Bir takım verilere bakarsanız.. Size bir şeyler anlatır.. Dikkatlice bakınca; aslında o veriler istenenin dışında başka şeyler de anlatmaktadır..
Örneğin TÜİK’in araştırması.. Türkiye’nin ağırlıklı seçmen yapısını o kadar güzel açıklıyor ki.. Siyasal tercihini de..
Çelişkileri ortadan kaldırıyor, soru işaretlerini siliyor..
Nasıl mı?
* * *
TÜİK’in yaptığı araştırmaya göre..
Yoksul sayısı 12 milyonmuş..
Her 100 kişiden 42’sinin oturduğu ev kötüymüş..
Her 100 hanenin 60’ı borçlu, 30’u ağır borçluymuş..
Her 100 gençten 21’i işsiz, sokaklarda geziniyormuş..
Durum parlak değil yani!..
* * *
Hele 2010’a bakarsak durum daha da vahim!.
Her 100 kişiden 60’ının geliri azalmış..
Buraya bir nokta koyalım.. Enflasyon aşağılara indi inmesine ama çoğu kişi nimetini göremedi.. Çünkü, kriz nedeniyle aldığı ücret de aşağı indi..
Alım gücü düştü..
100 kişiden 27’si cepten yemiş..
100 kişiden 34’ü borçlanmış..
Kriz söylendiği gibi teğet geçmemiş anlaşılan..
Bu rakamlara baktığınızda ne çıkar?
Mutsuz, bahtsız, kızgın, kırgın, karamsar insanlar topluluğu çıkar..
Kime sorsanız aynı sonucu çıkarır..
* * *
Ama tam tersi çıkmış..
100 kişiden 61’i mutluymuş..
Nasıl olur demeyin..
Oluyor..
Muhafazakâr iklimin sonucudur bu.. Mutaassıp tabanın.. Muhafazakâr iklimin ülkenin her köşesine bu sebeple yayılması isteniyor..
Çünkü, bu hal kaderciliği getiriyor.. ‘Ne yapalım bizim rızkımız bu kadarmış’ demeyi.. Razı olmayı.. Kabullenmeyi..
100 kişiden 60’ının mutluyum deme nedeni budur..
* * *
Parası pulu yoktur, evinin damı akıyordur, pencereleri çürümüştür ama ‘Elhamdülillah sağlığım fevkalade’ der; gerisini önemsemez..
(100 kişiden 71’i böyle diyormuş..)
Yeşil kartıyla mutlu olur..
Bir de dışardan destek gelirse.. Evine kömür getiren, temel gıdaları yollayan, ihtiyaçlarına destek olan varsa..
Verene; ‘Allah razı olsun’ diyerek sandığa gider..
Oy verir..
* * *
Hele hele, sigortasız çalıştığı işten üç beş geliyorsa..
Tüttür bi cigara!.
Anadolu yıllardır evde!.
Taraf’ta Murat Belge muhafazakârlaşan Anadolu’yu içki yasağı üzerinden ele almış..
Gittiği; Bitlis, Siirt, Hakkâri, Urfa’da içki içilen yer kalmadığını, insanların evlerine çekildiğini anlatmış..
Hükümetin genel tavrının aşağıdaki sonucudur demiş..
Biraz geç olmuş ama..
Çünkü yeni değil, Anadolu yıllar önce eve çekildi..
* * *
Şerif Mardin ‘mahalle baskısı’ dediği zaman.. Binnaz Toprak bu konuda saha çalışması yaptığı zaman neler denmişti neler!..
Neredeyse ağzına ‘mahalle baskısı’ lafını alan Ergenekoncu ilan edilecekti..
Bazıları ilan etmeye kalktı ama tutmadı..
O iklim..
Eve çekilme, varsa otele kapanma hali ‘Doğu’ ile sınırlı kalmadı.. Anadolu’yu kapladı, Ege’nin sınırına kadar geldi..
* * *
Gerçi kimileri hâlâ; ‘yok böyle bi şey, abartılıyor, AKP karşıtlığı yapmak için söyleniyor’ diyor..
Kabul etmeyiz, uydurma, muhafazakârlaşma yok, mahalle baskısı hiç yok diye tepiniyor ama!..
Gel gezelim deyince de çıt çıkmıyor..
