Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Rock Heaven isimli proje kapsamında genç yaşta ölen müzisyenler fotoşopla ustaca yaşlandırılmış. Hayatta olsalar böyle görüneceklerdi. İyi de acaba ne yapıyor olacaklardı? Biz de bu konuya eğilelim

Yaşasalardı ne yapıyor olurlardı

Kurt Cobain: 1967 doğumlu Kurt Cobain yaşasa 46 yaşında olacaktı. Müziğe devam edecekti ama giderek daha az albüm yapacak, yaptıklarını artık sadık bir kesim dışında kimse dinlemeyecekti. Asla geri dönmek ve yıllar içinde kendisinin karikatürüne dönüşmek istemeyeceğinden bir süre sonra Nirvana dağılacak ve Cobain istemeden de olsa magazin kişiliğine dönüşerek giderek her şeyden soyutlanacaktı. Her konserinde seyirciden “Smells Like Spirit”i çalsana çığlıkları yükselecek, yeni şarkıları asla eskileri kadar etki yaratmayacaktı.
Buna dayanamayan Cobain, takım arkadaşları da çoktan başka işlerle meşgul olmaya başladığından müziği bırakıp resimle ya da edebiyatla uğraşmaya başlayacak, kendini kızı Frances Bean’e adayacak, sessiz sakin bir hayat sürecekti. Courtney Love mı? Çoktan bitmiş olurdu.
En kötü senaryo: Courtney Love ile evli kalarak zaman içinde
bir reality şov yıldızına dönüşmesi, “American Idol” jürisine katılması, Jennifer Lopez’in yanında oturması.

Çevreci hareketin lobicisi olurdu
Bob Marley: Sayısız albüm yapmış, onlarca isim yetiştirmiş, kendi plak şirketiyle dünya müziğini derinden etkileyen bir ekol oluşturmuş olabilirdi. Çevre duyarlılığının sembolü olacak, marihuananın yasal olması için çalışacak, seyrek konserlerinde bu temayı işleyecek, Bono gibi hükümet başkanlarıyla, dünya çapında güçlü liderlerle çok yakın ilişkiler kuracak, çevreci hareketin önemli bir
lobicisi olacaktı.
En kötü senaryo: Pele misali promosyonlara giden bir eski “mühim” yıldız olması. Reklamlarda oynaması: “Exodus Turizm’le Karayipler daha çekici, call 99900444 Get Up Stand Up, now!” Hayali bile fena...

Bu dünyada değil, kalbimizde
Jim Morrison: Her halükarda yaşamıyor olurdu. Düşündüm taşındım onun için bir “şimdi” bulamadım. Öneriniz varsa dinlerim. Morrison’ın bu dünyada herhangi bir yeri yok.
O kalbimizde.

Birbirinden güzel şarkılar yazardı
John Lennon: Lennon yaşayan en etkin müzik insanı olabilirdi. Düzenli olarak önemli dergilerin kapağına çıkar ve her defasında geçmişten “bilinmeyen”
bir dönemine ışık tutardı.
O yaşasa belki Bono lobici olamaz, bu işte Lennon’dan daha etkili olamayacağından sadece müzisyen ve işadamı olarak kalırdı. Buna rağmen Yoko Ono’yla birlikte New York’taki dairesinde sessiz sakin bir hayat sürüyor olacaktı Lennon. Üç-beş yılda bir albüm ya da projeyle gündeme gelir, 90’ların en önemli müzik insanlarından olur, Yoko’yla Mars’a barış götürmek, çocuklar için projeler geliştirmek ve savaşlara dur demek için uğraşır, Beatles’ın bir araya gelmesi için önerilen büyük paraları geri çevirirdi. Her ihtimalde hayata daha bir sürü güzel şarkı kazandırırdı.
En kötü senaryo: Müziği bırakıp Ono’yla her gün ayrı davete katılan bir Hollywood karakterine dönüşmesi.

İstanbul Caz Festivali’ne gelirdi
Jimi Hendrix: Hendrix 40’lı yaşlarından itbaren durulur, caza merak sarar, şahane caz ve fusion albümleri kaydeder, müzisyenliğini devam ettirir hatta İstanbul Caz Festivali’ne bile gelirdi. Muhtemelen kendisine getirilen her türlü popüler teklife hayır diyecek,
en azından Rick Rubin’le falan albüm yapmayacak, Coachella yerine Montreux Caz Festivali’nde çalacaktı.
En kötü senaryo: Hendrix’in eski rock’çı kontenjanından devam etmesi, hakkında “Lady Gaga’nın son albümünde gitar çalarak gündeme gelen” gibisinden haberler çıkması.

Sesi gidince müziği bırakırdı
Janis Joplin: Joplin’in iki önemli özelliği vardı. Biri sesi, ikincisi uyuşturucuları. Muhtemelen 30’larından sonra uyuşturucudan kurtulur, kendini gençleri kötü alışkanlıklardan korumaya adar, bu alanda dünya çapında bir figür olurdu. Sesi de zamanla tınısını yitireceğinden müziği bırakır hatta eski günlerinin hatırlatılmasından da hoşlanmazdı. Konuşma yapmak için gittiği ülkelerde “rock’n roll” günlerinin sorulmasına sinir olurdu.
En kötü senaryo: Amerikalılar bu tip arınma hikayelerine bayılır. Joplin cumhuriyetçilerin hizmetinde önemli bir siyasetçi de olabilirdi pekala. Önce memleketi Texas’ta vali, sonrasını biliyorsunuz (Bush’lar misali). Joplin
ilk kadın ABD başkanı olabilir miydi acaba? (Reagan oldu neticede...)

Haberin Devamı

Yaşasalardı ne yapıyor olurlardı

Haberin Devamı

Kral asla tahtından inmezdi
ElvIs Presley: 1970’te 43 yaşında öldü. Yaşasa 86 olacaktı. Kral asla tahttan inmezdi. Zeki Müren’in son yıllarında olduğu gibi insan içine pek az çıkar, Memphis’teki evinde kendisine sadık milyonlarca müride sahip bir cemaat lideri gibi takılırdı. Bu popülerliğe elbette siyasetçiler kayıtsız kalamaz, onunla herkes iyi ilişkiler kurmaya çalışır, seçimlerden önce Memphis ziyartleri yapılırdı. “Polisi ve yargıyı Elvis’çiler ele geçirdi” gibi bir durum yaşar mıydı Amerika bilemiyorum.
Ama Elvis muhakkak Amerikan siyasetinde etkin isimlerden biri olurdu.
En kötü senaryo: Michael Jackson gibi birtakım paralı Arap şeyhleriyle takılan birine dönüşmesi. Hayatını etrafında dolanan bir sürü paragöz danışman ve “yakın dost” ile idare etmesi.