Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu’nun Kadıköy mitingini iptal etmesi, doğru bir kararmış, yerinde bir kararmış..
CHP liderinin kararlı duruşu sayesinde Taksim açıldı..
On binler meydanı doldurdu.. CHP Taksim Meydanı’nda muhteşem bir miting yapmış oldu..
Bilenler 1977’yi anımsadı..
Taksim’in nasıl geri alındığını anlatayım..

CHP TAKSİM’İ GERİ ALDI

Sabahın ilk saatlerinden itibaren polis ile göstericiler arasında küçük çaplı da olsa çatışma vardı.. Saat üçten sonra katılımın artacağı belliydi.. Çünkü çağrılar bu yöndeydi..
Kılıçdaroğlu’nun ben de orada olacağım demesi insanları daha da cesaretlendirdi.. Biber gazının tesirini azalttı..
Aldık gaz maskelerini çıktık meydana.. Daha ayağımızı atar atmaz ilk bomba ayağımın dibine düştü.. Maskeyi iyi takamamışım, sarstı tabii.. Boğazım düğümlendi, gözlerim yaşardı..
13.30’da polis Gezi Parkı’nın girişine kadar çekildi.. Orada mevzi aldı.. İstiklal Caddesi’nden gelen eylemciler meydana girdi. Arkadaşlarının tüm uyarılarına rağmen içlerinden birkaçı taş atmaya başlayınca polis bastı gaz bombalarını..
Gaz maskesi işe yaradı.. Olan biteni rahatlıkla izlememi sağladı.. Polis bu kez Mete Caddesi’ne doğru çekildi, parkın girişindeki merdivenleri boşalttı..
İlk grup 10. Yıl Marşı eşliğinde Gezi Parkı’na girdi..
Ben de peşlerinden..
Birkaç adım daha attık, bu defa Gümüşsuyu’ndan gelen gruptaki bazı kişiler polise taş atmaya başlayınca gaz bombaları yine Taksim’i kapladı.. Ağlayanlar, öksürenler, su, limon arayanlar.. Buna rağmen kimse kaçmadı..
Bu sahne dört beş defa tekrarlandı..
*
Polise taş atma meselesine gelirsek.. Polis 34 saattir gaz bombası atarak, tazyikli su sıkarak savunduğu Taksim’i terk ediyordu..
Göstericiler bir anlamda zafer kazanmıştı.. O an insanların yüzlerindeki ifade anlatılamazdı..
Mutluluğun resmiydi.. Bu zaferi taşla gölgelemek çirkindi.
Olmamalıydı..
*
Polis 16.30’da tamamen çekildi.. Çevik Kuvvet otobüslere binip ayrıldı.. TOMA’lar da gitti..
Maskeleri çıkardık..
16.40’ta Beşiktaş’tan yola çıkan ilk CHP’li grup meydana girdi.. En önde milletvekilleri vardı.. 18.00’de meydan ağzına kadar doldu.. Taştı da denilebilir..
Kılıçdaroğlu’nu kucakladı..

Polis, biber gazı sıkarken şaşkındı

Polis orantısız güç kullandı, önüne gelenin gözünün içine biber gazı sıktı..
Ama sıkarken şaşkındı..
Çünkü terör örgütü olmadığını biliyordu.. Karşısında kurşun sıkan, molotof atan, taş fırlatan, ortalığı yakıp yıkan insanlar olmadığını görüyordu..
Kim vardı?
İşinden çıkan bankacı vardı, evinden fırlayan hanım teyze vardı, dükkanını kapatan esnaf vardı..
Halk vardı..
Çantasını omzuna atmış iş kıyafetli kadın vardı.. Şortlu genç vardı.. Polisin hiçbir eylemde görmediği insanlar vardı..
Bekli de hayatında hiçbir eyleme katılmamış insanlar vardı..
*
Düşünün, bir tarafta tazyikli su sıkan, biber gazı sıkan, plastik mermi atan maskeli polisler..
Tam karşılarında şortlu, tişörtlü gençler.. Diz üstü etekli kızlar..
Polis öfkeliydi ama aynı zamanda da şaşkındı..
Çünkü karşılarında bugüne kadar görmedikleri bir kitle vardı..

Haberin Devamı

TOPLUMUN BARDAĞI TAŞTI

Nasıl mı taştı, kim mi taşırdı? Anlatacağım.. Başından başlayalım..
Perşembe akşamı Gezi Parkı’ndayım.. Ne olup bittiğini yerinde görmek, tarihi direnişi yaşamak istedim..
Akşamın 10’uydu.. Karnaval havası vardı.. Türkü söyleyenler, halay çekenler, sohbet edenler.. Binlerce insan çimenlerin üzerine oturmuş, kimi çay, kimi kahve içiyordu.. Kimi de bu son fırsat diye düşünmüş olmalı ki, yeşillikler üzerinde birasını yudumluyordu..
Park içinde onlarca el tezgahı da vardı.. Köfte satan, karpuz dilimi satan, çay-kahve satan, simit-peynir satan.. Yok yoktu..
Gördüğüm en güzel eylemdi..
Tanık olduğum en barışçı direnişti..
Çok hoşuma gitti.. Gece yarısına kadar kaldım.. Gecenin ilerleyen saatlerinde park sessizleşti, nöbet tutanlar kabuğuna çekildi.. Kitap okuyanlar, uyuklayanlar, sohbete devam edenler..
Eve döndüm..
Sabahın erken saatlerinde kötü haberle uyandım.. Polis gün ışırken Gezi Parkı’nı basmıştı..
Hücre evini basar gibi..
İşgal edilen toprakları geri alacakmış gibi..
Kitap okuyan gençlerin üzerine biber gazıyla gittiler.. Tazyikli su sıktılar.. Püskürttüler..
Gezi Parkı ele geçirilmişti..
Etrafına barikat kuruldu, giriş yasaklandı..
Ağaçlar kesilmeye hazırdı artık.. Belediyenin testeresi çalışabilirdi..
*
Bu halde protesto edildi.. Polis buna da öfkelendi.. Taksim Meydanı’na kaçanların üzerine de biber gazıyla gitti..
Toplumun bardağı o anda taştı..
Öğleden sonra Taksim’de neler olduğunu duymayan kalmamıştı.. Evinden çıkan, işinden çıkan Taksim’e yöneldi..
Dudaklarda tek bir sözcük vardı; bu kadarı da fazla..
Bu söz sadece Gezi Parkı’na kışla görünümlü AVM yapılmasına tepki değildi.. Bu söz sadece polisin her protestoda, her eylemde, her itirazda biber gazı sıkarak ortalığı savaş alanına çevirmesine tepki değildi.. Bu söz sadece halkı yok sayanlara yönelik tepki değildi..
Otoriterleşmeye, totaliterleşmeye itirazdı..
*
Ben hayatımda böyle bir eylem görmedim.. Bu kadar uzun süreli protestoya tanık olmadım.. Cumartesi sabaha karşı üç-dört binlerce insan sokaktaydı...
Toplumun bardağı taştı demem bundandır..
Eylemi idare eden, başı çeken örgüt falan yoktu.. Elinde tencere tava çalan kadınlar vardı.. Tencere tava çalan kadınların karşısına polis dikildi.. Kentlerine sahip çıkmalarına izin verilmedi..
Türkiye bu manzaraya ilk kez tanık oldu..