Polisin en son girmesi gereken yer bilim yuvalarıdır.. Oraları bir ülkenin özgürlük alanıdır, her türlü düşüncenin serbestçe konuşulması, tartışılması gereken mekanlardır..
Üniversitenin anlamı budur..
Öğrencilerin başına polis dikerseniz, polis denetiminde eğitim yaptırmaya kalkarsanız orası üniversite olmaz..
Efendim, polis sokulmuyor, koruma memuru sokuluyor..
Daha doğrusu koruma memurları özel güvenlikçilerin yerini alıyor..
Adına ne derseniz deyin, ne kıyafet giydirirseniz giydirin onlar devletin adamları olmayacak mı?
Silah taşıyacaklar..
Delil toplayacaklar..
Müdahale edecekler..
Eee, polisten ne farkları kaldı..
Yarın öbürsü gün ellerine biber gazı tabancası da verildi mi, işlem tamamdır..
*
Meselenin bir başka boyutu daha var.. Gözardı edilmemesi gereken.. Özel koruma memurları lise mezunu veya iki yıllık meslek yüksek okulu mezunu olacakmış..
Üniversitelileri liseliler mi zapturapt altına alacak?
Kapı girişinde, bahçede, kantinde, koridorda, derslik girişinde devletin üniformalı adamını gören üniversiteli gerilecek..
Özel korumanın haklı haksız en küçük müdahalesi istenmeyen olaylara neden olacak..
Müdahale etmese bile varlığı gençleri rahatsız edecek..
İzleniyor muyum, dinleniyor muyum kuşkusu doğuracak..
*
Hepimiz o sıralardan geçtik, hem de en civcivli dönemde geçtik.. Her gün on kişinin öldürüldüğü, 12 Eylül’e giden dönemi üniversitede yaşadım..
O ortamda bile rektör çağırmadıkça polis üniversiteye girmezdi.. Giremezdi..
Şimdi böyle bir ortam mı var?
Huzur var..
Huzuru niye kaçırıyoruz ki..
Tek tük olaylar olmuyor mu?
Oluyor.. Adı üniversite, üniversitede olur o kadar!..
*
İktidarın koruma memuru adı altında üniversiteye polis sokmasına birkaç hoca tepki gösterdi ama daha rektörlerden ses çıkmadı..
Özgürlükçü YÖK Başkanı yorum yapmadı..
Polis gözetiminde eğitime evet mi diyorlar hayır mı?
Bu da bir demokrasi sınavı..
Stattan polisi niye çekmiştik?
Eskiden statlarda güvenliği polis sağlardı.. En ufak bir taşkınlıkta, polis coplarla taraftarların arasına dalar nahoş görüntüler ortaya çıkardı..
Polis tarafmış gibi olurdu..
Çoğu zaman hak etmedikleri halde protesto edilirdi..
Yuhalanırdı!..
Daha da ötesi hakeme kızan, rakip takıma kızan holiganlar polisi hedef alırdı.. Polisle cebelleşirlerdi..
Çoğu maç polisle taraftar kavgasıyla sonlanırdı..
İktidar doğru bir iş yaptı.. Statların güvenliğini ev sahibi takımın sağlamasını istedi..
Her kulüp özel güvenlikçi tuttu, taraftar polis kavgası bitti..
Siz hiç taraftarla özel güvenlikçi kavgası gördünüz mü? Harala gürele birbirlerine girdiklerine tanık oldunuz mu?
Hayır..
Niye biliyor musunuz?
Taraftar özel güvenlikçileri kendi kulübünün elemanı saydığı için..
*
İçişleri Bakanlığı bir karar almış özel güvenlikçilerin yerini koruma memurları alacakmış..
Niye?
Bazı holiganlar özel güvenlikçileri ayarlayarak içeri yanıcı kesici madde sokmuş!. Stat girişinde aramayı polis yapsın olsun bitsin..
EMEK SİNEMASI
Projenin ortaklarından Levent Eyüpoğlu ile buluştum.. Emek Sineması’nın öyküsünü ondan dinledim..
Bina SGK’ya ait.. İhalesi 1993 yılında yapılmış.. Mehmet Moğultay’ın bakanlığı zamanında..
İlk proje onaylanmamış davalar açılmış, yılan hikayesine dönmüş..
Yeni proje için ölçüm yapılması bile yılları almış..
Gelelim günümüze..
Ne yapılıyor?
Cercle d’Orient, İskentinj Apartmanı, Melek Apartmanı, İpek Sineması’ndan oluşan blok yıkılıyor, yeniden yapılıyor..
Olur mu ya dedim..
Eyüpoğlu bir dakika dedi; anlatamadığım şu. Aynısı olacak.
Yani..
‘1884 yılında yapılan, harap halde olan Cercle d’Orient binası özgün şekilde korunacak. Melek Apartmanı cephesi de, İpek cephesi de. Emek Sineması da.’
Sinemanın tüm iç bezemeleri sökülmüş, yenisi yapılınca yerine konulacak.. Bire bir aynı olacakmış..
Dediği şu.. ‘Emek Sineması yine Emek Sineması olacak.. Tek farkı asansöre binip dördüncü kata çıkacaksınız.’
*
Emek Sineması’nın dışında..
60 mağaza, 10 sinema yapılacak, iki de müze kurulacakmış.. Biri sinema müzesi öteki Madame Tussaulds.. Ünlü sinemacılarımızın balmumu heykelleri yaptırılacakmış..
Projeyi sahibinden dinledim tatmin oldum..
