Konuşulan şu.. 28 Şubat soruşturması nereye kadar gider? Ergenekon davasından daha geniş daha kapsamlı bir hal alır mı?
Muhalif avına dönüşür mü?
Burada çok ince bir çizgi var.. Kantarın topuzuna iyi ayar çekilmeli..
Başbakan, ince ayar konusunda önemli işaret verdi.. Dedi ki; cadı avı olmasın ama sonuna kadar gidilsin..
Peki bunun ölçüsü var mı?
Var..
O günkü hükümete karşı duran, muhalif olan herkesi aynı kefeye koyup cuntacı muamelesi çekerseniz kantarın topuzu kaçar.. Cadı avı görüntüsü çıkar..
Daha da kötüsü demokrasi acayip yara alır.. Klasik sözdür ama tam yerine denk geldi, tekrarlayayım..
İktidar her rejimde var.. Otoriter rejimde de var, tek adam yönetimlerinde de var, ırkçı, faşist yönetimlerde de var..
Muhalefet ise sadece demokrasilerde var..
İnce çizgi dediğim yer işte tam burası..
*
Biliyoruz ki, o günkü iktidar derme çatma bir koalisyondu.. İş yapma gücü, isteği, iddiası olan bir hükümet değildi..
Daha önce de değindim.. Erbakan ömrü hayatında bir kere olsun ‘başbakan olmak’ istiyordu.. Hevesi kursağında kalan, Çiller ise bir punduna getirip ‘başbakanlık’ koltuğuna yeniden oturmak..
Erbakan ile Çiller’i aynı hükümette buluşturan sadece buydu..
Türkiye’yi alıp daha üst katlara taşımak değil.. Bu sebeple muhalefet etmek, karşı durmak kıyasıya eleştirmek kaçınılmazdı.. Büyük çoğunluk da karşıydı..
*
28 Şubat soruşturması; o günkü iktidara muhalefet eden, karşı duran hatta iktidarı yasal, meşru yollarla indirmeye çalışan herkesi ‘darbeci’ yaparsa.. Darbeye hizmet etti muamelesi çekerse.. Bu kapıyı açarsa.. Muhalefet etmek suca dönüştürürse.. İlk darbeyi yiyen demokrasi olur..
*
Peki, ne yapılmalı?
Basit..
Başbakan’ın dediği yapılmalı.. Ortada işlenen bir suç varsa o suça bulaşan, kişiler yargı önüne çıkarılmalı..
Tezgahın içinde olan, emir alan veya akıl veren.. Silaha yakın duran diyelim..
Gerisi..
Gerisi demokratik hakkını kullanıyordur..
Hukuksuzluğun bilançosu
Kolay tutukluluk, uzun tutukluluk ülkesi olduk..
Yara büyük.. Son beş yılda bu hale geldik.. Özen gösterilmedi, katalog suçlar tanımı çok can yaktı..
Tamam da abartılıyor denilecektir..
Abartılmıyormuş!.
Hukuksuzluğun bilançosunu eninde sonunda Adalet Bakanlığı çıkartacak derken o işi Maliye Bakanlığı yaptı..
Tazminatları ödediği için çetele de tutmuş..
Son beş yılda haksız tutukluluk iddiasıyla 9 bin 129 dava açılmış.. 4 bin 375’inde devlet tazminata mahkum olmuş..
Ödenen para 45 milyon lira.. Haksızlığın net belgesi..
*
Bilançoyu önümüze alıp düşünmeliyiz.. Türkiye hukuk devleti mi, kanun devleti mi?
Bu sonuç ne diyor?
İyi şeyler söylemiyor.. Bu işte hoyratlık var diyor..
Doktorun hastası yok fabrikasyon sistemi var
Doktorlara yönelik şiddet, hastanelerde yaşananları yeniden gündeme getirdi..
Sağlık Bakanı kabul etmeyecektir ama durum içler acısı..
TTB 2. Başkanı Aktan herkesin yaşadığı ama formüle edemediği durumu çok iyi anlatmış..
Demiş ki; benim hastam kavramı kalmadı, sistem fabrikasyona döndü..
Şahane tespit..
Peki, niye!
Performans konuldu.. Ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok para kazanıyorsun.. Hasta başına beş dakika.. Altı dakika, yedi dakika ayırırsan önce kuyrukta bekleyenler isyan ediyormuş..
Aktan diyor ki; hastaya dokunmadan, hikayesini dinlemeden iyileştiremezsin..
Bakan’ın koyduğu yeni sistem bunu kabul etmiyor..
Sistem; kaç hastaya baktığınla ilgileniyor, nasıl baktığınla değil..
*
Performansla birlikte Çoğu ‘Hoca’ bana müsaade dedi.. Şimdi değil, beş-on yıl içinde elimizi başımıza vurup ‘ah vah’ çekeceğiz..
Çünkü ‘uzman’ yetiştirecek ‘Hoca’ azaldı..
*
Aslında gerçek şu.. Sistem çöktü.. AKP’nin yüzde 50’ye çıkmasında büyük payı olan yapıya öyle yüklenildi ki iflas etti..
Kanıtı mı?
Özel hastaneye gidin bakalım kaç para katkı payı alıyorlar?
Dün ne alıyorlardı bugün ne alıyorlar!. Türkiye’nin kaldıracak gücü yoktu, popülizm yaptılar yolun sonuna getirdiler..
Düne kadar bedava olan sağlık artık pahalı, daha da pahalı olacak.. Çünkü; SGK yükü taşıyamadığı için hastaneler kar amaçlı hale getirildi.. Yazık edildi..