Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Düşündüm; 50 yıllık ömrümde acaba kaç yıl, kaç ay, kaç gün çalkantısız geçmiştir..
Sakin sakin!..
Çocukluk yıllarımı, 1968’in zorlu dönemlerini geçtim..
1971 muhtırasından başlayalım..
Hükümetin yıkılması, peş peşe gelen teknokrat hükümetleri, tutuklamalar, hapisler.. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı..
Çok sert geçen iki yıl..
* * *
Seçimle birlikte Türkiye rahatlar, normalleşir deniyordu; Kıbrıs savaşı geldi..
‘Hey gidinin Yunanı’ sloganlarıyla sokakların turlandığı dönem..
Ve hemen ardından..
Önce siyasi kamplaşma, sonra fraksiyonel ayrışma, biraz tartışma, az miktar küfürleşme, bol miktar da çata pata..
Final; sokak savaşı..
Dur durak yoktu..
Taa 12 Eylül 1980 darbesine kadar..
Sıkıyönetimler, sokağa çıkma yasakları, gece bir mahalleden öte mahalleye geçme korkusu..
Sağcı, ülkücü mahalle ile solcu mahalle ayrımından o mahallelerde tankların gezindiği günlere geçildi..
Sağ- sol kavgası diye başlıklanan çatışmalar bıçak gibi kesilmişti ama!..
Aması daha da ağırdı..
Okuyup yazan, eli kalem tutan herkesin üzerinden resmen buldozer geçti.. Askeri darbe, siyaseti darmadağın etti..
Bitmeyen mahkemeler, yıllar süren tutukluluk dönemi başladı.. 80’lerin ikinci yarısına kadar sürdü..
* * *
Bu arada sahneye PKK çıkmıştı.. O zaman Apocular deniliyordu..
Çata pata değil, resmen çatışmalar yaşanıyordu..
Baskın üzerine baskın..
Siyasi yasaklar referandumu..
Oyu yüzde 21’e düşen Özal’ın Köşk’e çıkmasını hatırlayın.. Hareket hiç eksik olmadı..
Ve..
Siyasi cinayetlerin arttığı dönem başladı..
Faili meçhullerin de..
1990 sonrası ise tam bir felaketti.. Başa çıkılamayan ekonomik çalkantı, ortada cirit atan mafya, her delikten çıkan çeteler..
Güneydoğu’da yaşananlara artık çatışma denmiyordu.. Düşük yoğunluklu savaş adı verilmişti..
Ortalık kan gölü gibiydi..
* * *
Her gün bir yolsuzluk haberiyle uyandığımız dönemleri, her ay manşete çekilen zamları, siyasi kavgaları, birbirine giren liderleri.. İki de bir yıkılan hükümetleri, birbiriyle kavgalı olan bakanları saymıyorum..
1990 Körfez Savaşı’yla başladı soluk soluğa geçti..
Ağır bedeller ödenerek...
Çalkantı bir gün eksik olmadı.. Bayram tatillerinde bile.. O günlerde de sahneye trafik terörü diye adlandırılan hadise çıkıyordu..
* * *
Abdullah Öcalan’ın yakalanması, mahkeme günleri falan derken ekonomide iflas!..
Binlerce kepengin kapanması, on binlerce kişinin kapının önüne konulması.. Terör bitmişti ama yerini dolar terörü almıştı..
* * *
Tam rahat bir nefes alacaktık ki; Irak’ın işgaliyle sarsıldık.. 2005’e gelindiğinde PKK yine sahneye çıktı, şehit cenazeleri yavaş yavaş arttı..
2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte siyaset yine fokurdadı, kapatma davasıyla alev aldı..
O gün bugündür alevi hiç sönmedi..
* * *
Ergenekon davası ve peşi sıra gelen bir sürü operasyon, bir sürü dava, bir sürü silah, belge, bilgi..
Karmakarışık ilişkiler..
* * *
Kısaca yazdım ki bu yıllar hızla gözünüzün önünden geçsin istedim..
Hayatımızda çalkantı hiç bitmemiş..
Ülke olarak şöyle huzur içinde geçirdiğimiz günlerimiz pek olmamış..
Sadece..
Özal’la birkaç yıl..
Erdoğan’ın ilk dönemi diyebiliriz.. Gerçi iddialar doğruysa o dönemde de darbe hazırlıkları, darbe planları yapılmış ama onun çalkantısını şimdi yaşıyoruz..
1971, 2011 dersem 40 yılda en fazla dört yıl, beş yıl..
Bir Fransızın, bir İngilizin, bir Almanın, bir Amerikalının son 40 yılına bakarsak acaba kaç yılları sakin geçmiştir?
Kaç yılları çalkantıyla?
Herhalde tam tersidir.. 40 yıllarının 25- 30 yılı sakindir..
* * *
Ülke olarak artık sütliman bir koy bulup demirlesek diyorum.. Birkaç yıl, kavgasız, gürültüsüz yaşasak.. Kimse kimseyi üzmeden, kırmadan..
Biraz dinlensek diyorum..