Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Haberi duyan herkes derin bi oh çekmiştir.. Oh be!..
Mehmet Öz’ün poliplerinde kanser çıkmamış..
Bu oh çekiş sadece Mehmet Öz adına değil, insanlar kendi adına da oh çekti..
Ya tersi çıksaydı..
Kanserli hücrelere rastlansaydı.. Sadece Mehmet Öz’ü değil, bizi de Allah kurtardı..
Bütün sistem altüst olacaktı.. Onca yıldır itinayla seçtiğimiz besinlerin bizi korumadığını görüp bunalıma girecektik..
Doktor ne yerse ye dedi moduna geçecektik..
Oysa bu uğurda şişe mantarı bile çiğnemiştik.. Hatırlayın; herkesin ağzında kocaman bir şarap mantarı vardı..
Çak çak da çak çak..
Ne yapıyorsun?
Stresle başa çıkıyorum..
İki mantar arası bol bol ıspanak..
O niye?
Kanseri uzak tutmak için.. Mehmet Öz önerdi..
Kendi kanser olmuş, değilmiş değilmiş.. Olsaydı!..
* * *
Gözünüzün önüne beş katlı beslenme piramidini getirin.. En altta karbonhidratlar vardır, sık sık yenilmesi gerekenler.. Sonra sebzeler meyveler geliyor, süt ürünleri, balık, et falan.. En tepede katı yağlar, tatlılar falan vardır.. En güzel şeyler, en lezzetli ürünler piramidin tepesine doğru yerleşmiştir.. Kokoreç gibi, sucuk gibi, işkembe gibi..
Piramide göre beslenen bir kişi, bir sabah kalkıyor aaa, piramit ters çevrilmiş..
Meğerse en zararlı dedikleri en yararlıymış..
En yararlı dedikleri az yararlı..
Yıllar boyu Adana kebabını koklayıp haşlanmış ıspanağa talip eden adam kafayı duvarlara vurmaz mı?
Bunalıma girmez mi?
Mehmet Öz’ün polipleri kanserli olsaydı böyle etki yaratacaktı..
Çünkü ne dediyse yaptık..
Kayısı, incir dedi yedik.. Kadeh şarap dedi, yüzümüzü buruşturduk içtik.. Çay yerine ıhlamur dedi anında kahvede adımız entele çıktı.. Ha babam sebze yemekten helak olduk..
Mangal keyfini unuttuk, mis gibi kalem pirzolanın adını anmaz olduk..
Cilt kanserine karşı limon..
Kalp için ceviz, üzüm, fındık yedik, nar suyu içtik..
Belimiz incelsin diye kırmızı bibere dayandık..
Aspirindi, omega 3’tü, D vitaminiydi cabası..
Eee..
Bunları bize söyle sonra sen kalk kanser ol..
Bu yapılır mı bize!..
Yapılır mı haaa!..
* * *
Neyse.. Yapmamış zaten.. Kanser olmamış.. Reklammış..


Diyarbakır Cezaevi
Doğu’da farklı algılanıyor, Batı’da farklı deniyor ya.. Abartılı değil.. Başbakan, ‘Diyarbakır Cezaevi’ni kapatıyoruz, yıkacağız’ dedi.. Batı’da alkışlandı..
Doğu’da buruk karşılandı.. Pot kırdı diye değerlendirildi..
Çünkü..
Başbakan miting meydanında Diyarbakır Cezaevi’ni yıkacağız derken aynen şu cümleyi kurdu: ‘Yenisini yapınca yıkacağız..’
Yenisini yapınca sözü kulaklara hoş gelmedi..
Dünkü yazımda altını çizmiştim.. Ben mi yanlış algıladım diye akşam konuştuğum Diyarbakırlılara sordum.. Yanlış algılamamışım..

Baklava var gazete yok
Yıllardır gidip gelirim farkına varmamışım.. Diyarbakır havaalanında gazete bayii yok.. Uçağa binmeden gazete, dergi, kitap almak isterseniz bulamazsınız..
Niye yok diye sorduğumda, hediye eşya satan bir esnaf söze olsa ne fark ederdi ki diye başladı; bu saatte Diyarbakır’a gazete mi gelir (saat dokuzdu) hele bugün cumartesi, 12’den önce zor gelir..
Anladım ki, bayii olsa bile havamızı alacaktık..
Alanda ne var peki?
Baklavacı Saim Usta var.. Uçağa giriş kapısından önce, son güvenlik kontrolü yapılan kapının yanında..
Fıstıklı 17 lira, cevizli 20 lira..
Sabah sabah önünde neredeyse kuyruk vardı.. Baklavayı kapan uçağa atlıyor..


Baydemir’in kırgınlığı
AKP’nin mitinginden sonra Dedeman Oteli’nde Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’le karşılaştık..
Bizi görür görmez ‘Başbakan bana haksızlık yaptı’ dedi..
Hayrola nedir?
Belediye TOKİ’nin çalışmalarını engelliyor diye şikâyet etti, doğru değil. Halen iki projeyi başarıyla yürütüyoruz, üç proje üzerinde de çalışıyoruz.. Biri Başbakan’a doğru bilgi vermemiş..
Git sen söyle, doğruyu anlat dedik...
Nasıl söyleyeyim dedi..
Bir şikayeti daha var.. AKP’liler, çöpler toplanmaz, kent pis olur diye Elazığ ve Urfa’dan çöp arabaları getirmiş, kenti pırıl pırıl görünce garaja çekmişlerdi ya.. Baydemir çok kırılmış..



Hasan Paşa Hanı
Diyarbakır’ın üçüncü valisi Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılmış..
Ulu Camii’nin orada, hemen çaprazında...
Hanın dev avlusuna giriyorsunuz serin mi serin.. Dışarısı cayır cayır yanarken taş yapıda tatlı bir serinlik sizi bekliyor.. Han üç katlı..
İki tane kahvaltı veren yer var.. Dört de kafe.. Bildiğimiz çayhane yani..
Tahta masalar, tahta sandalyeler.. Ortam harika..
Çay desen mis gibi, tavşan kanı.. Bir güzel geldi bir güzel geldi ki içmeye doyamadım..
Ramazanda nedense çay bir başka güzel oluyor..
İkinci kata çıktık, Jan Kafe’de oturduk.. Jan, Kürtçe yürek sızısı demek..
* * *
Diyarbakır’a giderseniz, mutlaka Hasan Paşa Hanı’na gidin (kentin göbeğinde) demli çayınızı isteyin, inanın iki üç saat ayrılamayacaksınız..