Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Özel nedenlerle iki gündür kalem oynatamadım.. Ama aklım, fikrim, yüreğim Van’daydı..
Konuşmaların ana konusu Van depremiydi.. Çoğu kişi Japonya’da geçen mart ayında yaşanan büyük depremle kıyasladı..
Hani insanların bir şişe su almak için tek sıra kuyruk olduğu görüntüler vardı ya..
Onunla..
Kimse yiyeceğe içeceğe hücum etmemişti.. Birbirlerine saygılıydılar, kimse ikinci şişe suyu istememişti..
Başkasının hakkını kapmaya çalışmamıştı..
*
Biri ‘deprem kültürü var’ dedi.. Çocuklara anaokulundan itibaren nasıl davranılacağı öğretiliyor..
Deprem anında ne yapacağı..
Deprem sonrası nasıl davranacağı..
Bir diğeri; okullarda deprem dersi var diye ekledi..
Bir başkası; biz de deprem ülkesiyiz, bu kaçıncı yıkım, bu kaçıncı facia, bizde neden yok sorusunu ortaya attı..
Herkes haklısın dedi; deprem dersi şart!
Söze karıştım; deprem dersine gerek yok dedim, faydası olmaz..
Şaşırdılar..
Anlatayım dedim..
*
Deprem dersinde ne öğretilir?
Önce, bulunduğun dolapları duvara monte edeceksin ki kafana yıkılmasın.. Televizyonu sağlama alacaksın ki patlamasın.. Senden yüksek olan her şey monte olacak..
Sonra..
O anda kendini sağlama almayı öğretiyorlar.. Masa altına girmeyi, başını iki elinin arasına alarak korunmayı.. Emniyetli bir yerde durmayı..
Sonra..
Panik yapmamayı.. Hurra merdivenlere koşmamayı.. İzdiham yaratmamayı.. Tek sıra halinde yavaş yavaş binayı terk etmeyi..
Ekledim..
Bizde bunları öğretsen ne olur, öğretmesen ne olur..
Bizde binalar 25-30 saniyede yatsı kadayıf oluyor..
*
Peki ne yapacağız sorusunu ortaya attı sohbete katılan bir arkadaş..
Geç kaldık dedim, mühendislere, müteahhitlere zamanında ‘ahlak’ dersi de verilmesi lazımdı..
2000 öncesi yapılan binaların çoğu çürük.. Tek katlı köy evi yapar gibi altı katlı bina yapmışlar..
Deprem bölgelerindeki evlerin, kamu binalarının çoğu böyle!..
Hele İstanbul!
Yıkımda Ali Sami Yen Stadı’nın içler acısı durumu ortaya çıktı.. Yakın zamana kadar oraya maç veriliyordu.. Kepçeyi vurdular kâğıt gibi yırtıldı.. Gerisini düşünün..
*
Bunları söyledim ama lafı, yine de size katılıyorum deprem dersi gerekli diyerek bağladım..
Hiç olmazsa, çocuk babasını ‘bizim bina sağlam mı’ diye sıkıştırır..
Öğrendiklerini ailesine öğretir..
Sağ kalanlar ne yapılması gerektiğini, nasıl davranılması gerektiğini öğrenir..
*
Depremle yaşamayı öğrenmemiz, öğretmemiz lazım..

Haberin Devamı

Gazeteci doğmak gazeteci olmak!
Hürriyet’te Yılmaz Özdil gazeteciliği şahane tarif etmiş..
Can alıcı yeri şöyle..
“Türkiye’de üç işi...
Canı çeken herkes yapabilir.
Müteahhitlik.
Siyasetçilik.
Gazetecilik.
(..)
Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur palavrası da, burdan çıkmıştır zaten.. Hiçbir bilimsel kritere dayanmadığı için, ana rahmine dayandırılır.”
*
Bir iki ekleme yapayım..
Dünden bugüne bazı değişiklikler de oldu..
Gazeteci olmanın bilimsel dayanağı yoktur ama eskiden gazetecilik, bol bol okumaya, belli konularda uzmanlaşmaya, sormaya, sorgulamaya, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, haksızlıkların cesaretle üstüne gidilmesine dayanırdı..
Hepsi çöpe atıldı.. Geçersiz kılındı..
Başka kriterler konuldu..
Bu sebepledir ki; ‘gazeteci doğulur’ bile denmiyor artık..
*
Olunmuyor da!

Haberin Devamı

İstanbul’da deprem çadırı kuracak arsa kaldı mı?
Her büyük faciadan sonra depremi hatırlıyoruz.. Acı çekiyoruz, şu yapılmalı bu yapılmalı diye nutuklar atıyoruz..
Aradan üç beş ay geçiyor.. Unutuyoruz..
Biliyoruz ki, İstanbul ‘deprem’ tehlikesiyle karşı karşıya.. Binaların çoğu eski!..
Bazı semtler var ki Allah korusun!
Peki ne yapıyoruz?
Deprem uzmanları 30 yıl içinde deprem olacak diyor ya..
30 yıl, 40 yıl sonra olması için dua ediyoruz!
*
Ana kent dahil ilçe belediyelerine sorum şu..
Geçen yıl bütçenizden bu iş için kaç para ayırdınız.. 2012 için kaç para ayırıyorsunuz?
Devede kulak değil mi?
*
Daha da vahimini söyleyeyim..
1999 depreminden sonra İstanbul’da çadır kurmak için 480 yer tespit edilmiş..
Bunların 200’ü yapılaşmaya açılmış!
*
Şöyle çevrenize bakın.. Büyük felaket anında çadır kurulacak arsa var mı?
Yoksa ikinci felaket sizi bekliyor demektir..