Her bayram hesaplaşma bayramıdır aslında.. Kimle mi?
Kendimizle..
Sabah kalkar, bir bayramı daha gördük diye, bir bayrama daha sağlıklı girdik diye şükrederiz.. Hastalara şifa dileriz, ölülerimizi yad ederiz..
Büyüklerimizi ziyaret ederiz, hal hatır sorarız..
Sonra.. Kendimizle hesaplaşır mıyız?
Hak yedik mi, haksızlık yaptık mı, insanları kırdık mı diye düşünür müyüz?
Duyarlılığımızı sorgular mıyız?
Yapanımız vardır ama biliyorum ki az!..
Yapanımız bol olsa bu topraklar böyle olmazdı.. Daha rahat, daha mutlu bir yaşam sürerdik.. En azında yüzü gülen insanların oranı daha fazla olurdu..
*
Gazetede bir fotoğraf gördüm.. 16 altı yaşındaymış, adı Yusuf.. Boyunun yarısı kadar büyük makineye bağlı.. Çocukluk yaş grubuna ilk kez uygulanan bir yöntemle hayata tutunmuş..
Bir yıl önce kalp yetmezliği teşhisi konmuş, kalbi tümden çıkarılmış..
Yapay kalp naklini bekliyormuş.. Lise birinci sınıfına gidiyormuş, okulunu bırakmak zorunda kalmış..
Hayatı değişmiş ama ayağa kalktığı için mutlu, devasa makineyle de olsa yürüyebildiği için sevinçli..
Fotoğrafa baktım..
Gözlerinin içi gülüyordu..
Yüzü yaşama bakıyordu..
“Yeniden hayata döndük, Allah razı olsun” demiş..
*
16 yaşındaki Yusuf ayağa kalktı.. Cezaevinde yatan, ayağa kalkacak mecali olmayan kaç kişi vardır?
63 kişinin başlattığı açlık grevi 44. gününe girmiş.. Günde bir bardak su, bir kesmeşeker.. Vücutlar yavaş yavaş eriyor..
Açlık grevine çıkanların sayısının 500’ü bulduğu söyleniyor.. Ama ne yazık ki; toplum duyarsız, toplum sessiz, sivil toplum kuruluşları çaresiz..
İş işten geçmeden diye çığlık atanlar seslerini duyuramıyor..
Onlar PKK’lı, KCK’lı diye mi bu ilgisizlik? İyi de onlar insan değil mi?
Ölüme yatmak kolay bir şey mi?
Hiçbirinin yüzünü görmedim.. Böyle bir imkân da yok.. Varsa, eminim ki gözlerinin içi donuktur..
Yüzü ölüme bakıyordur..
Bu bayram sabahı.. Biliyorum ki hastanedeki Yusuf yaşama, hapishanedeki Yusuf ölüme bakıyor..
*
Biraz ağır yazı oldu.. Biraz hüzünlü yazı oldu ama çare yok..
Hayat bu..
Kurban Bayramınız kutlu olsun..
İktidarın umudu akşamcılarda..
Neden mi?
Akşamcı akşamcılığını sürdürecek ki.. Akşamcı her akşam iki kadeh yuvarlıyorsa iki buçuk kadehe çıkacak ki.. Akşamcılara yeni akşamcılar katılacak ki iktidar açığını kapatsın..
Bütçesini toparlasın..
Akşamcının iki, iki buçuk kadeh yuvarlaması da yetmiyor.. Yanında fosur fosur sigara tüttürmesi de gerekiyor..
Bunlar olmazsa iktidarın hali zor..
Niye mi?
İktidar, 2013 bütçesini yaparken içkinin daha fazla tüketileceğini, sigaranın daha fazla tüttürüleceğini öngörmüş...
İçkiden elde ettiği ÖTV gelirlerinde yüzde 24.8’lik bir artış planlamış.. Türkiye’de içki tüketimi kişi başı 5 litreyi geçmiyor..
Gelir nasıl artar?
İnsanlar daha fazla içerse..
Zam yapar!
Bir yılda yüzde 24.8 zam.. Yuh artık denir..
Sonra bu zamma kim dayanır? Tüketim düşer, o gelir yine gelmez..
Geçelim sigaraya.. Benzer bir durum da sigarada var.. Beklenen gelir artışı yüzde 12.6..
Bütçe kapanacak diye ciğerler ayvayı yedi desenize..
*
İlginç bir durum..
Sağlık Bakanlığı sigara bıraktırma kampanyası tuttu, 2 milyon kişi sigara bıraktı diye sevinirken, Hazine tüketim artsa da açığımız kapansa derdinde..
Sağlık Bakanlığı içki bıraktırma kampanyasına hazırlanırken.. Hazine akşamcı sayısı artsa diye dört gözle bakıyor..
Bu dünya böyle!