacakları albüm için yıllarca çalıştığını müzik basınını takip edenler biliyordur. O halde oradan girelim konuya...
Şu ara solo projeniz Dead by Sunrise üzerinde yoğunlaşıyorsunuz. Biraz anlatabilir misiniz?
Bu uzun zamandır yapmak istediğim bir şeydi. Linkin Park’ta yaptığımız müzik dışında kendimi farklı şekillerde ifade edebileceğim bir platform bulmak istiyordum. Diğer üye Julian K ile birlikte hayata geçirdiğimiz Dead by Sunrise böyle şekillendi.
Albümünüz eylülde çıkacak, şu an ne durumdasınız?
Turneden fırsat buldukça albümle ilgileniyorum. “Out of Ashes”ın kayıtları büyük ölçüde bitti. Bu albüm zaten birkaç yıldır üzerinde çaıştığım bir proje ama Linkin Park’la olan bağlarımdan ve işlerimden dolayı fırsat bulamadım bir türlü.
Linkin Park’ın beyinlerinden ve kurucu Mike Shinoda bu albüm için “Linkin Park ile alakası yok” demişti bir söyleşide. Siz ne düşünüyorsunuz?
Doğru. Linkin Park gibi tınlamıyor. Zaten öyle olsa ayrı bir projeye girmem gerekmezdi.
Mutlu değil misiniz grupta, bunu mu anlamalıyız?
Hayır, böyle bir şey değil. Linkin Park’ın dördüncü albümü de şu anda kayıt aşamasında mesela ve ben ona da konsantre olabiliyorum. Linkin Park benim için dostlarım demek. Ev gibi. Kendimi çok iyi ifade edebildiğim bir yer. Ama ben Dead by Sunrise’da farklı bir kişiliğe bürünüyorum. Ya da şöyle diyelim, bu benim kişiliğimin farklı bir yanı.
Hem turnede olup hem bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Turnede olmayı seviyorum. Çünkü bu şekilde seni dinleyen insanlarla buluşuyorsun ve bence işin esas zevkli yanı bu.
Evinizde, kendi ortamınızla çalmakla dünyanın farklı bir yerinde çalmak arasında nasıl bir fark var?
Aslında bu çok garip. Ben Phoenix’te büyüdüm ve evim orası. Ama Amerika çok büyük bir yer. Nerede çalarsanız çalın gurbette oluyorsunuz. O yüzden yurtdışına çıktığımda yabancılık çekmiyorum.
Hiç mi fark yok?
İnan pek fark yok. Bazen çok uzak bir yerde Amerika’ya göre çok daha evinizde hissediyorsunuz. Bu tamamen insanların nasıl tepki gösterdiğine bağlı. Seyircimiz bizimle beraberse ve şarkılarımıza eşlik ediyorlarsa orası evimizdir zaten.
Ortadoğu ve Asya’da da çok popülersiniz. Aldığınız tepkilerin sizi şaşırttığı oluyor mu?
Tepkiler hep olumlu oluyor. Bizim için önce bu kadar iyi takip edildiğimizi bilmek korkutucu oluyordu. Şaşkınlık geçiriyorduk. Bence İngilizce söylediğimiz halde müziğin gücü insanlara geçiyor. Yani dilimizi anlamadıkları noktalarda bile insanlar ne yapmak istediğimiz ve mesajımızı alıyorlar.
Konser vereceğiniz ülkelerle ilgili araştırma yapar mısınız önceden?
Ben bu konuyla çok ilgiliyim. Gittiğimiz yerlerde zaman geçirmeyi ve orada yaşayan insanlarla takılmayı seviyorum. Buna vakit bulabildiğimde çok mutlu oluyorum daha doğrusu. Bu aslında gittiğiniz yerin havasına girmekle alakalı bir şey. Ve gidip görmeden asla anlayamıyorsunuz. Orayı tanıyamıyorsunuz.
Türkiye hakkında ne biliyorsunuz?
Türkiye’nin çok güzel olduğunu duydum. Çok büyük bir ülke olduğunu ve birbirinden çok farklı bölgeleri olduğunu duydum. Birbirinden farklı tarzlarda yaşayan insanlar olduğunu da biliyorum.
(“Çözmüşsünüz kodları...” diyorum ama ses gidiyor. Bu phoner denen telefon röportajlarının en kötü yanıdır bu. Artık devir değişti 3G geldi, ondan önce de zaten Skype var MSN var ama şu menajerler hâlâ telefon röportajı konusunda diretiyorlar. Galiba bu benim jübilem olacak. Şimdiden belirteyim.)
Son olarak sormadan edemedim...
Gruba gireli 10 yıl oldu. Bir 10 yıl daha geçirir misiniz? Ne düşünüyorsunuz?
Bu zamana kadar birlikte üç güzel albüm yaptık. Bundan sonra bir o kadar daha albüm yapabilirsem ne mutlu bana. Ama işin doğrusu ne olacağını, ne yapacağımı ve nerede olacağımı gerçekten kestiremiyorum.
Festivalde bunlar da var!
YANLIŞ: Geç gideyim ben, gündüz dolmaz şimdi orası.
DOĞRU: Festival dediğimiz olgu tek konser değil ki. Vakitlice gideyim. Festivalde bütün gün eğlence var, insan var, hareket bereket var...
YANLIŞ: Bayramlıklarımı giyeyim. Faça düzgün olsun. Manitalar falan...
DOĞRU: Rahat giyineyim. Hem ortama uygun olsun hem de gün boyu “kemer sıktı, ayakkabı vurdu” olmayalım sahne önünde...
YANLIŞ: Topuklularımı giyeyim, bana çok yakışıyor.
DOĞRU: Rahat giyineyim, spor ayakkabı giyeyim ki bütün gün rahat edeyim, oraya yürü buraya yürü... Erkek arkadaşıma da hayatı zehir etmeyeyim.
YANLIŞ: Sevdiğim grubu dinler oradan kaçarım.
DOĞRU: Ortam güzel, maksat yeni müzikler ve insanlar tanımak. Arkadaşlarım da burada. Zaten senede bir gün festival oluyor, tadını çıkarayım.
Hafifmuzik.org
Birkaç ay önce evde otururken boş durmayayım diye yazmaya başladığım blogum şimdi hafifmuzik.org adresindeki yeni tesislerinde hizmete girmiş durumda. Olaylar çığrından çıktı. Artık kendimi durduramıyorum. Rock’n Coke boyunca an be an gelişmelerle karşınızda olacağım. Olacağız... Gözünüze takılanları, eleştiri ve beğenilerinizi iletin. Kısaca Hafif Müzik nette de tam gaz...