Geldik zurnanın zırt dediği yere.. Yeni anayasada sıra ‘yasama’ bölümüne gelince AKP resmen başkanlık sistemini önerdi..
Malumu ilan etti..
İstenen şu; halk başkanı seçecek başkan da bakanları atayacak.. Başkan hiçbir şekilde görevden alınamayacak, bakanlar hakkında gensoru verilemeyecek.. Meclis’in görev ve yetkileri bu yeni hale göre düzenlenecek..
AKP’nin istediği bu..
Peki Meclis nasıl seçilecek? Milletvekilleri?
Temel mesele bu..
Milletvekillerini halk mı seçecek, başkan mı seçecek?
Belirsiz!..
Seçim sistemi nasıl olacak?
O da belirsiz!..
Başkanlık sistemine geçersek kurumlar nasıl şekillenecek.. Kurallar ne olacak?
O da belirsiz!..
Anayasa yazımında yürütme bölümüne gelindiğinde AKP bu konudaki fikrini söyleyecekmiş..
Bundan bir sonuç çıkar mı derseniz; çıkmaz!..
CHP ile MHP şiddetle karşı olduğu için çıkmaz demiyorum, sistem değişikliğine iktidar partisi bu şekilde yaklaştığı için bi şey çıkmaz diyorum..
Çıksa çıksa Meclis’te kavga çıkar..
*
Herhalde komisyondaki iktidar milletvekillerinin elinde şablon vardır.. En küçük ayrıntısına kadar ne istediklerini biliyorlardır..
Biliyorlar mıdır?
Hiç zannetmiyorum..
Başkanlık, yarı başkanlık veya parti cumhurbaşkanlığı sistemi olsun yeni şekle göre kurumların ve kuralların nasıl olacağını AKP’li vekiller bile bilmiyordur..
İşler büyük bir gizlilik içinde yürütülüyor..
Tartışılmasın isteniyor.. Oldu bitti planlanıyor..
*
Karşı çıkacaklar ama bana göre iktidar partisi yeni anayasa işini sırf bu değişiklik için istedi.. Başka işler tartışılırken örneğin vatandaşlık tanımını, örneğin ana dilde eğitimi, örneğin Türklerle Kürtlerin eşitliğini aradan çıkarırım diye düşündü..
Kazın ayağı öyle olmadı..
Terör belası baskın çıkınca Meclis hiçbirini tartışamaz hale geldi..
Başkan olmak isteyen Başbakan’ın Türk vatandaşlığını Türkiye vatandaşlığına çevirmek istemesi mümkün mü?..
Değil..
Tartışmaya açmak bile istemez.. Açılmıyor da zaten..
Yeni anayasanın en önemli kısmı buydu.. Başlamadan bitti.. Geriye kala kala başkanlık mevzuu kaldı..
İktidar partisi toz kaldırmadan bu işi götürmek istiyor ama zor!..
Bu koşullarda imkansız..
Ekonomiyle demokrasi at başı mı?
Bu konuda görüş birliği var.. İktidar da muhalefet de aynı görüşte..
Ekonomiyle demokrasi at başı olmalı.. Demokrasi zortlarsa, ekonomi çuvallar..
Peki demokrasi biraz geride kalırsa.. At başı olmazsa ne olur?
Bizdeki durum olur..
At başı dense bile bizde at başı değil.. Ekonomi iyi gidiyor.. Gerçi dışarıdan gelen paranın büyük kısmı faiz için geliyor, doğrudan yatırım için gelmiyor ama olsun..
Çarklar dönüyor.. Memnun olan sayısı şikayetçi sayısından fazla..
İyi bi durum..
Gelelim demokrasi kısmına.. Bu cenahta karnemiz iyi değil.. Özgürlüklerin alanı daralıyor, hapishaneler dolup taşıyor.. Gencecik insanlar sudan sebeplerle tutuklanıp ağır ithamlarla hapse konuluyor..
Demem şu.. Demokrasiyi ekonomiyle at başı hale getirsek ekonomi uçacak.. Gelen döviz faiz yerine yatırıma gidecek..
Tenisin yeni patronu
Sinan Erdem’deki bakan protestosu sonrası Tenis Federasyonu Başkanı değişince herkes aynı şeyi düşündü..
Fatura kesildi..
Mesele öyle değilmiş.. Başkan değişikliği kararı çok önceden alınmış.. PTT Genel Müdürü Osman Tural tenisin yeni patronu oldu..
Bu da nereden çıktı diyenlere..
Tural, tenise gönül verenlerden biri.. Kaymakamken gittiği her ilçede ilk işi kort yaptırmak, çocukları tenise başlatmakmış..
Zaten eski federasyonda da yer alıyordu..
En iyi sekiz kadın tenisçiyi Türkiye’ye getirmek için çok çaba sarf etmiş..
Hedefi ne derseniz..
En iyi on erkek tenisçiyi Türkiye’ye getirmekmiş..
Kolay gelsin diyelim..
