Teravihi biliyoruz da, Enderun usulü teravihi de ne diyeceksiniz..
Şu... Musikinin ibadet içinde kullanılması..
Şöyle oluyor.. İmam teravih namazının her dört rekâtını başka bir makamda kıldırıyor, müezzinler de aralarda aynı makamdan ramazan ilahileri okuyor..
20 rekâtlık teravih namazı böyle tamamlanıyor..
* * *Osmanlı Saray adeti.. Daha sonra Anadolu’ya yayılmış, ama günümüze kadar ulaşamamış..
Zor çünkü..
Musikiden anlayan imamlar gerek, o ilahileri söyleyecek müezzinler gerek.. Sadece imamın, sadece müezzinlerin iyi bir musiki eğitimi alması yetmiyor.. Anladım ki; Enderun usulü teravihin tadına varmak için namazı kılanların da biraz olsun müzikle haşır neşir olmaları gerekiyor..
En azından iyi bir kulak sahibi olmaları..
Neden mi?
İmam teravinin ilk dört rekâtına rast makamında başlıyor, son rekâtta makam değiştiriyor.. Rekât bitince müezzinler o makamda ramazan ilahileri söylüyorlar..
Namaz, rast, ısfahan, saba, hüseyin, evc, acemaşiran, segah gibi makamlarla sürüyor..
Namaz kılanın da musikiyle biraz haşır neşir olması bunun için gerekli..
* * *Cuma akşamı Enderun teravihi kılmak için Üsküdar İskele’deki Mihrimah Camii’ne gittim..
Hava acayip sıcaktı, dayanılmaz nem vardı.. Sanki havada hava kalmamıştı..
Namaz öncesi imam kısa bir açıklama yaptı.. Rast makamıyla başlanacağını duyurdu.. Yatsıdan sonra Enderun usulü teravihe geçildi..
Her dört rekât arasında müezzinler ilahiler okudu.. İlahiler ağırdan başlayarak giderek hızlandı; doruğa ulaştı.... Benim için diğer teravih namazlarından tek farkı; arada okunan bir buçuk, iki dakika süren farklı makamlardaki ilahilerdi..
Açık söyleyeyim, namazın farklı makamlarda kıldırılıp kıldırılmadığını anlamadım.. Bana hepsi aynı gibi geldi.. Birinci rekâtla 19 rekât arasında makam farkı yoktu..
Varsa bile o ince ayrımı fark edemedim..
* * *Ama ibadete musiki katılması, teravihin ilahilerle süslenmesi, ilahi temposunun giderek artması insanın içinde çok farklı bir coşku yaratıyor.. İnsanın yüreği kıpır kıpır ediyor..
Hoşuma gitti.. İyi ki gelmişim dedim..
Güneş her gün Mihrimah’tan doğar Mihrimah’tan batar..Mihrimah Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olma kızı.. Biri Üsküdar’da, diğeri Edirnekapı’da iki cami yaptırmış..
İki cami arasında müthiş bir hesaplama, müthiş bir estetik, inanılmaz bir uyum vardır..
İkisi de Mimar Sinan imzası taşımaktadır..
Beyazıt gibi yüksek bir tepeden baktığınızda Üsküdar’daki Mihrimah Cami’nin iki minaresi arasından güneşin doğuşunu görürsünüz, aynı noktadan akşam ters yöne baktığınızda güneş Edirnekapı’daki Mihrimah Cami’nin minaresinin dibinden batar..
* * *Bu muazzam hesaplama Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a karşı duyduğu platonik aşka bağlanır.. Öyle ki; yılın sadece birkaç günü şu manzaraya rastlanır..
Güneş Edirnekapı’daki Mihrimah Camii’nin arkasından batarken ay Üsküdar’daki Mihrimah Camii’nin minareleri arasından yükselir..
Güney ile ay aynı anda görülür..
Mihrimah ne demek?
Mirh ü mah..
Farsça güneş ve ay..
Namaz kılan da nasıl kıldığını bilse!..Gelelim eleştiri kısmına.. Enderun teravihi 2010 kültür başkenti kapsamında her akşam ayrı bir camide kıldırılıyor..
Cuma akşamı sıra Mihrimah Camii’ndeydi..
İyi de insan caminin girişine, ‘bu gece Enderun teravihi kıldırılacak’ diye küçük bir pankart asmaz mı?
Gelen ne olduğunu anlasın!..
Cemaatin bir bölümünün, hatta büyük bir kısmının farkında bile olduğunu sanmıyorum..
Hele ilahilerin makamlarını kimse anlamamıştır.. Namazın hangi makamla başlayacağını, sonra hangi makamla devam edeceğini belirten, hangi ilahilerin hangi makamda okunacağını, sözlerinin ne olduğunu anlatan broşür bastırıp cemaate dağıtılmak çok mu zor?
Çok mu masraflı!..
2010’un parası mı bitti!..
Camilerin hali feci!..Feci kelimesi durumu anlatmaya yeterli değil.. İnsanlar camiye girip ibadetini yapamıyor, giren de bir süre sonra kaçıyor..
Resmen kaçıyor..
Çünkü durulmuyor..
Çoğu camide insanlar yatsı namazı biter bitmez teravihi beklemeden kendini dışarı atıyor.. Sıcaktan, kokudan durulmuyor..
Mihrimah Camii’nde de aynısını yaşadım.. Her dört rekâttın sonunda camii biraz daha boşaldı.. İnanın sırılsıklam oldum.. Gömleği sık kova dolsun..
Sadece o değil ki.. Gittiğim çoğu cami aynı durumda..
Ne klima var, ne pervane.. İnsanlar camiye koşup, serin serin namazımızı kalalım, diyeceğine camiden uzak duruyor..
Çünkü kalp krizi geçirmemek mucize..
* * *
Ben kendimi bildim bileli cami kapılarında para toplanır.. Makbuzsuz!.. O paralar nereye gidiyor?
Vallahi Kazakistan’daki bilmen ne camine bile yardım istendi.. Bu millet Azerbaycan’daki cami için bile para verdi..
Bir günde klima için toplayın..
Bizim orada bu hafta para istemek için bir gerekçe bulamamışlar; ‘Beşiktaş Müftülüğü’nün hayırlı işleri için’ diyerek para istediler..
Makbuzsuz!..
O hayırlı işler neyse.. Önce camileri namaz kılınır hale getirmek değil mi?
* * *
Herkes kan ter içinde, camiler leş gibi kokuyor.. Birbirimizi aldatmaya gerek yok; namazın necasetten taharet şartına pek uymayız..
* * *
Aman ha, bu yıl ramazan sıcaklara denk geldi, cemaat birden akın etti demeyin. Ramazanın bugünlere denk geleceği 36 yıl önceden belliydi..
10 yıl daha böyle olacak..