PKK bir hafta içinde 12 öğretmen kaçırdı.. Tayini yeni çıkan bir öğretmenin eşini sırtından yedi kurşunla vurdu..
Bildik çok eski bir senaryoyu yeniden sahneye koydu..
O senaryonun özeti şu..
Buraları tekin yerler değildir, başınıza her türlü iş gelebilir..
Gelmeyin..
Ama o öğretmenler oranın çocuklarını eğitecek..
Önemli değil.. Önemli olan batıdan doğuya görev için gidişi kesmek.. Güneydoğu’yu Türksüzleştirmek..
Yoklukları hemen hissedilecek meslek grubu öğretmenler.. Derslerin boş geçmesinin yaratacağı yankı yol işçisinin kaçırılmasından kat kat fazla olacaktır..
1990’lı yıllarda bu yöntem denendi.. Tayini çıkan yeni öğretmenler ya korkudan gitmedi ya da korka korka gitti..
Hatırlayın o dönem PKK sadece adam kaçırma yöntemiyle korku salmadı, iş makinelerini yakarak, iş yapan müteahhitlerin şantiyelerine saldırarak yatırımları durdurmaya çalıştı..
Asker ve polisin dışında yani elinde, cebinde silah olanların dışında buralara kimse gelmesin istendi..
Ne öğretmen ne mühendis ne doktor!
O günler geride kaldı sanıyorduk..
Kalmamış..
Önceki gün yazdım.. PKK’nın vahşice, masumları, sivilleri hedef alan saldırılarının amacı Türk isyanı başlatmaksa..
Öğretmen kaçırmasının amacı da Güneydoğu’yu Türklerden arındırmaktır..
Basit bir olay değildir, BDP’li vekiller görmemezlik, duymamazlık, bilmemezlik yapamaz..
Savcılar Bakan’a bilgi verir mi?
Deniz Feneri savcıları önce görevden alındı sonra haklarında kovuşturma başladı..
İddia evrakta tahrifat..
Yaptılar mı yapmadılar mı bilemem, kovuşturma sonunda belki açılacak dava sonucunda ortaya çıkacak..
Bizi ilgilendiren kısım başka.. Kovuşturma izni ile ortaya garip bir durum çıktı..
Kovuşturmaya uğrayan savcı 2010 yılında bu durumu Bakan’a izah ettim, ikna olmuştu açıklamasını yaptı..
Kaygı duyulacak bir gelişme..
Soruşturma bütün gizliliğiyle sürerken, o soruşturmayı sürdüren savcılardan biri Bakan’a yaptığı soruşturma hakkında bilgi veriyor..
Bakan her şeyi neredeyse bir yıl öncesinden biliyor.. Dikkatinizi çekerim daha iddianame çıkmadı!
Ey hukukçular, ey siyasetçiler normal bi durum mudur?
*
Akla hemen şu soru geliyor.. Diğer soruşturmalar da böyle mi yürütüldü.. Soruşturmaları sürdüren savcılar Adalet Bakanı’na sürekli bilgi verdiler mi? Bakan’ı her aşamadan haberdar ettiler mi?
Yoksa bu Deniz Feneri’ne özgü bir durum mu?
Lütfen bi cevap..
