Diyarbakır Belediye Başkanı bu talebi, pat diye söylemedi.. Ağzından kaçırmadı..
Kürt açılımından cesaret alınarak da söylenmedi..
Bu talebin geleceği.. 15 Ağustos’a doğru ortalığın gerileceği çok önceden belliydi.. Bir yıl öncesinden belliydi..
Ankara daha Kürt açılımı paketini açmadan.. İçişleri Bakanı bazı yazarlara, çizerlere, ne yapabiliriz diye sormadan.. Açılım maratonu başlamadan ‘özerklik’ talebi masaya konulmuştu..
AKP iktidarı ağzından demokratikleşmeyi düşürmediği için.. İlgili ilgisiz her şeyi demokratikleşme diye sunduğu için..
Özerklik talebine ‘demokratik özerklik’ adını verdiler..
Daha havalı.. Günün mana ve önemine daha uygun olsun diye herhalde..
*
Geçen yıl bu vakitlerdi.. Kürt açılımı lafı yeni yeni telaffuz edilmeye başlandığı sırada Abdullah Öcalan, çözüm paketi diye bir dizi taleplerde bulunmuştu..
160 sayfalık defterden söz ediliyordu.. Apo’nun 160 sayfada ne anlattığını bilmiyoruz.. O defter hiçbir zaman açıklanmadı.. Ama bazı bölümleri avukatları tarafından sızdırıldı..
Apo ne istiyordu?
Ayrı bir Meclis istiyordu..
Ayrı bir polis gücü istiyordu..
Ayrı bir eğitim sistemi istiyordu..
Hatta ayrı bir futbol ligi bile istiyordu..
Kısaca özerklik istiyordu..
*
O günler de yazdık çizdik.. Apo ‘Özerk Kürdistan’ talep ediyor dedik.. Hükümet görmezden geldi, ciddiye almadı.. PKK meselesini çözeceğini, militanları dağdan indireceğini düşündü..
O günkü hava buydu..
Militanlar 50’şerli 100’erli gruplar halinde gelecek.. Mesele bitecekti..
Hükümete yakın isimler, AKP 24 yıllık terörü bitirdi, hiç kimsenin yapamadığını yapmayı başardı havasını yayıyorlardı..
Kandil’den ilk PKK’lı grup geldi.. Sınırda törenle karşılandı.. Gerilla kıyafetleriyle içeri girdiler, kendileri için hazırlanan otobüsün üzerine çıktılar, zafer işareti yaptılar..
Otobüsün önüne asılan dev pankartta ne yazıyordu?.
Demokratik Özerklik..
O demokratik özerklik, bu demokratik özerkliktir..
Merhum baba da siyasete alet oldu!
Başbakan ailesinin politikaya karıştırılmasına öfkelenir..
Eşine, çocuğuna laf söylenmesine sinirlenir..
Bu konuda çok hassastır..
Haklıdır.. Bir insana eşinin, çocuğunun, babasının, annesinin üzerinden laf gönderilmesi doğru değildir..
Yakışık almaz..
Siyasi ahlaka uymaz..
*
Başbakan bu konuda hassas da sadece kendi için mi hassas, başkaları için de hassas mı?
Dün gördük ki sadece kendi için hassasmış..
Kılıçdaroğlu’na rahmetli babası üzerinden laf sokuşturdu..
Ölmüş kişi üzerinden politika yaptı..
*
Bakın ne dedi; “Rahmetli babası bugün hayatta olsa Ergenekon terör örgütüne avukatlık yapan oğluna ne derdi, Bay Kemal’in (..) Yoksa Bay Kemal’in merhum babası, ‘Evladım CHP’ye Genel Başkan olmuşsun amma...”
*
Başbakan ayıp etti.. Merhum babayı siyasete alet etti..
Dilerim devam etmez..